1 Haziran 2013 Cumartesi

AZRAİL İLE PAZARLIK

Haris adamla ölüm meleği 130

 ( Haris: İstekli, açgözlü, bir şeyi çok fazla isteyen kişidir.)

Harisin biri sarhoşlukla ayıklık arasında bir hayli çalıştı, didindi.

Gece gündüz, fazlasıyla uğraştı; kârını arttıra, arttıra üç yüz bin dinarı (Bir dinar: Çeyrek altın değerinde altın para) oldu.

Mülkü yüz bini aştı.
Yere gömülü altını da yüz bini geçti.

Bulunduğu ülkede halkın bildiği malı, mülkü yüz bini aşınca,
Malını yeter bulunca, sarayını, malını seyredip

Kendi kendine, artık otur dedi; 
Bütün yıl güzelce ye; 
Bakalım; 
Bundan sonra ne olacak?

Bu mal, yememe, giymeme yeter; 
Fazlasına gerek olursa o zaman çalışırım.

Bunu gönlünden geçirip rahatça altınlarını yemek, neşeyle nefsini beslemek niyetine düştü.

Kendi kendine bunu düşünürken hemencecik can alıcı Azrail çıkageldi.
Adam, Azrail’i yanında görünce dünya gözünde karardı.

Dile gelip yalvarmaya koyuldu; 
Ömrümü çalışıp çabalamayla harcadım dedi;

Şimdicik oturdum, çalışmamın mükâfatını göreyim diyordum; 
Bir fayda elde etmeden ölmemi uygun görür müsün?

Azrail nerede ondan vazgeçecek, imkân var mı var buna?
Canını almaya koyuldu.

Adam ağlaya inleye, mademki dedi, iş böyle:
Çaresiz canıma kastedeceksin;

Üç yüz bin dinarım var; 
Kabul edersen yüz binini sana vereyim;
Azrail nerede dinleyecek bu sözü mum gibi onu eritmeye başladı.

Adam tekrar, sana söz vereyim dedi; 
Paranın iki yüz bini senin olsun.

İki günceğiz müddet ver bana; 
Kolay bir iş bu dedi ama Azrail gene mühlet vermedi.

Neticede bir gün karşılığı üç yüz binini de vermeye razı oldu.
Ağlayıp inleyerek birçok sözler söyledi, yalvardı yakardı.

Fakat mühlet alamadı, maksadına eremedi.
En sonunda, bari dedi, bir sözceğiz yazayım; 
O kadar müddet ver bana.

Azrail o kadarcık aman verdi.
Adam gözlerinden akan kanla şu yaslı, karalı sözleri yazdı:

Ey halk, bilin ki bütün ömrümce çalışıp kazandığım üç yüz bin dinarı

Bir an için ömrümü satın almaya karşılık verdim
Ağladım, sızladım, fakat muradımı elde edemedim.

Gücünüz yeterse ömrünüzü aziz (Muhterem, sayın, sevgili) tutun
Kadrini kıymetini bilin. 

Çünkü yaydan ok fırlar gibi fırlayıp gitti mi, ne bir daha satarlar size, ne bir daha elinize geçer.

Böyle aziz bir ömre sahipken onu ziyan eden, tatlı ömrünü gafletle (Dikkatsiz, dalgın, tedbirsiz, ihmalkâr, endişesiz, boş bulunma) saçıp gitti demektir.

                                             **
 İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B. Şark-İslam klasikleri.

                                              *

Yaren,
 Hayatının tamamını dine adamış rahmetli babam müftü Hasan Fehmi BAYRAŞA’nın verdiği öğüdü sizle paylaşacağım.

Dedi ki:
Allah kazanç verdiği zaman bu kazanca görev ve sorumluluk da yükler, öyle verir.

Yakın aile çevrenin ihtiyaçlarını gider.
Fakirlere, yoksullara, gariplere, din yolunda olanlara pay ayır. 
Sadakanı, fitreni, zekâtını ver.

Bunları da gönül hoşluğu ile ver.
İstenmesini bekleme.
Çünkü söylenmese de hal bellidir.

Allah’ın, senin elinle kullarının ihtiyaçlarını giderdiği için sevinç duy.

Ben kazandım, Allah bana verdi gibi bencillik eder de bu hizmeti yapmazsan, bir rüzgâr eser bakarsın ki elinde bir şeyin kalmamış. 
Ömrün gitmiş paranı kullanamayacağın durumda olmuştur.

Allah helal kazanana ve yükümlülüklerini yerine getirene yaşlandığında kazancını yedirmeyi Allah nasip eder, dedi

                                           *
RAVLİ AZRAİL yazarak blogtan okumalısın.
                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar