30 Eylül 2019 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6420 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6420. Bu kapıda bir aslansın sen;
Yolundaki düşmansa tilkidir;
Tilkiye zebun (Zayıf, güçsüz, aciz) düşmek, aslana ayıptır.

Mademki naz çekeceksin, böylesine bir padişahın nazını çek;
Çünkü alçak feleğe alt olup gitmek yıldızı düşkünlüktür.

Bilgilerden yuyayım (Yıkayayım) gönlümü;
Kendimi, kendimden gafil (Aymaz) edeyim;
Çünkü devlet sahibi sevgiliye hünerli-bilgili olarak varmak, yakışık almaz.

Delilerin canlan bilir ki bu can, canın kabuğudur;
Bu bilgi için bilgiden deliliğe gitmek, doğru bir iştir.

Sessiz-soluksuz nefes alana, denize dalmak, dalgıçlık etmek mubahtır (Dini bakımdan yapılmasında sakınca olmayan, yapılması günah veye sevap olmayan);
Varını-yoğunu veren kişidir vara-yoğa kavuşan.

Bırak artık da o söylesin;
Sus, tövbe etmeye bak;
Çünkü o sevgilinin huyudur, tövbe edenlerin yanlarına gider o.

Müslüman, ne diye Müslüman’ı aldatmaya uğraşır?
Darmadağın olmuş kişiyi aldatmak, pek o kadar sanat da sayılmaz hani.

Mecnun (Seven), Leyla’nın (Sevilenin) izini izledi de bütün çölü aştı;
Fakat Leyla’nın gözü, bir ağırcanlıyı (Çok yavaş iş yapan, çevik olmayanı) kandırmak istemiyordu ki.

Denizler gibi inciler saçmaya acınmaz o;
Fakat sen, bununla onu aldatmayı yerinde görürsün.

Bir mektebe benzeyen gözü, dünyaya ne biçim bir türe koydu ki karıncalar bile Süleyman'ı aldatmayı ummaya (Aldatabileceklerini sandılar) başladılar.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Aşk evinin kapısındaki aslan gibi hareket etmek gerektiğini, kurnazlara geçit vermemek gerektiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin nazını çekmek gerektiğini, yaşam döngüsünün aldatıcı hareketlerine kendimizi teslim etmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Tanrının yetkili kıldığı, sırlarını bağışladığı, ilmiyle kudretiyle desteklediği, yetki verdiği kişinin sözlerini doğru çıkardığı, isteğini kendi isteği gibi gerçekleştirdiği, diğer insanların kabul ederek boyun eğdiği, erdeme ve ölümsüzlüğe kavuşmaya, insanları yönlendirme ve yöneltme makamında yni devlet sahibinin yanına hünerli ve bilgili olarak varmanın yakışık almayacağını öğrendik.
4.    Devlet sahibinin canından gelen bilginin insanı kendinden geçirerek aşırı heyecanlı hale sokacağını öğrendik.
5.    Varını yoğunu feda edip sessizce dinleyiş ve bekleyiş içinde olmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Seven kişinin sevdiğinin yolunda çevik hareket etmesi, varlığını bu yolda harcaması gerektiğini öğrendik.
                     *
Devlet sahibinden bilgi alıp öğrenenlerin bu bilgiyle öğreteni kandırabileceğini sandıklarını, beklediklerini öğrendik.
                      *
RAV



29 Eylül 2019 Pazar

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6410 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6410. Onun ayağını kestin mi, o anda gemi gibi ayaksız yürür;
Uçsuz-bucaksız denizin dalgası, din yelkenini uçurmaz.

A Müslümanlar, bu evden dışarı çıkmak haramdır;
Erguvan renkli ­şarabı bırakmak, erganunun (Orgun) sesini dinlemeyip gitmek haramdır.

Dışarıda ya hile var, ya sitem;
Binlerce defa denedim, gördüm bunu;
Bundan böyle de sınanmışı, denenmi­şi, sınamaya, denemeye gitmek, aptallıktır doğ­rusu.

Evden çıkma a deli, ayrılıktan kan a­ğlarsın sonra, kan;
Bir eli kestin mi kan ak­masına ş­a­şılmaz.

A hocam, ağlarken gülmeyi mumdan öğren;
A akıllı kişi, dururken yürümeyi gözden öğren.

Sana nasipse masumların can kuşları gibi ­şu gök kubbeye gitmeyi ustalardan öğrenirsin.

Gel ey sevgili, vaktin hoş olsun, gel, direk gibi çek yükümüzü bizim;
Çek de bu sabrın, direksiz gök tavanına gitmeyi öğretsin sana,

Meryem oğlu İsa’nın nefesi, âşığın derdini azaltamaz;
Gönül derdi, ilâçla, afsunla (Sihirle) iyile­şmez.

Bir tas, baş aşağı çevrildi mi içindeki dökülür-gider;
Fakat sevda, kâseyi baş­ aş­ağ­ı çevirsen de dökülmez.

İ­ster tem iz ol, ister kirli, a akıllı er, çıkma bu evden;
Dünyada, bu evden çıkmak gibi bir günah olamaz sana a kul.  
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Arkamızdan gelmeyenler ile ilişiğimizi kesmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Tanrı şarabını içerek ve Tanrı’dan müziğin notaların arasında gelen aklımızın kolayca anlayamadığı sözlerini iyice dinlememiz gerektiğini öğrendik.
3.    Evin dışında hileler düzenler, tuzaklar olduğunu, aşk evinden dışarı çıkmamak gerektiğini öğrendik.
4.    Ağlarken gülebileceğimizi mumdan, dururken de yürünebildiğini gözden öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Allah dostuna hizmet ederek yükü çekenin yücelere sağlam çıkış bilgisi elde edeceğimizi öğrendik.
6.    Aşk bilgisinin dökülüp elden çıkmayacağını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Aşk evinden başka bir yere gitmek Müslümanlara yasak olduğunu, ikram edilen Tanrı şarabını içmemenin, bırakmanın yasak olduğunu öğrendik, anladık.
                     *
RAV


28 Eylül 2019 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6400 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6400. Adam olmadığından (Doğru olanı yapmadığından) dolayı erlerin halkasına gelmiyorsan erlerin kapılarındaki halka gibi kapının dışına çık, kapıyı dövedur.

* Peygamber, oruç kalkandır dedi ya, oklar atan nefsin önünde, sakın atma elden bu kalkanı.
(“Oruç kalkandır”, “Oruç Allah azabına karşı kalkandır”.” Oruç kalkandır, kul ateşten onunla korunur” (Hadis, Camii, II.s.42))

Şu karada kalkan gerek;
Fakat o denize vardın, ulaştın mı, oka karşı, balık gibi bedeninde bir zırhtır, belirir:

Bana, her solukta, bir tatlı kıt'a söyle, her beyit ba­şına da bir öpücük al, gel yanıma otur deyip duruyorsun.

Ne öpücük, ne öpücük;
Ne helva, ne samsa (Baklava tadında tatlı) baklavası;
Taştan bile süt fışkırtır;
Kazma (Toprağı kazıp kaldırma, düzeltme işlerinde kullanılan ağaç saplı demir araç), bel (Toprağı işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri tarım aracı), acizdir bundan.

A gönül, aşk öpücüğünü mü buldun da böyle uçtun?
Her cüz’ün (Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri), dudak gibi ağlıyor, öpücükler devşiriyor.

Peygamber, Tanrı yolunda şehit dü­şenlere ( Yüksek sesle ebedi kazanımlarını söyleyerek) telkin verirdi;
Sen de gel, senin (Yolunda ölen) şehidine telkin ver.

Telkine niyet ettin mi, o anda ölü uçmaya koyulur;
Kefeni atlasa (Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaşa) döner;
Mezarından nesrinler (Yaban gülleri) biter.

Mademki rahatın yok, beden bineğini kes-gitsin a gönül, o binekle rahat mı edebilirsin sen?
Yücelere eşemez (Hızlı gidemez) o, topaldır, topal.

Asla (Hiçbir zaman) ardından gelmeyen devenin de ayağ­ını (İlgiyi) kes;
O, boyuna dikenliklerde dolaşır;
Diken, incir (Etli, tatlı yemiş) gelir ona.        
                         ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Adam olmak için uğraşı vermeyenlerin erler halkasına alınmayacağını, böyle kişilerin er olamasalar bile olmak için erlere hizmet etmek için kapıda beklemeleri gerektiğini öğrendik.
2.    Yoğun isteklerin baskısı altında olan kişinin ne yapacağını bilemez duruma geleceğini, oruç tutarak bu baskıdan kurtulması, sakince ne yapması gerektiğini kendisinin görmesi gerektiğini öğrendik.
3.    Hak eri olmadan kendimizi oruç kalkanıyla korumamız, olunca da kendiliğinden koruyucu kalkanımızın üzerimizde oluşacağını öğrendik.
4.    Aşk öpücüğünün insanın ayaklarını yerden kestiğini, gönlünde hoş bir tatlılık verdiğini öğrendik.
5.    Allah yolunda ölenleri peygamber efendimizin karşılayacağını, müjdeler vereceğini öğrendik.
6.    Allah yolunda ölenin kefeninin atlasa döneceğini, mezarında yaban güllerin biteceğini, ağırlanacağı yere uçarak gideceğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Yüce erlerin topluluğuna gitmemize engel olan vücudumuz ve vücudumuzun istekleri olduğunu, vücudumuza olan ilgimizi kesmemiz, vücut isteklerinin değersizi bile değerli kabul edeceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV

27 Eylül 2019 Cuma

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6390 İNCİ BEYİT



(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6390. Nerede kılıcın önünde kalkan gibi çır-çıplak yaralar aramak;
Nerede altın gibi kürede ateşle bir evde oturmak?
(Yiğitçe savaşmak başka, evde varlık içinde mangal ateşiyle uğraşmak başkadır)

Derenin suyu tatlıdır amma nerede denizin heybeti?
(Fayda başkadır, büyüklük azamet başkadır)
Nerede şaha vezir olmak, nerede her çeşit kayıttan kurtulmak?
(Büyük makamdaki kişinin emrinde olmak başka, özgür olmak başkadır)

Sırlar kadehisin sen (Şems Hazretleri);
Kulağını tıka (Duyma), gözünü yum (Görme);
Delik kâse, kadehlik edemez.

Gece, aydın olsa bile gündüzün yerini nereden tutacak;
Boncuk parlak olsa bile nereden incilik edecek?
 (Ay’ın parlaklığı başka, güneşin parlaklığı başkadır)

Âlemi aydınlatan mum, yani güneş bile bana bu kadar aydın görünmüyor;
(Işığın verdiği aydınlık başka, nurun verdiği aydınlık başkadır)
Acaba kusur gözümde mi, yoksa güneşin ışığında mı yahut da pencerede mi?
(Görememekte engelin doğal olması başka, eksikliğimizden-yanlışlığımızdan olan görememek başkadır)

İpin ucu elden mi çıktı-kayboldu ki o hal, geldi-geçti;
Çünkü o haldeyken iğnenin ucu bile örtülü kalmıyordu.

Ne mutlu demdir o dem ki şu mescide hizmet eden melek, bu gönül kandiline Tanrının zeytin yağından yağ koyar.

A gönül, gir şu ateş potasına, bir güzelce otur;
Bu ateşin tesiriyle öylesine demir bile ayna oldu-gitti.

İbrahim (Peygamber), altın gibi ateşe girdi de onun yüzünden ateş, yaseminlik kesildi;
Ateşten güller, süsenler bitti.

Gönlünü, şu kavgadan böyle bir sevdaya çekip getirmezsen bu gönlü ne yapacaksın?
Gel, otur da söyle bana.
                         ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Savaş meydanında can ile yiğitlik yapmakla, mal varlığı içinde yiğitlik yapmanın aynı olmadığını öğrendik.
2.    Tatlı insan olmakla heybetli olunmayacağını öğrendik.
3.    Hür kararlar veren kişi ile başkasına bağlı kararları uygulayanın aynı değerde olmadığını öğrendik.
4.    Aydınlığın iyi olduğunu içine meleğin nur koyması ile daha da iyi olacağını öğrendik.
5.    Boncuk ne kadar parlak olsa da incinin değerine ulaşamayacağını öğrendik.
6.    Özümüzü nurlu kişinin özüne vererek nura tamamen katılmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Ateşten, erimekten korkmadan yeni baştan şekil almamıza izin vermemiz gerektiğini öğrendik.
8.    Şems Hazretlerinin sırlar padişahı olduğunu öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
 Gerçek değerleri ve değerli kişileri bulmamız, kulağımızı tıkamadan, gözümüzü yummadan, çıkarlarımıza uymasa da bile değerini vermemiz, ona katılmamız, onun varlığında kendimizi yok etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV


26 Eylül 2019 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6380 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6380. Bir başka benliğin var ki o denizdir, bu varlığınsa katre;
Şu varlığın, altın kesintisidir, o bense madene benzer.

Tanrı benliği (Allah’ın verdiği benlik) belirdi mi bizim (Ait olduğumuz toplumun oluşturduğu) benliğimiz yok olur-gider;
Tanrı Ay’ı harman etti mi (Sapla samanın birbirinden ayrıldığı yer-zaman) varlık harmanı yanar-biter.

Can, bir elbise giyinmişti ki ne yakası vardı, ne yırtmacı, ne eteği; Eteğine sarıldım canım.

Çakan bir şimşeği, çıkan bir parıltısı, küfrü yakıp yandıran mâna atlasından biçilmiş bir elbise istiyorsan hırs elbisesinden soyun.

Bu atlastan bir elbise giyinmişsem sözü de kapalı söylemeliyim;
Süsen gibi yüz dilim olsa gene bir harf bile söylemem.

* Böylesine bir elbise giyinmişti, böyle bir elbiseyle örtünmüştü de Tanrı, onun için, "A elbisesiyle başını örten" demişti Peygamber'e;
İç elbisesi, nur gibiydi, dış elbisesi de en güzel huylardı onun.

Âşığın, delilikten başka ne işi-gücü, ne sanatı-hüneri var?
Sevgililerin nazı da yabancı görünmeden, bilmezlikten gelmeden başka nedir ki?

Işığın önünde oynamayı zerreden öğren;
Erlikte bulunmayı pervaneden (Işığa doğru ölümüne uçan kelebek) belle.

Sarhoş aslan gibi sıçra-atıl, ne önü bil, ne sonu;
Aslanlara, kediyle savaşmak ayıptır.

Dağın da başı yücedir amma zerreleri dağıtıp saçmayı bilmez;
Doğana (Aç olsa bile ölmüş ava yanaşmayan avcı kuş) ne diyeyim?
Fakat nerde o, nerde pervanelik (Işığa doğru ölümüne uçup kelebeklik) etmek?
                         ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın verdiği benliğin çok büyük olduğunu, toplumun üzerimizde oluşturduğu benliğin çok küçük benlik olduğunu öğrendik.
2.     Tanrı benliği etken olduğu zaman toplumun oluşturduğu benliğin sap ile buğdayın birbirinden ayrılacağını öğrendik.
3.    Toplumun üzerimize giydirdiği değerleri bırakıp canımızın elbisesini giymemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Toplumun giydirdiği elbisenin kumaşının ve dikişlerinin hırsla olduğunu, hırstan kurtulan kişinin mana elbisesini giyeceğini öğrendik.
5.    Peygamber efendimizin iç elbisesinin nur gibi, dış elbisesinin güzel huyları olduğunu öğrendik.
6.      Toplumun değer yargılarının baskısından kurtulan kişinin delilik olacağını, bu deliliği sanat, iş güç haline getirmek gerektiğini öğrendik.
7.    Toplumun kedi kılıklı insanlarla uğraşmaktan vazgeçip ne önü ne sonu düşünerek ışığın kaynağına yanıncaya kadar gitmek, bu uğurda yaşamak gerektiğini öğrendik.
8.    Halkın yüce dedikleri kişilerin bilgiyi dağıtmayı bilmediklerini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Leşe konmadan kendi avlanarak beslenen değerli çok kişinin olduğunu, aydınlığa, ışığın kaynağına kanatlarını yakmak pahasına uçan pervane kelebeği gibi olmak aşkta beğenilen davranış olduğunu öğrendik, anladık.
                     *
RAV






25 Eylül 2019 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6370 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6370. (Aşk denizinde) Dalgalar vuracak o gemiye de tahta-tahta ayrılacak, o denizin çeşit-çeşit dönüşleriyle her tahta, dibe batıp gidecek.

Fakat bir timsah var, baş çıkarır da o denizi içer-sömürür, öylesine dipsiz, kıyısız deniz, bir çöl gibi susuz kalıverir.

Derken o çöl de, denizi sömüren timsahı paralar, ansızın, (Zenginliği ile tanınan) Kaarun gibi  (Yer) yutar-gider.

Şu değişmeler meydana çıktı mı, çıktı;
Ne çöl kaldı, ne deniz;
Nasıl oldu, nice oldu, ne bileyim ben;
Nasıl-nice, neliksiz-niteliksiz âlemde gark oldu-gitti.

Birçok ne bileyimler var, fakat bilmiyorum ben;
Ağzımı yumdum, çünkü o denizde bir avuç afyon yuttum (Kendimden geçtim) ben.

Ay yüzlü sevgilim geldi mi, kim oluyorum ben, kim oluyorum ben? Can güneşi doğdu mu, nerde kalır gebe gece?

Ağlar yüzlü tiken, bahar gelince ne olur?
Renge, kokuya sahip olur;
Fakat gülme huyunu alamaz ki.

Güneş, değersiz taşa vurunca ne olur o taş?
Taşlıktan çıkmaz, aydın inci olmaz ki.

Yeni doğmuş aslan eniği, bir kediye bile zebûn (Güçsüz, zayıf, aciz) olur;
Fakat aslan sütünü emende (Emince) aslanları alt eden bir aslan kesilir.

Bir katre (Küçük damla) erlik suyuydun, benliğini atar, varlığından geçer bir hâle getirdi Tanrı seni;
Bir cıva gibiydin, Tanrı sayesinde gümüş bedenli bir padişah kesildin.
                         ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    İlk aşamada Aşk denizinin dalgalarının gücü insana vura-vura parçalayıp en dibe indirdiğini öğrendik.
2.    İkinci aşamada sıra-sıra dalgaların ve buna güç oluşturan basıncın ortadan kalktığını öğrendik.
3.    Üçüncü aşamada başka bir gücün kendini göstererek dünyada yapayalnız bırakacağını öğrendik.
4.    Dördüncü aşamada ani bir güçle ölümün olacağını öğrendik.
5.    Beşinci aşamada kişi sorularına cevap bulamaz, olan olayların nedeni bulamaz, geçmiş gelecek kavramını yitirerek eli kolu hareket edemeyecek duruma geleceğini öğrendik.
6.    Altıncı aşamada değişmeler tamamlanıp suskun ve sersem bir şekilde bekleme sürecine girileceğini öğrendik.
7.    Kılavuzluk eden Allah dostu sevgili, gizli yardımı bırakıp da Aydın yüzünü gösterip bu aşamaları geçmiş kişiye Allah’ın ve Allah dostlarının seveceği kimlik ve kişilik kazandırarak “Ölmeden önce ölünüz” hakikati anlamış ve tamamlanmış olacağını öğrendik.
8.    Er olarak doğan kişinin er sütü içerse, erlerle beraber olunca er-yiğit kişi olacağını öğrendik.  
                    *
İşte böyle yaren;
 Küçük bir sperm iken büyüdük, benliğimizi üstümüzden atar da, güvendiğimiz mal para makam gibi varlıklardan geçersek, Allah’ın sayesinde hüküm veren kişi olabileceğimizi öğrendik, anladık.
                     *
RAV





24 Eylül 2019 Salı

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6360 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6360.  Kendini gören kuş (Ben ve ben merkezli düşünen, davranan), kendinden geçmişlerin bağına-bahçesine uçamaz;

O Leylâ'ya (Sevileceğe) Mecnûn (Seven) olan, ancak yüzlerce Mecnûn’a Leylâ (Sevene sevilen) kesilendir.

Bu yanda binlerce meclis (Dostların bir araya geldiği, görüşüp konuştuğu yer) var, fakat bu meclis, onlardan da daha ötede;
Çünkü bu meclis, neliksiz-niteliksiz  (Tarifi kolayca yapılamayan) âlemde, o âlemden de daha fazla neliksiz-niteliksiz bir meclistir.

Şu aslanlara bak, o ormanda ecelden tir-tir titriyorlar;
Ecel aslanın yüzünden, aslanlar bile ancak kan kaşanıyorlar (Kan işiyorlar).

Nice Tanrı Zümrüdü-ankaa'sı (Yüce yerlerde konaklayanlar) var ki tesbihleri (Tanrı’yı her türlü kusur, ayıp ve eksiklikten, insanlığa özgü niteliklerden uzak tutarım sözünü söylemeleri), ben Tanrı'yım sözü; Fakat o yana bir kanat çırpsalar kolları-kanatları yanar-gider.

Mahmûd (Sultan) da, vezir de, perdeci de bir Eyâz’a kul-köle oldu;
Çünkü onun ayak bastığı yerde erlerin başları alçalır.

İnkârında mâzursun sen;
Çünkü orda, Cüneyd (Bağdadi), Şeyh Bıstâmî (Beyazıdı), Şakıyk, Kerhî ve Zün-Nûn (Mısri)bile şaşırıp kalmış.

Çünkü a benim canım, güneşe gitmeye yol yok;
Meğer ki güneş lütfetsin de bu çöle-bu yazıya doğru gelsin.

Tebrizli Şemseddin, sana lütfeder de seni bu inkârdan kurtarırsa ne âlâ;
Yoksa bu gazeli okuyadur, bu afsunu oku-oku;
Üfür kendine.

Ne bilirdin ben ki şu sevda, beni bu çeşit çıldırtacak;
Gönlümü bir cehennem yapacak, gözlerimi Ceyhun ırmağına döndürecek.

Ne bilirdim ben ki bir sel, ansızın beni kapacak, sürüp götürecek, bir gemi gibi uçsuz-bucaksız bir kan denizinin ortasına atacak.
                         ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.   Benlik yapanın, her şeyi kendi aklına ve değerlendirmesi ile gören ve yaşayanların değişimden korktukları için farklı alanlara gidemeyeceğini, gelişemeyeceğini, yüce yerleri, yüce kişileri tanıyamayacağını öğrendik.
22
2.    Sevileceği bulmadıkça, sevmedikçe sevilen ve saygı duyulan olamayacağımızı öğrendik.

3.   Sevmeyi bu sevgiyi tutku haline getirenlerin bir araya geldiği mecliste toplandığı meclisin diğer meclislerden çok farklı olduğunu, her yiğidin giremediği, korktuğu topluluk olduğunu öğrendik
.
4.    Allah’ı çok ananların (Tespih çekenlerin) bile aşk topluluğuna ulaşamayacağını öğrendik.

5.    Gazneli Sultan Mahmut’un çocukken alıp yetiştirdiği sonra kendisinin ve tanıyanların âşık olduğu Eyâz’a kul köle olduğunu, öğrendik.

6.    Aşkın sultanı bile kölesine kul ettiğini öğrendik.

7.   Aşkı kabul etmeyen kişiyi kınamamak gerektiğini çünkü tarikat öncülerinin bile aşkın niteliğinde şaşırıp kaldıklarını öğrendik.

8.    Şems Hazretlerinin bulunduğu yere gitmeye imkân olmadığını, onun aşağı doğru gelmesi ile görebileceğimizi öğrendik.

9.  İnsan istediği kadar aşk şiirleri okusa da Allah dostu o kişiye yardım etmedikçe ilerleyemeyeceğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
 Aşkın ansızın sel gibi insanı kapıp uçsuz bucaksız bir alana götüreceğini, tertemiz edip yeni bir kimlik ve kişilik kazanana kadar burada değişime uğrayacağımızı öğrendik, anladık.
                     *
RAV

Popüler Yayınlar