İşi gücü güzel Hallac, oğluna
dedi ki:
Nefsini bir şeyle
oyala;
Yoksa o, seni işten güçten
ala kor, yapılmayacak yüzlerce işle oyalar seni.
Sen yolda kuvvetli bir kişi
değilsin ki vade (Yaşam sonuna kadar) yerine
yalnızca gidebilesin.
Nefsinden bir hayal bile
kalsa bil ki o, seni sürçtürür (Dengenin bozulması,
yanlış iş yapmak, yanılmak), kaydırır, yoldan ala kor.
Bu köpek (nefs), bir an olsun
doyarsa burada aslan kesilmemesine şaşmak mı gerek?
Bir an bile karnı doydu mu
dili gıybete (dedikoduya) açıktır.
Keskin bir kılıç gibi açar
dilini; bütün âlem halkını kovuculukla (dedikoducu, yerici, gammaz olarak) öldürür.
Onu çekip çevirmeye çok
çalışırsın ama bir an bile susturamazsın.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ
ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
NEFS:Kendisinde iradi (dileme, isteme, isten, niyet, maksat, emir, ferman, buyruk) hareket, duygu ve hayat kuvveti bulunan latif (güzel, hoş) cevherdir.
Dünyaya ve ahrete insanı
isteklerle bağlayan, hoşlanma duygusu veren ihtiyaç bildirimidir.
Nefs isteklerini kendi dile
getiremez, dile cinler getirir.
Şeytanlaşmış insanlardan
faydalanarak aşırı isteklerini yaptırırlar.
NEFS-İ EMMARE:
Yedi makamda ilkidir.
Kötülük işlemeye emredicidir.
Zorlayıcıdır. Şehvanidir.
Gidişi Allah’a
doğrudur.
Görünen âlemde etkilidir.
Yeri göğüstür.
Özellikleri:
Cehalet, cimrilik, hırs,
kibir, böbürlenme, şehvet, şer, kıskançlık, kötü ahlak, lüzumsuz işlere
girişmek, alay etmek, incitmek, azarlamak gibi kötü hallerdir.
Aslı temizdir ancak
şehvani şeylere bağlanınca kirlenir.
Sırf şehvet olan hayvani
nefsin hükmü altında kalmış ve bağlanmış olduğundan hayvani guruba girer.
Şeytan bile böyle
nefisten kuvvet alır.
Verilenlerin değerini bilmez,
yapılan hizmeti takdir etmez.
İnsanlığa çok zarar
vericidir.
Sende bu özellikler varsa,
tenha bir yerde gözünü yum.
Gizli bir şekilde la ila-ha-
illal-lah diye söyle.
Bu hoş sözü söylerken,
manasından pek lezzet duymaz.
Fakat günlerce sonra geçmişteki günahlarından oluşan karanlık utançların kalbinde yavaş yavaş silindiğini görür ve Cenab-ı Hakk’ın kalpleri çeviren, halleri değiştiren üstün kuvvetini bilip, görünenlerin yaratıcısı ve fiillerin var edicisi olduğunu anlar ve onun verici ve alıcı, fayda ve zarar sağlayıcı kudretine inanır ve bütün eşya üzerindeki etkisini, tümünü, dilediği gibi kullandığını ve hepsinin kudret elinde olduğunu, kalp gözü ile görür ve onun bu görüşü, inançtan ve sözle ifadeden başka, içten duyduğu zevk ile de kuvvet kazanır.
Dıştan bakan bu zevk halini
bilmez, onu yapan ve yaşamına katan bilir.
Bu hoş kelimeyi yavaştan,
gizli ve fakat duyarak tekrar etmelisin. Kalkarken, otururken, yan yatarken,
kısacası her zaman söyle ve miktarını çoğalt.
Kibirlenmen alçak gönüllüğe,
Kindarlığın sevgiye,Şehvetin iffete (temizlik, namuslu),
Kötü özelliklerin güzel özelliklere değişinceye kadar devam et ki gönül hastalıklarından sıhhat bulasın.
Şöhretli bir anılman veya
lakabın varsa bu adını unuttur.
Yani şöhret afetinden, nam
salma belalarından emin duruma gel.
Başkasının değerlendirmesini
önemseme.
Cenab-ı Hakla baş başa kal. Az şeye kanaat et.
Geçici lezzetlerden uzak dur.
Seveceğin sevgilin
Cenab-ı haktır.
Aşkla muhabbetle
sev ve bağlan. Kalbini bütünüyle ver.
Bu temiz nefsini kirlerden arındır.
Yaren böyle yaparsan, bu
ahlaka sahip olursan sırlar sana görünmeye başlar.
NEFS-İ LEVVAME:
Yedi makamın ikicisidir.
Kötülükleri emretmekten
pişmanlık duyulduğu, kendi kendini kınadığın durumdur.
Gidişi Allah’a doğrudur.
Berzah (ruhlar) âlemine aittir.
Yeri gönüldür.
Peygamber hareketlerinin
olduğu yoldur.
Özellikleri:
Kınama, heves, fikir, acep,
halka, itiraz, azarlama, yalvarma, gizli iki yüzlülük, baş olma ve şehvete
karşı sevgidir.
Doğruyu ve yanlışı görür ve
bilir ki bu sıfatlardan huzursuzdur.
Din kurallarına sevgisi fazla
ve yola bağlılığı devamlıdır.
Bu durumda olan halkın,
kendisinin hatasız ve doğru olduğunu bilmelerini ister.
Bu durumda olanlar, kendi
benliklerinden yok olma ve Allah’la var olmayı istemiş ve ecelleri gelmeden
kendi iradeleri ile ölüp yok olma yoluna girmişlerdir.
Bu makamda büyük bir tehlike
ve yıpratıcı bir yorgunluk olduğundan bu makamda kalanların, rahat ve selameti
bulunmaz.
Bu makamın olgunluk durumu
ihlâstır (Temiz kalplilik).
Allah’a yakın olanlar
NEFS-İ MÜLHİMEYE:
Yedi makamın üçüncüsüdür.
Mürşit-i kâmile (pirine, yol
gösterici, bilge, yaşlı) teslim olmak ve şeriat hükümlerine bağlı kalarak
yürümek.
Dünyaya sarılmaktan
sakınmaktır.
Âlemi ruhlar âlemidir.
Yeri ruhtur.
Hali aşktır.Marifet gelir.
Melek ve şeytanın aracılığı
olmadan doğrudan doğruya ilham edilir.
Özellikleri:
Hayranlık duymak, halkı ihmal
etmek, Allah’ı anmak, renk vermek, takip etmek, almak ve yaymak, korkmamak,
dilemek, güzel ses duyunca fazla haz almak, Allah’ı zikretmeyi fazla sevmek,
Allah adını söylerken iç ferahlığı duymak, güler yüzlülük, hikmetli ve manalı
konuşmak, farklı şeyler görme, Allah’ı düşünmeye dalma.
Bu durumdaki kişi hali
zayıflaşır.
Çok kişi bu makamdan geri
döner. Dünyaya yöneliş isteği körelmemiştir.
Dua, zikir, salât ve selamlar
ve erenlerle sohbetler, bilhassa kalbine şüphe düştüğü zaman ve şerrin hayrına
üstün olduğu zamanlar lazımdır.
La hu- illa- hu ismi zikredilir.
Allah gayret ve aşk verirse
ibadetinden zevk alır, yola devam ederse kemal makamına gelir.
NEFS-İ MUTMAİNNE:
Yedi makamın dördüncüsüdür.
Allah ile gidilir.
Yeri sır (gizli) dır.
Özellikleri:
Cömertlik,
tevekkül, ta’fviz, sabır, halim, teslim, rica, doğruluk, ibadet, yumuşak
gönüllü ve güler yüzlülük, hamd ve sena, şükretmek, tam görüş, daimi huzur,
kalp sevinci, tatlı dilli, ayıp ve kusurları örtmek, hataları bağışlamaktır.
Şüpheler kalkmıştır.
Âlemin hakikatleri
gösterilmiş ve senden başka her şey fanidir, ilhamını almıştır.
Kişide kerametler baş
gösterir.
Ancak kişi bu kerametlere
iltifat etmeyip onları ihsan eden Cenab-ı Hakk’a sarılır.
Şöhret yapma, afet ve
belalarından korunmak için gizlenir, yani kendini belli etmez.
NEFS-İ RAZİYE:
Yedi makamın beşinci
durağıdır.
Gidişi fillahtır.
Âlemi lahut alemidir.
Yeri, sır–rus-sır
(gizliliklerin gizlisi (Allah bilgisi) dir.
Hali yokluktur.
Özellikleri:
Yasaklardan sakınmak, temiz
kalple sevmek, huzur ve keramettir. Allah’tan başkasını terk edip unutmaktır,
teslim ve rızada, kemal (olgunluk) göstermektir.
Kamil, Allah’ın cemalini
görüp kendinden geçer.
Sonra bu âlemde var olan her
şeyi itirazsız, heyecansız ve gönül hoşluğu ile kabul edip, haz ve zevk duyar.
Bu suretle halkı aydınlatma
ve onlara doğruyu, gerçeği öğretme görevini, Allah’a karşı sorumlu olmadan
güvenle yapar.
Hay, hay, hay ismi ile meşgul
olunur ve maddi varlığı yok olup, manevi varlığı Hay (Allah)
ile baki (var) oluncaya kadar bu isme devam
eder.
İl-mel yakından aynel-yakın
mertebesine çıkmış durumdur.
NEFS-İ MARZİYE:
Altıncı makamdır.
Yolu Anel-lahtır, Lazım olan
bilgiyi doğrudan Allah’tan alır.
Âlemi şahadet âlemidir.
Yeri gizlidir.
Hali, hayret ve hayranlıktır.
Özelliği:
Allah’ın ahlakı ile bezenmiş
olmaktır.Hak kal- yakın makamıdır.
Cezbe ile bu makama çıkar.
Allah’ın Hu ismiyle meşgul
olunur.
Nefsini bilen arif kullarına
bildirdikleri mana makamdır.
Buna mana diğer kullardan
gizlenmiştir.
NEFS-İ KAMİLİYE:
Nefsin yedinci makamıdır.
Olgunluğun son makamıdır.
Gidişi Bil-lahtır.
Çoklukta birlik, birlikte
çokluk âlemini görmektir.
Yeri sırdır (gizlidir).
Kâh-har ismi ile meşgul
olunur.
Bu makama sahibinin artık hiçbir
isteği kalmamış, her dileği yerine gelmiştir.
Yalnız Cenab-ı Hakk’ın
rızasını istemektedir.
Özelliği:
Kutuptur (en yüksek Allah velisi).
Çok tövbe eder. Bağışlanmasını ister.
Bütün vücut organlarıyla ibadet eder.
Her işin ortası hayırlıdır, iyidir kuralını uygular.
*
RAVLİ