30 Haziran 2013 Pazar

DERDİN TEK OLSUN

Cehennem halkı 228

Böyle nakledilmiştir ki ümmetin bir bölüğü, rahmetten nasip alamaz.
Onları Şimdicek kanlara bulanmış bir halde cehenneme götürün denir.

Sonunda cehennemin kıyısında, pek çok değil, azıcık bir zaman mühlet isterler.

Apaçık olarak Tanrı’dan biraz geri kalmalarında bir beis (zarar-ziyan) yok diye hitap gelir;

Bu sebebe dayanmaksızın lütfümüzle bu halka bin yıl mühlet verdik denir.

Derler ki, o ciğerleri yananlar bu müddet içinde gece gündüz ağlarlar.
Bin yıl sona erince bir kere daha Tanrı’dan mühlet isterler.

İkinci defa olarak Tanrı’dan mühlet alırlar da dertlerine kan ağlarlar.
Hâsılı üç bin yıl boyunca ağlarlar; kan yaş saçarlar.

Bir soluk bile yoksul topluma hiçbir kimse, neden bu kadar zamandır ağlıyorsunuz demez.

Bir büyük kişi, yüzlerce perperişan can, benim canım gibi onların gözyaşlarına feda olsun dedi.

Çünkü onların gönüllerinde, derman olmayan Tanrı derdinden başka bir dert yok.

                                              ***
Senin de dermansız bir derdin yoksa dermana ulaşmana buyruk çıkamaz.

Onun bir derdi bile sana, yüzlerce candan daha yeğdir; çünkü onun derdi, birçok dermandan daha üstündür, daha iyidir.

Sana Ebu-Ubeyd’e bile cerrah olsa gönlündeki yara onulmaz.
Kendini baş aşağı ayağına at da belki sevgili seni topraktan kurtarır.

Onun ayağına kapanmaktan başını esirgemezsen (secde), onun gönüller avlayan kemendini elde edersin.

                                    *** 
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
             ŞARK İSLAM KLASİKLERİ                                                

                                      *
Yaren,

Tek derdin olsun, O da Allah olsun.
Yaşamında problemler, engeller, sıkıntılar, yani sayısız uğraşılar olacaktır.

Bu dünya yaşamının gereğidir.
Bu uğraşıları elbette olacak ve sen çözeceksin.

Ama sanki çözümü yokmuş gibi sinirlenir sıkıntıya girersen dert etmek olur.
Belirsizlikler içinde ve moral bozukluğu ile bulanık bir hale gelirsin ki yanlıştır.

Boş durumda isen içinde birikmiş binlerce dert sana hücum eder. Bunalırsın.

Önerilen Tanrı derdiyle dertlenmen, yani ona ulaşmak için yol araman ve gitmeye çalışmandır.

Sen Tanrı’yı kendine dert edersen başka hiçbir dert öne ve üste asla çıkamaz, sakin bir hayat yaşarsın.

                                                   *
RAVLİ

Ebu Ubeyde, züht ve takvâ sahibi, "ümmetin emîni", cesur, savaşçı, adaletle hükmeden, itaatkâr bir sahâbîdir.

Diğer birçok sahâbî gibi o da, fütuhat sonunda ele geçirilen mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü.

Hz. Ömer onun odasının eşyasız bir keçe, bir kırba, birkaç lokma yiyecekten ibaret olduğunu görünce ağlamış ve, "Dünya herkesi değiştirdi, yalnız seni değiştiremedi" demiştir.

Yine Ömer, "Allah'a hamdolsun, müslümanlar içinde böyle insanlar var..." diye onu övmüştür.

Ebû Ubeyde, bir müslümanın kendisine iltica eden birini himaye edebileceğini söylemiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 195). Aşere-i Mübeşşere* denilen, cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan Ebû Ubeyde, Rasûlullah ile devamlı birlikte olduğu halde ondan çok az hadis rivâyet etmiştir.

Orta boylu, zayıf, güzel yüzlü, zekî, merhametli diye anılan bu sahâbî, Şam emiri iken, bütün Şam halkı onun âdil bir yönetici olduğunda ittifak etmiştir.

Onun az hadis rivâyet etmesi, tıpkı Ebû Bekir, Zübeyr b. el-Avvâm, Abbâs b. Abdülmuttalib gibi birçok büyük sahâbî -Mukillin- gibi, Rasûlullah'ın mâiyetinde bulunmalarına ve onun vefâtından sonra yaşamalarına rağmen, hadis rivâyeti hususunda çok titiz, bunun büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde olduğundan kaynaklanıyordu.

Ebu Ubeyde Rasûlullah'tan ondört hadis rivâyet etmiştir (Ahmed Naîm, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, Mukaddime, 1, 60). Bu Mukillin ashâb, sünnetin birer uygulayıcısı, canlı birer numûnesi olduklarından, sünneti yaşamaya daha ziyade önem vermişler, sünneti "anlatma"yı ise başka sahâbîlere bırakmışlârdır.

 Ebû Ubeyde'nin râvileri arasında Câbir, Ebû Ümâme, Abdurrahman b. Ganem bulunmaktadır.

Popüler Yayınlar