Bir sabah Sultan Mahmud’a
birisi gelip yardım dilemeye başladı.
Feryat ediyor, yolunu
kesiyordu; derken padişahın atının dizginini tuttu.
Birisi, padişahım dedi; filan
vakit bir mazlum gelmiş, atının dizginine yapışmıştı.
O vakit dizgini çekip yürüdün
de şimdi neden dizgini saldın diye sordu.
Padişah dedi ki:
O zaman kendimde değildim; o
mazlum da dizgine bir eliyle yapışmıştı.
Fakat şimdi bu mazlumun her
kılı bir el; her kılından bir düşkünlük gelmede (Sorumluluğun
ağırlığı) bana.
Dizginimde bu kadar el
varken, fırsat düşse bile nasıl at sürebilirim?
Bu ellere düştüm, tutuldum;
nasıl sıçrayıp kurtulurum?
Bilemiyorum.
***
Bu yolda düşkünlük, er
işidir; kim dert ehliyse buraya düşer;
Yüceliği alçaklık sayarlar bu
yolda; bu yüzden de padişahın dizginine elsiz ayaksız yapışırlar.
Yüzlerce defa kanına bulaşmış
bir er gerek ki düşmeyi bilsin, düşkünlüğü anlasın.
Naz u naim (Refah ve bolluk) içinde olan kişiye bu kapı nerden
açılacak?
***
İlahiname Ferideddin-i Attar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri
*
Yaren;
Kendinde değilsen, bir hayvan
bile seni istediği yere götürür. Kendinde ol ki, yanlışı, haksızlığı, ihtiyacı
gör!
Gereğini yap.
İki elinle sıkıca bu işe
yapış.
Mazlum ( haksızlık görmüş, sakin, sessiz, halim, selim) eli
seni öylesine görünmez bir elle tutar ki kıpırdayamazsın.
Elsiz ayaksız seni bulur boğarlar.
Yani, şu sözü hatırlayarak
anlayalım’ ’Alma mazlumun AH’ ını çıkar aheste, aheste (Yavaş,
yavaş, ağır, ağır)’’
Yani, haksızlığa uğrayanın
söylemesine bırakmadan hakkını vermek gerekir.
Yani, koyunun bile çobanı,
köpeği varken insanı sahipsiz sanma.
Bolluk ve refahlık içinde
isen herkes aynı durumda değildir.
İhtiyacı olanların senin
malların üzerinde hakkı vardır.
Bu hakkı ver de senin
boğazını sıkan görünmez ellerden, görünmez ayakların çelmelerinden kurtul.
Sema kapıları cömertlere
açılır, pintilere bu kapılar kapalıdır.
*
RAVLİ