Adamın biri, Bağdad’da bir
güzel ata binmiş gidiyordu.
Göreydin dünya elindeymiş de
dileğine verebilirmiş sanırdın; adeta bu davadaydı.
Önünde, ardında çavuşlar
gitmede, yolu halka daraltmadaydılar.
Her yandan’’Yol açın,
savulun’’ sesleri duyulmada, seslerin kopardığı kıyamet dört yanı sarmadaydı.
Behlül’e gelince, yerden bir
avuç toprak almış, gizlice o toprağa bakıp duruyor,
Sanki bir avuç toprağın bu
kadar ululanması yersiz; bu zengin adam, Firavun bile olsa nihayet Tanrı değil
ya, demek istiyordu.
*
Bu şatafatla pazara git,
oradakilere bak; hepsi de bir leş tutmak için tuzak kurulmuş.
Bir adamın dileği leş olursa
kutluluk sırrıyla ne işi olabilir.
***
İlahiname Ferideddin-i Attar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri.
*
Yaren,
O andaki görünenin
değerlendirilmesi herkesçe açık bir görüntüdür. Hemen kabul edilir.
Ancak işin sonunu görenler o görüntüye mana
vererek yorumlayanların yani düşündükten sonra konuşanların söz ve
davranışlarını düşünmeden konuşanlar anlayamaz.
Deli, divane, meczup denen bu
kişiler, ruh hastası olmayıp düşündükten sonra ve sonuca göre konuşanlardır.
Konuşmalarında mana yüklüdür.
Behlül, bir adama, bir de elindeki toprağa bakarak; bir avuç topraktan olmuş, sonuçta tekrar bir avuç toprak olacak, farkında değil de havalara girmiş diye düşünüyor.
*
Pazarda leş tutmak: Kandırarak, aldatarak, yanıltarak yani haksızlıkla mal verip kişinin parasını almaktır.
Yani bulanık suda balık avlamaktır.
Hileyle kazanç sağlayanlar
için uğurluluk, kutluluk, şanslılık, mübareklik
(Beğenilen ve sevilen) yoktur ve bunlara mutluluk sırları yüzünü göstermez.
Ancak mal ve para sayılarını
çoğaltmakla kendi kendine sevinirler ve dünyada bırakarak giderler.
Bıraktıklarının da hesabını
verirler.
*
RAVLİ