Dağ eteğinde, yılda kırk gün
yumurtlayan bir kuş vardı.
Yeri Şam sınırındaydı.
Yumurtalarına da hiç mukayyet
(Korumazdı) olmazdı.
Kırk gün içinde bir hayli
yumurta yumurtlar, sonra halkın gözünden kaybolup giderdi.
Yoldan bir yabancı kuş gelir,
o yumurtaların üstüne oturur,
Yavrular çıkıncaya dek onları
kanatlarının altında korurdu.
O dadı, onları öylesine
korurdu ki hiç kimse yavrularını öyle koruyamaz.
Bir bölük yavru, yumurtadan
çıkıp da uçma çağına geldi mi, birden yüz yüze gelirler;
Anaları da (yumurtlayan) derhal uçup yüce bir dağ tepesine konar,
Tuhaf bir sesle onlara seslenirdi.
Yavrular, analarını tanırlar;
Analarının sesini duydular mı, yabancı kuştan ayrılırlar;
Analarına doğru uçarlar, o
kuşu bırakıp giderlerdi.
Tanrı hitabı geldi mi çaresiz
İblis’ten ayrılıp Tanrı’ya gideceksin.
Öyle hareket et, öyle bir
halde bulun ki ecel gelip çattı mı bedenin kalakalsın; canın, kendinden geçmiş
bir halde Tanrı’ya ulaşsın.
*Ölümden önce ölürsen, asıl
ve ebedi ölüm için azık ( gıdayı) elde etmiş
olursun.
*Canın ovada
bir kandildir (Aydınlık veren).
Onun Seddi de kandil (Aydınlık verecek sistem) konan yere benzeyen bedenindir.
*Bu kandillik ortadan kalktı
mı o ova, parlak güneşin nuruyla ebedi bir aydınlığa kavuşur.
*Gönlünde
sayıya sığmaz şaşılacak şeyler vardır.
Bir bilsen ne çok işin var
senin, ne çok işin var.
*Her an yeniden yeniye, dine doğru gel.
Varlığından öl, kendine
geledur.
*Çünkü sen kendinde
olmadıkça, varlığına bağlı bulundukça bütün bir âlemi
kötülüğünle doldurursun.
*Fakat kendine geldikçe sır
yolunda terk ettiğin her kötülüğe karşılık bir dünya dolusu iyilik bulursun.
*O sana ne verirse sevin,
gönlün neşelensin.
Fakat vermeyince de hoşlan,
hür ol, aldırış etme.
*Oradan ne gelirse geri
vermezsin onu; ama sana kötü bir şey verirse de tınma, sesini çıkarma.
***
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B.
Şark-İslam klasikleri.
*
Yaren,
Dünya sisteminde göz, bunu
yaşatacak ve taşıyacak beden, görmeyi sağlayacak ışık
aydınlığı ve değerlendirecek akıl
gereklidir.
Din yolundan gidenlerde bu
dünya ışığına ilave olarak nur aydınlığı ve
değerlendirecek gönül kazandırır ki ışık olmasa
bile görmen gerekeni sana gösterir.
Gönülün kuvveti ve genişliği
aklın kuvveti ve genişliğinden kıyas edilemeyecek oranda çok büyüktür.
Yaren,
Başımızdaki gözümüz ters
görürde aklımız onu düzeltir.
Kafası karışık şaşkın olanlar
doğruyu görseler bile doğru tanımlama yapamazlar, doğru kararlar alıp gerekeni
yapamazlar.
*
Yaratılan her varlığın bir
yaşam süreci vardır. Gözükeni vardır gözükmeyeni vardır.
İlahi program devam eder.
Sen bilsen de, bilmesen de
devam eder.
Bilen bilinçli yaşar,
bilmeyen kendi haline bırakılmış olarak yaşar.
Bilenle bilmeyenin aynı
değerde olmayacağını en azından biliriz.
Yapan sahiptir.
Kullanan
emanetçidir.
Bu hikâyeden şunu
anlamalıyız:
Allah bizi dünyaya koydu, bir
zaman burada gelişelim diye, sonra da sayısız imtihandan sonra yerimize ve
değerimize göre bir yere yerleştirecek.
Bedenin toprak olur yoklara
karışır ama gönlünü nurla doldurursan (nur) karanlıktan ebedi kurtulur aydınlıkta olursun.
İçindeki âlemleri bir bilsen
bu dünya işlerine bağlı kalmazsın
Allahtan ne gelirse gelsin
hoştur, sevinç kaynağıdır, nimettir.
Mevla’m neylerse güzel eyler.
*
RAVLİ