Edhemoğlu İbrahim demiştir
ki:
Hacca neşeli, sevinçli bir
halde gitmedeydim.
Zatül-Arak’a varınca hırka
giyinmiş yetmiş dervişin orda öldüğünü gördüm.
Hepsinin de kulaklarından,
burunlarından kan boşanmıştı; hepsi de hor hakir bir halde işkence ile can
vermişlerdi.
Onların çevresinde döndüm
dolaştım; bir tanesini yarı canlı, ölüm halinde buldum.
Canı gitmişti de ilişiği
kalmıştı; ömrü bitmişti de birkaç soluğu kalmıştı ancak.
Yavaşça haber sormak için
yanına vardım; halin nasıl söyle dedim.
Dilini açtı da ey İbrahim
dedi; dostlukta, başkasını ağırlamak kılıcından kork.
Bizi pervasızca (korkusuzca), Rum kâfirleri gibi toprak üstünde
öldürdü, canımızdan etti.
Onun savaşı hep hacılarla;
çünkü onlar, canlarını onun uğruna ortaya koymuşlardır.
Şeyhim bil şunu:
Yetmiş
kişiydik biz; Kâbe’ye gidiyorduk.
Hepimiz de önceden
ahdetmiştik, kimseyle konuşmayacaktık.
Bir de, bu yolda Allah’tan
başka hiçbir kimseyi, hiçbir şeyi düşünmeyeceğiz demiştik.
Başkasına bakmayacaktık;
hepimiz de pervaneler gibi mumun ışığına dalacaktık.
Çöle yüz tuttuk; Zatül-Arak’a
vardık; Hızır’la buluştuk.
O tertemiz Hızır selam verdi
bize; biz de açıkça selamını aldık.
Hızır’dan bir karşılama, bu
güzel yolda bir ağırlama gördük ya;
Gönlümüze bu hatıra gelir
gelmez hatiften (Allah’tan söz getiren melek)
bir ses işittik.
“Ey
yemeden, içmeden kesilip de eğri yola sapanlar, ey davaya girişip de hepsi
yalancı olanlar dendi;
Sizin kabule geçer
ahdiniz de yok, sözünüzde durmadınız; sizi bizden başkası oyaladı.
Bizimle ettiğiniz
ahitten bir zerre kadar bile olsa döndünüz; başkasına kapıldınız ya;
Sizin kanınızı,
ağlayıp inleterek dökmedikçe uzlaşmam, dost olmam sizinle”
Şimdi de hepimizin kanını
topraklara saçtı; âşıkların kanlarını dökmekten pervası (korkusu) yok ki.
Edhemoğlu İbrahim, sen nasıl
oldu da ölümden kurtuldun diye sordu.
Bana, daha hamsın; olgunlaşmadığından henüz kılıcımızı göremezsin dedi;
A yüzsüz, yolsuz kişi, piştin, oldun mu o vakit seni de onlara ulaştırırız.
Bu sözü söyler söylemez, o da
can verdi; öbürleri gibi onun da adı-sanı yitti-gitti.
***
Bu yolda erlerin kanlarının
ne değeri var ki? Buradaki değirmen kanla döner.
Bir bölük halkın gözleri,
onun yolunda aşılmıştır; bir bölüğü de zahmetler çeken canlarıyla oynar durur.
Seninse ne gözün açık, ne
canla oynuyorsun; peki kimsin sen?
Ne busun, ne o.***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
Yaren, Sen yolunu Allah’a döndürdüysen ve gidiyorsan yol vurucular çoğalır.
Yol vurucular ille kötülükle
yaklaşmazlar, iyi gözükerek seni tam tuzağa tutulana kadar güveneceğin şekilde
güzelce davranırlar.
Yol kesici olarak ille
dışarıdan bir tesir arama, nefsin yeter sana.
Şeytan herkesin yolunu vurur.
Büyü ile kendisini genç güzel gösterir, kendisine hayran ettirir.
Hileleri bitmez tükenmezdir.
Âdem bilginken bile şeytan
onu aldattı da yolunu kesti, cennetten çıkarttı.
Şeytan düşmanın olduktan
sonra onun hilesinden, düzeninden, esen kalabilmen için Tanrıya kaçıp sığınmak
gerek.
Tanrı her an, her adımda
imtihan eder.
Kulum ne yapacak diye bakar.
Ey yaren yolun sonuna kadar,
oyalanma, aldatılma, oyalanma, başka sözlere, güzelliklere dalmadan yoluna
devam et.
Çünkü sözleşme Tanrı iledir.
*