30 Kasım 2019 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 380 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

380. Bu feryatlar, birbirine karıştı mı o derde derman olur;
O peri de merhamete gelir, az incitir onu.

Ansızın lütfeder (Alçak gönüllük gösterir), gelir de hey der, sana konuk geldim;
Yoksulların çadırı, şekerler yağdıran bir neşe yeri olur-gider.

Ayrılık mahmurluğu kalkar, meclisin beyi gelir-oturur, içki töresince kadehi döndürmeye başlar.

Âşıkların bütün varlıkları, Zuhal (Satürn) yıldızına doğru oynayıp uçmaya koyulun hepsi de havayı, ayaklarının altına alırlar;
Ateş küresi yarılır-gider.

O sarhoşlar, can göğüne doğru salına-salına giderler her yanda şarap ırmakları, gelirler (Belli zamanlarda, belli yerlerden gelen değerler) gibi akar.

Ne göçtür bu, ne gidiş;
Ne bahttır bu, ne devlet;
Bunu haberim olmadan söyledim;
A benim eşim-dostum, haberin var mı senin?

Orda zırhın işi kalmaz, silah değersiz olur;
Padişahımızın kahrı, gaddarlığı yakıp yandırır (Acıması olmayanı, başkalarına haksızlık edenleri, merhametsizleri, katı yürekli olanları, insafsız davrananları yok eder).

Korku, korkusundan kaybolur, emniyet, onun eminlik lutfuna bakar da utanır;
Bilgi mumuna karşı yalnız düzenbazlık, kotu bir iş kalır.
Kalır ama çabucacık lütuf eteği, ona da acır, onu da. Lütfeder (İyilik ve yardım eder de), örtü-verir.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Gönül alıcı dostların arasına katılan kişinin incitilmeyeceğini, bu topluluğa yüce âlemde oturan Allah dostlarından konukların hediyeleri ile geleceğini öğrendik.
2.    Dostlar bir arada olunca neşenin oluşacağını, herkesin neşeden kendinden geçeceğini, yücelere doğru yol alacaklarını, dünya bağlarından kurtulacaklarını öğrendik.
3.    Göğe salına-salına giden dostların orada daha da sarhoş olarak olanaklara kavuşacaklarını öğrendik.
4.    Göğe ulaşan dostlardan korkunun Şems Hazretlerinden korkarak kaybolacağını, eminliğe ulaşılacağını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin topluluğuna katılıp dost olanların Şems Hazretlerinin ve Mevlana Hazretlerinin koruması altına gireceklerini, korkulardan eminliğe dönen yaşama kavuşacaklarını öğrendik, anladık.
                     *
RAV

29 Kasım 2019 Cuma

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 370 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

370. Ömrünün boyunca gönül remzinden (Gizli ve kapalı söylememizden, işaretle anlatmamızdan) bir harfin bile kokusunu alamadın;
A Kur'an okuyan hafızsın, ehilsin (Ustasısın), ustasın ama bu, böyle.

Seni ne kadar uzaklaştırdılar da iş değirmen taşlarına mil (Çark) oldun gitti;
Şu işsizlerin işlerine (Mevlevilere) katılmaya, karşılıksız işe koyulmaya gücün yok senin.

Seni, her solukta yeniden-yeniye bir işe koşarlar;
Düzenbazlık yolunu tutarlar da kendi haline bırakmazlar.

Gâh (Bazen) ustalık sevdasına, gâh (Bazen) şehvete düşersin;
Gâh (Bazen) askere kumandan olursun, gâh (Bazen) ağalık ipiyle bağlanırsın.

Efendiler efendisi Şemseddin (Şems Hazretleri), Tebriz'den bir zekâtla canına yardım etmezse eyvahlar olsun (Kazanç sağlayamayan, yararlanamayan), yazıklar olsun canına (Üzüntü içinde bıraktığın için) senin.

Yoksul  (Allah’a muhtaç kişi) hastayı sürme tapından (Uzaklaştırma yanından), hastalığı haddi  (Sınırı) aştı çünkü;
Ne feryadı kaldı artık, ne ağlaması.

Derdinin bittiğinden susmuyor o;
Sabır-takati bitti (Olacak ve gelecek olanı telaş göstermeden bekleme, gücü kalmadı);  
O yüzden çaresiz susuyor.

Acımak, esirgemek çağı;
Ağlayın ona;
Gönül alan dostlarısınız, gönül alıcı sözler söyleyin ona.

Çünkü dostların feryadıdır hastalara sakinlik (Sessizlik, durgunluk) veren;
Sizin feryadınızdan (Yüksek sesle bağrışından) başka bir yardımcı sığmaz buraya.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Kur’an okuyan ne kadar ustalaşırsa ustalaşsın gönülden gelen söz ve uyarılardan haberdar değilse İlahi âlemden yeteri kadar pay almamış olacağını öğrendik.
2.    Allah’tan Cebrail melekle peygamberimize gelmiş vahileri bilmek ve güzelce okuyup anlatmanın ilerisinde gönlümüzü bilmemiz ve işlevini tanımamız gerektiğini, çünkü Allah’tan uyarıcı sözlerin gönlümüze geldiğini, uyarıldığımızı, doğru işlerimizin onaylandığı, yanlış yapınca da içimize sinmeyen duygu ile haberdar edildiğimiz yerin gönlümüz olduğunu öğrendik.
3.    Halkın insanı boş bırakmayacağını, esas yapman gereken söz olmadan anlama ve karşıya iletme tadını aldırmadan kendiişlerine yarayacak davranışlara övgüler düzerek şaşırttıklarını öğrendik.
4.    Kendi halinde yaşama becerisini kazanamayan kişiyi akıllı ol diye hile ve düzenbazlık yapmasını öğütleyip zorladıklarını öğrendik.
5.    Dünyalık isteklere aşırı düşen, makam ve ustalıkla şöhret arayan kişinin yanlış arayış içinde olacağını öğrendik.
6.    Şems’i Tebrizi Hazretlerinin canına yardımını alamayanların mahrumiyet içinde dünya hayatını tamamlayacaklarını öğrendik.
7.    Şems Hazretlerine ağlayarak, gönül alıcı sözler söyleyerek acımasını ve esirgemesini sağlamamız gerektiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevleviler feryat ederek yardım isteyeceklerini, böylece hasta kişilere sakinlik vereceklerini, böylece yardım akışını sağlayacaklarını öğrendik, anladık.
                     *
RAV

28 Kasım 2019 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 360 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

36 0. Tatlarla dolu aşk zevkini yüceliği, yeter sana;
Aşk olduktan sonra acılık, horluk, meydana çıkabilir mi ki?

* Elif gibi (Alışma, ilişki kurma, görüşme, dostluk kurma, huy edinme aracı olsa) hiçbir şeyin olmasa da aşkın, gene seni harflerin başköşesine çıkarır;
Çünkü gereken şey var sende.

Ölümsüz tatlılıklar, âşıkların gönüllerindedir;
Ağlayıp inlemeleri kem göz değmesin diyedir.

Aşığın bedeni hastalar gibi ağlaya-inleye toprağa düşmüştür ama Ay bile bunca tezliğiyle beraber (Süratli hareket etse bile) izlerinin tozunu bulamaz.

Aşığı, gafletlere (Dikkatsiz, endişe duymayan, vurdumduymazlığa) dalmış gibi görürsün ama o, her solukta, akıllılıkla bir perdeyi yakar-yandırır.

Elbisesini yırtar, beden kaftanını (Örtüsünü) yakar-yandırır;
Dostu kucaklayınca hepsinden de soyunmuş bulunmayı ister, buna hazırlanır.

Sevgiliden başka nesi varsa hırsızlar çalarlar ama gerçekte o işi, kendisi yapar, hırsızdan hırsızlık eden, hırsızın malını çalan odur.

Düzenbazlıkla onları bu işle oyalamak, onlardan ayrılmak, tek oluş evini tutmak, sevgiliyle yalnız ister o.

Senin bilgin de kat-kat aklın da;
Bunu bilemezsin sen;
O mağaranın dışındasın (Tanrı erleri gibi uykudasın), fakat gene de mağaradayım diye sevinmedesin.

Fakat Ashabı Keyf’ten ne kadar uzak olduğunu, onlara ne kadar yabancı bulunduğunu ansızın bir görsen canının ödü kopar-gider.
                      ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Aşk zevkinin yüceliğini alan kişinin kederin, yaslılığın, değer bilmezliğin acılığının meydana gelmeyeceğini öğrendik.
2.    Elimizde hiçbir şey olmasa bile, aşkın insanı başköşeye çıkardığını öğrendik.
3.    Aşk sahibinin tatlılığı gönüllerinde olduğunu, ağlamalarının, inlemelerinin bu tatlılığa zarar gelmesin diye üstünü örtmeleri olduğunu öğrendik.
4.    Aşığı tanıyıp bilmenin ve izini bulmanın kolay olmadığını öğrendik.
5.    Aşığı idraksiz, bilgisiz, dalgın, uyuşuk, çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, sezmeyen kişi, gözü bağlı, cahil birisi olarak kendini gösterse de her soluk alışta aklıyla üstü örtülmüş, gizlenmiş, sırlanmış bilgileri ortaya çıkardığını öğrendik.
6.    Aşığın sevgiliyle buluşacağı zaman üstünde hiçbir şey olmadan dünyaya bağlayan her şeyden soyunmuş olarak kucaklaşmaya hazır hale getirdiğini öğrendik.
7.    Aşığın sevgilisinden başka hiçbir şeye kıymet vermediğini öğrendik.
8.    Aşığın hile yoluyla hırsızları aldatarak onlardan ayrıldığını, birlik evini buluk sevgilisi ile beraber olmak istediğini öğrendik.
9.    Aşkın içinde olmayanın çok bilgili olsa bile dışta sayılacağını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Aşk Tanrı ile ilgili bir dostluktur, Cenabı Hak her ruh sahibine vermiştir.
Sevgi, şiddetli muhabbet, candan sevme, gönülden sevme karşılıklarında kullanılır.
Aşkı lâhuti, aşkı ilahi, aşkı hakiki, aşkı manevi gibi tabirlerle gerçek ve değerli olanı kastedilir.

Ölümlü, gelip geçici, kalımsız şeylere, maddi ve nefsanî hazlara olan sevgiye sevda veya aşkı değişmeceli denilmiştir.
                     *
RAV


27 Kasım 2019 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 340-350 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri güzel insanların davranışını anlatıyor)

340.350* Mademki şekerkamışına (Tatlılık veren vücuda) maden (Tat veren) kesildin, ne diye yüzünü ekşitirsin?
Aşk Burak’ı (Aracına), mademki ram oldu (Buyruğuna girdi),  sana, eşek (Kaba, düşüncesiz olan) ölümden ne gamın var.

Ben seninle bu kadar sıcakken ne diye soğuk-soğuk ah edersin? Mademki gökyüzü damına çıktın, kurudan-yaştan ne gam sana.

Güzel sesimi dinledin, şifalar verişimi gördün, iple oynayışımı seyrettin;
Şu çemberden ne gamın var.

Şu şekle ne diye sarılırsın, manasız kalmaktan ne diye korkarsın; Mademki inci koltuğunda (Şekli değişmeyen mücevher sözler seni korumakta), incisiz kalırım diye ne gamlanırsın?

A Yusuf, elinden kim kurtulur, oltandan kim kaçabilir?
Bütün Mısır, senin sarhoşun, körden, sağırdan ne gam sana.

* Gönülle mağara dostusun sen, dört dostun ışığısın sen;
Mademki Zülfekar’a sahipsin, o hançerden ne diye gamlanırsın?

Bağlar-bahçeler senin oldu;
O şekerlerden yiye-dur;
Kapıları kapasalar ne çıkar, kapının kapanmasından ne gam sana.

Kendi çekip çevirmeni gördün, kolunu-kanadın seyrettin;
Şanını-şerefini bildin anladın;
Her şansız-şerefsiz kişiden ne gam sana.

A canın canına can olan, a konuklara can kesilen, a padişahlar padişahı Sencer'den(İran Selçuklularından olup 1117-1157 arasında Hükümdar) ne gam yersin ki?

Balık gibi sus, hoşça dal o denize;
Mademki denizin dibindesin, ateşten ne gam sana.

Sohbet hakkı için dostluk hakkı için dün kendimde değilken, hastalık la söylediğim sözleri sevgiliye söylemeyin.

Ansızın, Allah korusun, o Ay yüzlü bir duyar, işitirse gece karanlığında ne der, ne yapar, kendileri bilir artık.

Akıl, evde olmadı mı, masal darmadağın olur gider;
Gâh (Bazen) alta düşer, gâh üste çıkar;
Gâh savaşır, gâh ağlar.

Bendeki coşkunluğu âleme dağıtsalar bir tek akıllı göremezsiniz, herkes aklından olur.

A akıl, boyuna vesveseler mi dokuyorsun üstüme?
A bulut, boyuna acı şarap mı yağdırıyorsun bağıma?

A Müslümanlar, a Müslümanlar, gönlünüzü koruyun;
Çevremden çekilin;
Ne bakın bana, ne gönlümü almaya kalkışın.

Hasta bir doğana benziyorum;
Hastalıktan yeryüzünde kalmışım;  
Ne yerdekilerle aynı cinstenim, ne de uçmama imkân var.

Padişahın elini hatırladım mı canıma bir ateştir düşüyor kanadım yok ki uçup gideyim;
Kanatlarım yardım etmiyor bana.

A yoksul doğan (Taze av avlayıp yiyen veya padişahın eliyle beslediği avcı kuş), kuzgunların (Leş yiyenlerin) arasında nasılsın?
Aşka göz yummuşsun (Görmemezlikten gelmişsin) ama münafıklık (Arabozanlık) etmişsin sen.

Gönül yalım-yalım (Alev-alev) yanarken aşk, gizlenebilir mi hiç?
Hele gözlerden, akan çeşmeler gibi yaşlar boşanırsa.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Aşkın insanı yücelere götürecek araca ve ölümsüzlüğe kavuşturacağını, acılığı-ekşiliği alıp tatlılık vereceğini öğrendik.
2.    Yücelen insanın yeryüzünde olanlardan, kendisini değerini görmeyen, görmezlikten gelenlerden endişe etmeyeceğini öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin güzel sözlerini okuyan ve dinleyenlerin bedensel ve ruhsal hastalıktan kurtulacağını öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerinden şekil değiştirmeyen, bütün zamanlarda geçerli anlamlı sözlerinin kıyamete kadar dostları tarafından her zaman dağıtıldığını öğrendik.
5.    Tanrı erinin devlet sahibi sevenleri olarak elinden hiç kimsenin üzüntü içine düşmeyeceğini öğrendik.
6.    Tanrı eriyle can dostu olanın Hazreti Âli’nin kılıcına sahip olduğunu, karşı çıkanların hançerlerinden çekinmeyeceğini öğrendik.
7.    Tanrı eriyle dost olana dünyaya bağlı kişilerin kapılarını kapatması üzüntü vermeyeceğini, güzellikler içinde ağzı tatlı olarak yaşayacağını öğrendik.
8.    Tanrı eriyle dost olanın kendi çevresini göreceğini, ulaşımda olanaklarını göreceğini, şanını-şerefini bilip anlayacağını, şansız şerefsiz kişilerin davranışından üzüntü duymayacağını öğrendik.
9.    Tanrı eriyle dost olan kişinin ordusuz parasız hükümdarlık yaptığını öğrendik.
10.                      Tanrı eriyle dost olanın rahmetin içinde ateşten, yanmaktan korkmayacağını öğrendik.
11.                      Bu bilgileri Mevlana Hazretlerinin aşk sarhoşluğu içinde verdiğini öğrendik.
12.                      Kimi ne kadar seveceğimizi iyice düşündükten sonra karar vermemiz gerektiğini öğrendik.
13.                      Mevlana Hazretlerinin kolayca tarif edilemeyecek, tanımlanabilecek bir kişi olmadığını öğrendik.
14.                        Şems Hazretlerinin kendisinden düşük insanların arasında olmaması, kendi yakınına gelmesini istediğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Aşkın gizlenemeyeceğini, gözyaşlarının göstereceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV


26 Kasım 2019 Salı

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 330 İNCİ BEYİT



(Mevlana Hazretleri sevgiyle kendisine bağlananın durumunu anlatıyor)

330. A ev sahibi, komşumun güzelliğini gördüm;
Aramızda bir ateştir, yak da nuru, ateşimi söndürsün.

Arapça söylemeye başladın mı, kulağıma Farsça der ki:
Hizmette kusur mu ettim ki yüzünü bu yana çevirmiyorsun?

A Ay yüzlüm, suç işlemedin, fakat onun umumi lütuf-u (Önem verilen, sayılan birinden herkese yaptığı iyilik ve yardımı), kimsecikler utanmasın diye her bahçeye bir başka gül ihsan (Bağışlar) eder.

Rum (Anadolu) ülkesinden kulların (Sevgiyle bağlanmışların) var.
Zenci kulları var;
Sırayla gâh Rum yüzünü gösterir, gâh Türk.

Rum kölesi neşedir, Zenci kölesi keder;
Bir solukta buna buyruk sunar, bey diker;
Bir solukta da ona ferman verir, buyruğunu yürütür.

Bunun gecesi, öbürünün gündüzüdür;
Onun ayrılığı, bunun buluşması;
Sağlıklardan, hastalıklardan kadeh döndürür-durur.

Nöbet gecesi gelmedikçe şu değirmenden buğdayını götürmeye kalkışma;
Çünkü nice değirmenler görürsün ki suyu yoktur.

A güzelim, ben sözün kabuğunu söyledim, içini sen söyle de deniz, inciler saçmayı öğrensin.

Mademki benim sarhoşumsun a benim canım;
Başına gelen dertten ne gamın vardır, ne kasavetin (Üzüntü, tasa, kaygı, sıkıntının);
Mademki benim ceylanımsın a benim canım, erkek aslandan ne gam sana.

Ay yüzlün, ben olduktan sonra yılı, aynı ne düşünürsün?
Bendeki coşkunluk, bendeki özleyiş, sende de varsa şerden, kargaşalıktan ne gam var sana.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Büyük insanın büyüklüğünün gereği olarak iyiliğini genel olarak yaptığını öğrendik.
2.    Büyük insanın diğer iyiliklerinden başka sevdiğine neşe verdiğini öğrendik.
3.    Görev almak için nöbet olduğunu, bu nöbetin zamanının beklememiz ve bu zamanda hareket etmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Mevlana’ ya bağlanmış kişinin dertten, üzüntüden, hastalıktan, kazadan, beladan korkmayacağını, koruma altında olduğunu bileceğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerine sevgiyle bağlanan kişide hazretteki coşkunluğun, özleyişin olması halinde kargaşalıktan, kötülük, fenalıklardan üzüntü gelmeyeceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV

25 Kasım 2019 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 320 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

320. Mermerin, granitin (Sert yapıdan) bile her damarından bir bağış kaynağı coşuyor;
A sevgili, bağışlamayı mermerden öğren (Bilgi edin, beceri kazan), kayadan belle (Akılda tut).

Ne biçim beysin (Saygın birisin), ne biçim ağasın (Sözü geçen, varlıklı birisin) sen;
Taşlar, kayalar bile utanıyor senden;
Bir köpekten (Aşağılık niyetlerle yaltaklanmaktan) başka bir şey olmayan benliğe tutsak kesilen, nasıl olur da Tanrı aslanı olurmuş?

Sustum, çünkü din Rabbi (Tanrı), gizli şeyleri meydana çıkarıyor;
Ayıpları örter ama onun çirkin dalını (Bir parçasını) gösteriyor işte.

Gönül beyi, boyuna sana, gönlün varsa diyor, âşık ol da ekmekten de bez (Bıkıp usanmak), elbiseden (Toplumun üstüne giydirdiğine) de (Bıkıp usan).

Ekmek kıtlığına düşsen aşk, ekmekçi olur sana;
Sarığın kaybolsa sarık kesilir aşk sana.

Seyret de bak, meleklerle canlar, şu lacivert gökte ekmeksiz, elbisesiz, ne de hoş uçup geziyorlar.

Şu ekmeğe, şu fırına boş verir, bunlardan hür olursan başka bir dünya düşüncesi gelir sana, onun için ağlamaya koyulursun.

Yook, ekmek kaydında kalırsan can sevgilisi gelir de sana der ki:
Var, ekmeğe dost ol, onunla seviş, sana dost olamam ben.

* Aşk subaşı (Güvenlik görevlisi), kayadan bile bir kayna coşturur bize;
A dostum, şu öküz açlığına tutulup öküzlüğe kalkışma artık.

Sözler, gönülde yığılıp dökülmüş, her biri, evvel ben çıkayım da bir müddet susayım bari diye bana yalvarıyor.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Aşk olduğu zaman katı kayadan bile suların fışkıracağını öğrendik.
2.    Ben ve ben merkezli davranışlardan kendini kurtarmayanın aşağılık niyetlerle başka birine hoş görünmek, yararlanmak için onursuzca davranışlarda bulunan biri olacağını, asla Tanrı aslanı olamayacağını öğrendik.
3.    Allah’ın gizli yapılanları kapatsa da bir kısmını meydana çıkardığını öğrendik.
4.    Tanrı aslanı olacak kişinin ekmek peşinde koşmaktan, toplumun onu zorladığı adet, gelenek ve göreneklerden uzaklaşması gerektiğini öğrendik.
5.    Aşkın tüm kaybettiklerimizi yerine getireceğini öğrendik.
6.    Meleklerin ekmeksiz, üstlerini örtecek bir şey olmadan yaşam sürdüklerini bilip örnek almamız gerektiğini öğrendik.
7.    Sevilen seven kişiye geldiği zaman gizlice ne işle meşgul olduğuna bakıp para kazanma ile uğraşıyorsa seni paran ile seviş diyerek bırakıp gideceğini, kendini göstermeyeceğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Aşkın, insan aklının kolayca anlayamayacağı kaynaklarla aşık olan kişiyi gereksinim duyacak halde bırakmayacağını öğrendik, anladık.
                     *
RAV


Popüler Yayınlar