Muâzoğlu Yahya’dan, o İslam
mumundan Bistam (Beyazıd) pirine bir mektup geldi.
Diyordu ki:
Kutlu, tertemiz şarap içen
kişi hakkında din şeyhi ne buyurur? Otuz yıldır gece gündüz mahmurluğa düşmüş olan baş ne hale gelir?
Beyazıd’dan ona şöyle cevap
geldi:
Burada öyle şarap içen var ki
Bir solukta denizi de, arşı
da, Kürsi’yi de içip sömürdü; artık ne soruyorsun ona?
İşti de daha da var mı diye
bağırıyor; o kişiyi bilmiyorsan bil; Beyazıd’dır o.
Şarap içmeden ne diye elden
çıktın?
Aklı başında geldin, sarhoş
olup gidiyorsun.
Eli boş görünüp durmadasın;
boş kadehle sarhoşluk satmadasın.
Bu âlemde has canların içmesi
için baştanbaşa dolup coşmuş binlerce sır denizi var.
Bir kadeh şarapla sarhoş
olduktan sonra denizi nasıl içebilirsin?
Sen gönülleri aydınlatan sevgilinin aşkıyla sarhoşsan, onun buyruğuyla yanar gidersin.
Böyle yapamazsan, varlık, benlik şarabınla
sarhoşsun; hani şu sarhoşlar gibi; sarhoşlar nerden yola düşecekler de
nerden menzil alacaklar?
Bir makama sahipsen buyruğu uy da yürü; ama sarhoşsan, bir adım bile
atamazsın.
Buyruğa uymayan aşığın derdi
olsa bile dermanı yoktur.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ
ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
BUYRUK:
Bilinen ve inanılan bir
kişinin ilgilendiği, benimsediği sahip çıktığı iş ve durum hakkında; belirli
bir davranışta bulunmaya öğütlediği zorlayıcı söz, emir, ferman.
Kişisel yapı ve durum dikkate
alınarak amaca ulaşmak için önder kişinin yapılmasını mutlak istediği ahlaki
emirdir.
Buyruklar ikiye ayrılır:
Koşullu buyruk:Bir koşula bağlı olan; bir başka şeye erişmek için yapılması gerekeni, erişilmesi istenen ereğe bir araç olarak bir şeyi buyuran buyruk.
(Ör. "Sağlığını korumak istiyorsan ölçülü yaşa.")
Koşulsuz buyruk:
Hiç bir koşula bağlı olmayan,
salt olan; bir eylemi başka herhangi bir erekle bağlılık kurmadan, yalnızca
kendisi için, nesnel zorunlu olarak buyuran, anlamı doğrudan doğruya kendisinde
olan buyruk.
Koşulsuz buyruk (kategorik
impératif), eylemin kendisine uyacağı ilke ve biçimi saptar.
*
Yaren,Şarap:
İçerken ağzında burukluk tadı vererek yüzünü ekşitir, yutunca sarhoşluk verir.
Sofi anlatımlarında bunun
etkisini anlatmak için kullanılır.
Bahse konu olan üzümden
yapılan şarap değildir.
Yani seni eleştiren bir sözü
duyunca yüzün buruşur, bu söz doğru ise yutarsın, sonra bu sözün faydasını
görür zevklenirsin.
Yani ilahi âlemden bir bilgi,
bir anlayış, bir görüş bir buyruk gönlüne düşüp ağzına geldiği zaman bunu
başkasına söylemeyip yutarsın ya o şarap içmedir.
Peygambere ait bir öyküyü
ballandırarak anlatmak boş kadehle sarhoş gibi davranmaktır.
Peygambere ait öykünün
manasını anladıysan kendinden geçersin, yani sarhoş olursun.
Sarhoşçasına anlatırsın ki bu
anlatımın gönüllere olur.
Kulaklara değil.
Kulağına bir günde binlerce
anlatım gelir ki ilahi olanı bile değersizlerinin arasında kaybolur gider.
İlahi memeden süt emenler
doymazlar.
Ağızlarını o memeden
çekmezler.
Layık olmayan bu memeden emmesin
diye şeriat’tan geçinen adamlara şarap diye bahsederler.
Onlar da haram diye
yanaşmazlar.
Ey yaren, bu şarap sevgiliden
söz kadehiyle sunulan şaraptır.
Âşık olanlara sunulan
şaraptır.
Her din yolundaki bilmez bu
şarabı, bu aşk şarabıdır sunan da sevgilidir.
Benlikten, varlıklı
olmaktan sarhoş oluyorsan Tanrı’ya gidiş yolunda bir adım dahi atamazsın.
Sevgili, seni senden
geçirdikten sonra kucağına alır.
*
RAVLİ