Süfyan-ı Servi’nin, gençken
beli yay gibi bükülmüştü.
Birisi, ey o âlemin imamı
dedi; neden gençlikte belin büküldü?
Görünüşte, belinin bükülecek
zamanı değil; senin belini böyle bükülmüş görmek layık değil hanı.
Başına ne geldi?
Halini söyle; bir belirti
göster; bir haber ver bize.
Süfyan-ı Servi dedi ki:
Bir üstadımız vardı; daima
yol iz belletirdi bize.
Ölüm çağı gelince yatağının
yanına vardım; onu ağlıyor gördüm.
Gönlünde pek büyük bir elem
vardı; bir kan deryası gibi coşup durmadaydı.
Canı, gönlü tamamıyla elemle
dolmuştu; tek, tek her kirpiğinde yüzlerce gözyaşı tanesi vardı.
Yorganın altında hazan
yaprağı gibi titremedeydi; ölümün kapısında, gönlünde bir ümit vardı sanki.
Ona, şeyhim dedim; bu ne hal?
Dile geldi de dedi ki: İman vebal (sorumluluk) içinde…
Elli yıldır kan içindeymişim
meğer şimdi ölüm kılıcıyla kanıma bulandım.
Hitap (Allah’tan) geldi de bana dendi ki:
Sen bizim kapımızdan kovulmuşsun,
bu kapıdan uzaklaş; bize layık değilsin sen.
Hatiften (Allah’tan söz getiren melek) bu sözü duyunca öldüm;
belime bir sancıdır yapıştı.
Onun gibi bir erin, böyle bir
vakitte sözü bu olunca benim de belim böylesine büküldü işte.
Üstadımın nasibi bu olduktan
sonra öğrencilikten elimi çektim.
Yol yel olunca mum, bilmem ki
söndürülmeden nasıl götürülebilir?
Sönmüş mumu yakmayı ne kadar
arayıp aktarsan hiçbir yerde bulamazsın; ne kadar koşup dolaşsan bir çare elde
edemezsin.
Sönmüş mumun yasını tutma;
şunun bunun sözüne bakma; yazıktır yazık.
Ne mutlu o köpeğe ki öldü de
gamdan kurtuldu; fakat şu insanoğlu çaresizdir.
Ölümden sonra bir daha
dirilmek olmasaydı, ölünden kimse gamlanmazdı.
Şu susup duranların, şu ölüp
gidenlerin vardıkları ovadan haber almaya bak; haber alınca da ibret (ders) al onlardan.
Artık bilgiyle diril; a gönlü ölmüş kişi, ağyardan (hakikati bilmeyenden, yabancı olandan) öl, ayrıl artık
onlardan.
İşi düşünce Yahudi bile,
Mustafa’nın (Peygamberin) sofrasına yol buldu.
Sana da bir iş düşerse tez
yürü; bu işte Yahudi’den aşağı değilsin ya.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
Yaren,
Kendini kurtaramamış,
hakikate varamamış, Allah’ın sevgi ve beğenisini alamamış bir kişi, toplama
bilgileri bir araya getirip manasını anlamamış kişi hocayım, şeyhim diye
çevresine insanları toplamışsa o kişi Tanrı kapısından kovulur.
Ve kendine ne unvan vermişse
o unvan üzerinden hesaba çekilir.
Senden az bilgili olanların
içinde sakın bu hataya düşme.
Hocam diye eline sarılanlara
sakın kendini bırakma.
Günlük hayatın akışında
aydınlanamazsın.
Sakin bir yerde
aydınlanabilirsin.
(Mum, aydınlanmayı anlatmak için söz edilir)
Anlatılanlardan ders
almıyorsan kalıcı bir şey öğrenemezsin.
Hakikati bilenleri ara.
Boş ve bu konuları
yabancılardan uzak kal.
En az karın temiz kalmandır.
Zehirlenmekten kurtulmuş olursun.
İşin Peygamber sofrasından
gıdalaşmak olsun.
Yani oradan bilgi almaya bakmalısın
*
RAVLİ