14 Haziran 2013 Cuma

GELEN GİDER

Güzel bir kız alan genç ve kızın ölümü 184

Bir gence ay gibi bir kız verdiler.
Kız öyle güzeldi ki kimsenin aklı, onu övecek söz bulamazdı.

Güzelliği, gönlü hasta olanların ayetiydi; dudağını yumanların can ilacı.

Tanrı takdiri bu ya; o ay gibi kadın ölüverdi.
Hiçbir hastalığı yoktu; ama doğururken öldü.

Hâsılı kocası onu toprağa koyup, güneşe benzeyen yüzünü toprakla örttü.
O sırada o ay yüzlü güzelin bir gün ayağını yıkadığı bir şişe gülsuyu vardı.

Genç, şişedeki o gülsuyunu kanlı gözyaşları ile karıştırarak, mezarın üstüne döktü.

Sonunda murada erişemeden kendisinden el yuyacaktı (El çekecekti, gidecekti) da ne diye o gönüller alan, o gönüllere huzur veren güzel, tuttu da o gence ayak bağı oldu?

Sonunda kocasından elini yuyacaktı da neden gelinliğinde gülsuyuyla ayağını yıkadı?

Sana dair ne söyleyeyim, kendime ait neden bahsedeyim?
Eyvah, eyvah bu gelip gitmekten eyvah.

                                           ***
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B. Şark-İslam klasikleri   

                                            *
Ölüm:
Ölümün hakikati:
Ruhun beden aletlerini kullanmamasıdır.
Yani; ruh bedeni kullanmaktan vazgeçer, bırakır gider.

Ruhun iki hali vardır.

Bedeni kullanırsa hayat, kullanmazsa ölümdür.

Melekût âleminden bu dünyaya gelen ruh, olgunluğu öğrenip Allah’ı bilir, evvelki makamından yükseğe ulaşır ve ilahi huzura alışarak rahata kavuşur.

(Melekût:
Ruhların ve meleklerin âlemidir.
(Âlemi- batın, Âlemi-gayb, Âlemi-ulvi da denir)

Ölümden sonra Berzah âleminde dünyadaki fiil ve ahlakıyla mahşer gününe kadar kendi başına kalır.

Dünyadaki hal ve ahlakı kötü ise acı bir zindan hayatı yaşar.

Eğer ameli (Şeriatın emirlerini bağlılıkla, doğrulukla, inanmakla yerine getirme) ve ahlakı güzelse kâh melekût âlemine, kâh dünya âlemine sevinç ve huzur içinde uçup gelir, gider.

Vaktini zevk ve sefa ile kıyameti bekler.
Başlangıcı Allah’ın aşk denizi olan ruh, bu hal içinde yine eski aşk denizine döner.                                 

( Berzah: Ölülerin ruhlarının kıyamete kadar kalacakları yer)

İnsan ruhu ebedi bir cevherdir.
Bedenin ölümü ve erimesiyle kendisi ölmez.

Ölümden sonra ruh, her iki âlemin hallerini daha iyi anlar.
Ruh bedenden ayrılınca uçup dolaşması kolay ve hızlı olur.

Her iki âlemin gizliliklerini daha yakından görür ve öğrenir.
Eğer insan ruhu, vücuda tamamen dönüp iç ve dışını aydınlatırsa bedende faaliyet başlar, fiil ve hareketler meydana gelir.

Eğer aydınlığı azalırsa uyku, eğer bedeninden aydınlığını bedenden tamamen keserse ölüm meydana gelir.

Artık ruh bedene etki etmez, ilgisi kesilir.
Uyku esnasında ruh, rüya ile berzah âlemini anlar, ölümden sonra bu âlemi seyreder.

Çünkü bedenin ağır yükünden kurtulmuş, şehvet ve ihtiraslarını atmış, kuş gibi hafiflemiştir.

Ölüm, ruhun hayatı, gerçek ve ebedi hayatın kaynağıdır.
Çünkü seven, Sevgilisini ölüm sonucunda bulur ve bütün muratlarına, emellerine o zaman erer ve asıl vatanına ölümle döner.

Ruhun başlangıç ve sonunu bilmeyen, bedeninin erimesiyle kendinin yok olacağını zanneden, ölümle dünyayı tamamen unutacağını bilen, ölümden şiddetli bir acı duyacağını kabul eden, ölümden sonra ne olacağını bilmeyen mal ve evladını çok seven ölümden korkar ve kaçar.

Yukarıdaki esasları bilen, ölüm düşüncesinden korkmaz.

Ölümün değerini, kıymetini, yüceliğini, kuvvetini, kudretini ikramını, lezzetini anlamayıp onu şiddetli bir acı ve üzüntü sayan bilgisi cahildir.

Olgun insan bu üzücü ve yok olacak dünyaya önem vermez, mal ve mülke, evlada bağlanmaz.

Varlığıyla büyüklenmez, ölümün lezzet ve nimetini tatmaktan başka bir emeli kalmaz.

Marifername İbrahim Hakkı Hz.aCilt 1.madde 4 Alıntı

Ölmeden önce ölü hadisinin hakikatine önemseyen bu âlemleri görür seyreder.         

                                                   *
RAVLİ

Popüler Yayınlar