Bir gence ay gibi bir kız
verdiler.
Kız öyle güzeldi ki kimsenin
aklı, onu övecek söz bulamazdı.
Güzelliği, gönlü hasta
olanların ayetiydi; dudağını yumanların can ilacı.
Tanrı takdiri bu ya; o ay
gibi kadın ölüverdi.
Hiçbir hastalığı yoktu; ama
doğururken öldü.
Hâsılı kocası onu toprağa
koyup, güneşe benzeyen yüzünü toprakla örttü.
O sırada o ay yüzlü güzelin
bir gün ayağını yıkadığı bir şişe gülsuyu vardı.
Genç, şişedeki o gülsuyunu
kanlı gözyaşları ile karıştırarak, mezarın üstüne döktü.
Sonunda murada erişemeden kendisinden el yuyacaktı (El çekecekti, gidecekti) da ne diye o gönüller alan, o gönüllere huzur veren güzel, tuttu da o gence ayak bağı oldu?
Sonunda kocasından elini
yuyacaktı da neden gelinliğinde gülsuyuyla ayağını yıkadı?
Sana dair ne söyleyeyim,
kendime ait neden bahsedeyim?
Eyvah, eyvah bu gelip
gitmekten eyvah.
***
İlahiname Ferideddin-i Attar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri
*
Ölüm:Ölümün hakikati:
Ruhun beden aletlerini kullanmamasıdır.
Yani; ruh bedeni kullanmaktan vazgeçer, bırakır gider.
Ruhun iki hali vardır.
Bedeni kullanırsa hayat, kullanmazsa ölümdür.
Melekût âleminden bu dünyaya
gelen ruh, olgunluğu öğrenip Allah’ı bilir, evvelki makamından yükseğe ulaşır
ve ilahi huzura alışarak rahata kavuşur.
(Melekût:
Ruhların ve meleklerin âlemidir.
(Âlemi- batın, Âlemi-gayb, Âlemi-ulvi da denir)
Ölümden sonra Berzah âleminde
dünyadaki fiil ve ahlakıyla mahşer gününe kadar kendi başına kalır.
Dünyadaki hal ve ahlakı kötü
ise acı bir zindan hayatı yaşar.
Eğer ameli (Şeriatın emirlerini bağlılıkla, doğrulukla, inanmakla yerine
getirme) ve ahlakı güzelse kâh melekût âlemine, kâh dünya âlemine sevinç
ve huzur içinde uçup gelir, gider.
Vaktini zevk ve sefa ile
kıyameti bekler.
Başlangıcı Allah’ın aşk
denizi olan ruh, bu hal içinde yine eski aşk denizine döner.
( Berzah:
Ölülerin ruhlarının kıyamete kadar kalacakları yer)
İnsan ruhu ebedi bir
cevherdir.
Bedenin ölümü ve erimesiyle
kendisi ölmez.
Ölümden sonra ruh, her iki
âlemin hallerini daha iyi anlar.
Ruh bedenden ayrılınca uçup
dolaşması kolay ve hızlı olur.
Her iki âlemin gizliliklerini
daha yakından görür ve öğrenir.
Eğer insan ruhu, vücuda
tamamen dönüp iç ve dışını aydınlatırsa bedende faaliyet başlar, fiil ve
hareketler meydana gelir.
Eğer aydınlığı azalırsa uyku,
eğer bedeninden aydınlığını bedenden tamamen keserse ölüm meydana gelir.
Artık ruh bedene etki etmez,
ilgisi kesilir.
Uyku esnasında ruh, rüya ile
berzah âlemini anlar, ölümden sonra bu âlemi seyreder.
Çünkü bedenin ağır yükünden
kurtulmuş, şehvet ve ihtiraslarını atmış, kuş gibi hafiflemiştir.
Ölüm, ruhun hayatı, gerçek ve
ebedi hayatın kaynağıdır.
Çünkü seven, Sevgilisini ölüm
sonucunda bulur ve bütün muratlarına, emellerine o zaman erer ve asıl vatanına
ölümle döner.
Ruhun başlangıç ve sonunu
bilmeyen, bedeninin erimesiyle kendinin yok olacağını zanneden, ölümle dünyayı
tamamen unutacağını bilen, ölümden şiddetli bir acı duyacağını kabul eden,
ölümden sonra ne olacağını bilmeyen mal ve evladını çok seven ölümden korkar ve
kaçar.
Yukarıdaki esasları bilen,
ölüm düşüncesinden korkmaz.
Ölümün değerini, kıymetini,
yüceliğini, kuvvetini, kudretini ikramını, lezzetini anlamayıp onu şiddetli bir
acı ve üzüntü sayan bilgisi cahildir.
Olgun insan bu üzücü ve yok
olacak dünyaya önem vermez, mal ve mülke, evlada bağlanmaz.
Varlığıyla büyüklenmez,
ölümün lezzet ve nimetini tatmaktan başka bir emeli kalmaz.
Marifername İbrahim Hakkı
Hz.aCilt 1.madde 4 Alıntı
Ölmeden önce ölü hadisinin
hakikatine önemseyen bu âlemleri görür seyreder.
*
RAVLİ