Güngörmüş bir şeyh yolda giderken, bir kemer kurulduğunu gördü.
Sayvanın (Sundurmalık) üstüne bir devlet kuşu konmuş, kanatlarını açmıştı.
Şeyh dilini açtı dedi ki:
Ey vefasız (sevgisi çabuk geçen, hakikatsiz) kuş, ne hayâsızsın (Utanması, sıkılması olmayan), ne diye buraya geldin
gene?
Tutar, birine kanat açar, bir
zaman sonra kalkar, başkasının köşküne konarsın.
Kimse senin gölgende gölgelenemez; çünkü sermayen vefasızlık (sözünde, sevgisinde durmayan), kararsızlık (Düzensizlik, istikrarsızlık).
Cihanın kararı olsaydı akılla
can, göze görünürdü.
Bütün dünya serap (Işık yanıltması) gibi görünmede; cihan rüyada (uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin toplu hali)
görünen bir saltanattır.
O yüzden eşeğin adamakıllı
balçığa düşmüş (Kıpırdayamaz duruma gelmiş) kalmıştır;
çünkü rüya tabirinde eşek talihtir.
Burada birinin talihi eşek
oldu mu, şüphe yok ki işi sarpa sarar.(Güçlükler ortaya
çıkar, çözülmesi güç sorunlarla uğraşmak zorunda kalır)
Zan (Zannetmek,
sanı) kalburunu sudan çeker çıkarırsan bütün bir âlemi bir rüyadan
ibaret görürsün.
***
İlahiname Ferideddin-i Attar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri
*
ZAN:Sözlükte ‘’sanma, sezme, şüphe ve kesin olmayan bilgi’’anlamına gelen zan, kesin olmayan bilgiye denir.
İzmirli İsmail Hakkı’ya göre,
% 1 ihtimali olan şeye vehim,
% 2-50 ihtimali olan şeye şüphe,
% 90 ihtimale göre zann-ı galip,
% 100 olana kesin bilgi denir.
Kur’an-ı Kerim’de kesin
olmayan bilgi ile hareket edilmesi hoş görülmemiştir:
“ Ey
inananlar, zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır.”
(Hucurat, 49/12)
‘’Bilmediğiniz
bir şeyin ardına düşme.
Çünkü kulak, göz ve
gönül bunların hepsi, o yaptığından sorumludur’’
(İsra, 17/36)
Zan, taşıdığı değer
itibariyle birkaç kategoriye ayrılmaktadır.
1- Zannın bir kısmı ahlaken
beğenilmiş ve dinen makbul görerek övülmüştür.
Allah, peygamber ve müminler
hakkında iyi niyet beslemek ve hüsnü (İyi) zanda
bulunmak gibi.
2- Mahkemelerde şahitler
hakkında gerekli inceleme yaptıktan sonra galip zanna
göre hüküm vermeye dayanak teşkil eden zandır.
Böylece insanlar arsındaki
karar verme zorunluluğu olan birçok muamelede, mutlak gerçeği bilmek mümkün
olmadığı takdirde galip zanna göre hüküm
verilir.
3- Bir kimse ve zümrenin
yaşayış ve hareketlerinde yahut davranışlarında hüsn-ü
(İyi) zanna layık olmayan görüntüler ve kendileri su-i (Kötü) zan duymak için makul sebepler var ise,
işte o zaman bu zan günah değildir.
4- Birinin herhangi bir söz
ve hareketinde iyilik ve kötülük ihtimali eşit olup, bizim de sırf su-i zandan
hareket ederek onu kötülüğe yorumlamamızdan kaynaklanan zandır.
Bu zan günahtır (Din ve ahlak olarak yasaklanmıştır).
Mesela iyi bir insan bir topluluktan
kalkıp giderken kendi ayakkabı, yerine başka birinin ayakkabısını giyse, bizim
de onun mutlaka çalmak niyetiyle böyle bir işe teşebbüs ettiğine karar vermemiz
gibi.
Doç. Dr. Fikret Karaman.
DİY. İŞ. BŞK. Yayınları. Dini Kavramlar Sözlüğü alıntı.
Yaren,
Bu dünya hali böyledir. Doğru diye yaptığımız, bir müddet sonra yanlış çıkıyor.
Tekrar bu doğru dediğimiz başka bir yanlış sonuca çıkıyor. Şaşırmamak mümkün değil.
Bilinen ve doğru kişi olarak kabul ettiğimiz kişilerin yollarını izleyerek doğru yere gitmeye çalışıyoruz.
Tercih ettiğimiz yol
peygamberimizin yoludur.
Peygamberimizin Allah’a olan
aşkı en güçlü nurla aydınlanmış aşk yoludur.
Bu yoldan giderek Allah’a
ulaşmak istiyoruz.
İnşallah kolayca nasip olur.
*
RAVLİ