31 Ekim 2019 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 30 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri canı anlatıyor)

 30. Güneşi balçıkla sıvamış;
Toprağın içinde bir Zühre (Çoban-yıldızı);
Hırkanın içinde bir Cemşid (İran şahı-şarabı bulan kişi);
Toprakta bir hazine, bir define.

Ezelden (Öncesi olmayan zamandan) beri vah-yettiklerine (Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından bildirilmesi), Arapça vahyederken tutar da şimdi Hintçe söyler, sanki kendi de Hintli'ymiş.

Sanırsın ki yerle gök, önünde iki saman çöpü;
Beden bakımındansa yerdir o, ömür bakımındansa zaman.

* Bir gülümsemesiyle sekiz cennet de önünde beliriverdi;
Sanki aptallara cennetten bir armağandır o.

Altın-gümüş sahipleri, ululanır da ona para-pul arz ederler yani altınımız var, hünerimiz var derler;
Bilmezler ki madendir o.

Perde ardından yüzünü gösterdiği gün ne özür getirirler ki?
Güneşin apaçık doğduğu sabah, nasıl kan ağlarlar ki?

* Balgam, safra, sevda ve kan arasında can, tesirini yapar-durur;
Sanki bunların içindedir, bunlardadır can sanki.

Bedenden cana bir hayli yol var;
Fakat bedende görünür can;
Âlemin canım şöyle bil:
Dünya, o canla gençtir.

* Âlem-i Kübra (Büyük âlem), işe girişmiştir ama cansız değildir, gökyüzü bile onun peşinden, böylece, gördüğün gibi yürür-gider.

Yere de akıl âleminden yardım gelir, göklere de;
Akıl, ışıklı, tertemiz, inciler saçan bir ülkedir.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Canımızın hakikati olduğu gibi görebilme yeteneğine ve olanağına sahip olduğunu fakat vücutla beraber olunca perdelendiğini, adeta toprağa gömülü hale geldiğini öğrendik.
2.    Canımızın çok değerli şeyleri kapsayan kaynak olduğunu herkesin değerini bilmediğini öğrendik.
3.    Bedenimizde görünen canın dünyanın canı ile aynı olduğunu, dünyanın genç olmasının canla olduğunu öğrendik.
4.    Bedenimizden canımıza ulaşmak için hayli değişimler geçirmemiz, bağlardan kurtulmamız, ilgiyi kesmeden ilerlememiz gerektiğini öğrendik. 
5.    Sadece dünyanın değil kâinatın da canla yürüyüp gittiğini öğrendik.
6.    Can dünyası ile akıl dünyasının yeryüzüne ayrı-ayrı yardım geldiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Aklımızın ışıklı, tertemiz, değişmez hakikatleri saçan büyük bir ülke olduğunu, özgür olmasının çok önemli olduğunu, can ile özgür aklın beraber çalışması gerektiğin öğrendik, anladık.
                     *
RAV

30 Ekim 2019 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 20 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri mekânsızlık âlemini anlatıyor)

 20. Başında bekçi külahı, sırtında bekçi elbisesi vardı;
Fakat hay-huyundan  (Gürültü-patırtısından) âlem, âmâna (Yardım isteyen hale) düşmüştü.

* Gözcüsünün elinde altı köşeli bir ayna vardı;
Altı (Yukarı-aşağı-sağ-sol-ön-arka) yönün ahvali (Olayları) de bir-bir, o aynada görünmedeydi.

Yol kesen bir hırsızdım, o mücevhere tamah (Açgözlülük) ettim;
Öyle bir şekle büründüm ki zanlara (Sanılara) sığmaz, akıllara gelmez.

Ne yana döndüm-dolaştıysam okunun izini gördüm, altı (Yukarı-aşağı-sağ-sol-ön-arka) yandan da dışarı çıktım;
İzsizlik yoluydu zaten o yol.

Her yan, mekânsızlık âleminden meydana gelir, iz, izsizlikten belirir, Geri dönme yolunu tutayım dedim;
Gelenden gizlenmişti o yol.

Bir düzenbazlıkla o altı karanlık perdeyi geçtim;
Bekçinin nuruyla bir de baktım ki dünyanın padişahıymış o bekçi.

Padişahın güzellik bekçisini görünce gerçekten de anladım ki padişah hem bahçıvanmış, hem can bahçesi.

Ondan yağmur gibi taş yağsa sana, gene de aşk şişesini kırma;
Çünkü elindeki geçer akçenin (Paranın) değeri, imtihan taşıyla belli olur ancak.

Padişahların bekçilik etmesi, hem güzel bir şey, hem de tuhaf; Öylesine eski püskü bir elbiseye burunmuş ki o mudur, tanıyamazsın.

Beden elbisesini giymiş ki bu.
O'nun en aşağılık elbisesi;
Harflerle söze gelmiş ki bu.
O'nun en aşağılık dili.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin dünyayı gözetleyen büyük meleğin insan kılığına girmiş olarak damda oturup dünyayı izlediğini gördüğünü öğrendik.
2.     Mevlana Hazretleri mademki melek şekil değiştirebiliyor bende aklın almayacağı sanıların almayacağı başka bir şekle girmeye karar verdiğini öğrendik.
3.    Şekil değiştiren meleğin izini aradığını ancak attığı okun izini gördüğünü, altı yönden kurtulup izi olmayan yönsüzlük yurduna yol bulduğunu öğrendik.
4.    Gördüğümüz tanıdığımız her şeyin mekânsızlık âleminden gelip maddeye dönüştüğünü, böylece görüp tanıdığımızı öğrendik.
5.    İzlerin belli olmadığı yurttan Mevlana Hazretleri geri dönmek istediğini, fakat geldiği yolun da izlerini bulamadığını öğrendik.
6.    Damdaki insan kılığına girmiş meleğin dünyayı yöneten Melek olduğunu mekânsızlık âleminden dönünce anladığını öğrendik.
7.    Dünyayı yöneten meleğin hem bekçi, hem bahçıvan hem de can bahçesi olduğunu anladığını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Dünyanın başıboş bırakılmadığını, Allah’ın görevli meleklerince belirli bir düzen sağlandığını, her şeyin hizmet etmek için iş başında olduğunu, bunları görüp anlamak için de mekânsızlık âleminin yaptığı işleri bilmek, dünyada gördüklerimizin nereden geldiğini bilmek gerektiğini Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                     *
RAV

29 Ekim 2019 Salı

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 10 İNCİ BEYİT


 (Mevlana Hazretleri Selahaddin-i Zerkubi yani Kuyumcu Selahaddin'i anlatıyor)

10.* Şu kuyumcu dükkânında bir definedir, belirdi;
Ama ne şekil, ne mana, nede güzellik, ne de güzellik.

Ne de güzel kuyumcular çarşısı, ne de güzel Yakupların sırları;
Yusuf un cam bile aşkıyla Yakub'un coşkunluğuna tutulur da coşar-köpürür.

* Aşkıyla yüzlerce Leyla, Mecnun gibi bağlarını, zincirlerini koparır, bu ateşe karşı Eyüp sabrı (Olacak ve gelecek bir şeyi telaş göstermeden beklemek) bile zebun (Güçsüz, zayıf, aciz) olur.

Altın dövüldü, Hak kaldı;
Bedeni altın varak (İnce parlak yaprak) gibi bir hal aldı;
O kerubi (Melek misali) kuyumcu, tabaktaki mücevherler gibi kalakaldı.

Gel, aşığı okşa;
Gerçeklere cansın çünkü canın sıkılıyor:
Daralıyorsa vur münafığın boynunu.                                                                                                                                                                             

Bekçilere (Korumakla görevli kişi) kulum-köleyim (Sevgiyle bağlanıp hizmet edenim), çünkü sevgilim bekçi;
Çeviklikte, geceleri uyumayışta tıpkı Ay gibi, yıldızlar gibi.

Bahçıvanlara kulum-köleyim, çünkü dostum bahçıvan;
Tazelikte, güzellikte erguvan dalına benziyor.

Âşıklık ayıp değil, ayıp bile olsa, varsın-olsun;
Çünkü ben ayıpları bilirim, sevgilimse gizli şeyleri bilir.

Bütün dünya, sence ayıp olsa aşk geldi mi, hepsini de yakar-yandırır, o, pek yüreklidir, pek kahramandır.

Bir uğraktan geçiyordum, bir bekçi gördüm;
Öylesi bir damın üstüne oturmuştu ki gökten de yüceydi o dam (Yapıların üst kısmı).
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri kuyumcular çarsısından geçerken Selâhaddin’in dükkânından önünden geçerken içeride define olan, şekil, mana ve güzellik sahibi olanın olduğunu anlayınca ve gelen çekiç seslerinin ahengine uyarak cezbeyle sema etmeye başladığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin sırları bildiğini Mevlana Hazretlerinin ayıpları bildiğini öğrendik.
3.    Aşkın ayıpları yakıp yok ettiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Dünyada âşıkları koruyan Kerrubi isimli büyük melek olduğunu Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                     *
RAV

28 Ekim 2019 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 0 İNCİ BEYİT


 (Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 0. İnsan şehrine büyük, öylesine korkunç bir sel geldi ki şehir yok olup gitti;
Gökyüzü de ışıktan bir dolap kesildi o suya (Su değirmeni dolabı oldu).

Zaten o şehir, sevdadan ibaretti (Güçlü sevgi, aşktan meydana gelmişti);
İnsanoğulları deli-divaneydi o şehirde;
Uykudan uyanınca (Gerçekleri anlar, kavrar duruma gelince) insan, dünden de kurtuldu, yarından da.

Su coşunca yel (Rüzgâr) kesildi;
Kasırganın önünde bir saman çöpü, nasıl korka-ürke-uçar- giderse o yel, dağı bile öyle uçurur.

Dağları yardılar mı madenler belirir;
Ay ışığı gibi la'l içinde la'l görürsün.

* O parıltının içinde de bir Çin güzelinin yüzünü görürsün ki iki ayrılık eli de kasap eli gibi kan içinde.

Elinin kokusundan bütün canlar sarhoş;
Karşısında bütün gökler alçalmış:
Bütün lütuflarıyla (Önem verilen sayılan birinden gelen iyilik ve yardım) beraber ne de ihsan (İyilik etme, iyi davranma) sahibi oluştur bu.

Onun öldürmesi, üzümün ezilip sıkılmasına benzer;
Üzüm (Taneleri) kalmadı mı, şırası, suyu kalır.
Yüz binlerce uzum olsa hepside bir olur-giden can da birliğe yetince (Ulaşınca) bu çeşit bir varlık bulur.

Fakat Tebrizli Şems'in, şu canın elini tutması, parmağına bir yüzük takması (Parmağında Süleyman’ın yüzüğünü takan istediği yapılan bir padişah olacağını), ona saltanat bağışlaması (Bolluk e zenginlik, gösterişli yaşayış) gerek.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    İnsanlar aşka ulaşınca anlayıp kavrayabilen olabileceğini, toz duman içinde karışıklardan kurtulup madene ve güzele ulaşabileceğini öğrendik.
2.    Çokluğun aslında özünün bir olduğunu görünce anlayışımızın ve kavrayışımızın gelişeceğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin öğretisi ile yetişen gelişen kişinin, Şems Hazretlerinin beğenisini kazanan kişinin emirlerine uyulan kişi olacağını Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                     *
RAV

27 Ekim 2019 Pazar

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6680 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6680. Sus a söyleyen, sus da sevgilinin âşığa söylediklerini dinle; İsteyen aradıkça istenen, inat eder çünkü.

Güzelsin, şişmansın, genceciksin, nasılsın, ne âlemdesin diyorsun; nasıl olacağım?
Ne güzelliğinin haddi, sınırı var, ne lûtfunun (Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik ve yardım), ihsanının.

Hoş olan şey, tatlılığın temeline doğru at sürmektir;
Fakat bu yürüyüşte de binlerce at sakatlanır, binlerce binek (Araç).

Susmaya çalışıp durmadayım amma şekerler içmişim de o yüzden, boyuna sırları açıp söyleyen bakışına dönmüşüm, onun huyuyla huylanmışım.

A gönül, başın sert, ayağın gevşek;
Sarhoşluk dediğin böyle olur amma topallıya-topallıya yürü, acele et, kapıyı kapamak üzereler çünkü.

O kurtuluş sabahına yürü, o yaşayış denizine git;
Şu testiye bir taş at kırılsın, o kulübeye neft (Organik maddeden yapılan tutuşan sıvı) dök, yansın-gitsin.

Şarabı, şaraba düşkünlere bırak, putu (Doğaüstü güç ve etkisi olan nesneye inananlara) gama (Üzüntüye) batanlara;
Çünkü o, tamamıyla şekilden ibarettir, bu da lâftan başka bir şey değil.


* Çünkü o düzenbaz nefsin inadına, özleyenlerin canlarına, "Bir gizli defineydim, bilinmeyi sevdin, diledim de halkı yarattım" diyor.

(Tanrı Davud’a, “Ben bir gizli defineydim, bilinmeyi diledim, sevdim. Halkı, bilineyim diye yarattım” dediği rivayet edilmiştir.
Hadis bilginleri, bunun uydurma olmakla beraber “ İnsanları ve cinleri, beni bilsinler de bana kulluk etsinler diye yarattım” mealindeki Zariyat suresi 56 uygun bulunduğundan anlam bakımından hadis sayılabileceğini söylerle. (Mavzuat sayfa 62))

Gelin a efendilerimiz, gelin yücelerimizin en yücesine;
Çünkü şu beden, köre benziyor, şu duyguysa onun sopası.

6689. Gelin, parladığı zaman ışığında Tanrı'nın tecelli ettiği nura;
Dolunay, ona karşı bir somun sanki
Güneş kaynağı da onu pişiren ekmekçi.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    İsteyen kişi isteneni aradıkça, istenenin kendini naza çekip direndiğini öğrendik.
2.    Her şeyin sınırı olduğunu halde, önem verilen, sayılan birinden gelen iyiliğin ve yardımın sınırı olmadığını öğrendik.
3.    Hoş olan davranışın, tatlılığın özüne doğru yol almak olduğunu, kolayca elde edilemeyeceğini, engeller karşısında yılmadan devam etmek gerektiğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinden huyuyla huylandığını, sırlar söylediğini, susmak istese de söylemeye devam ettiğini öğrendik.
5.    Yücelerde bize hazırlanmış payımızı almak için kafamızı esnekleştirmemiz, hızlı hareket etmemiz, kapı kapanmadan önce ulaşmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Aşkla önerilen kurtuluş sabahına doğru yürümemiz, aşkla yaşayış denizine girmemiz, dünya kazanımlarımızı boş vermemiz gerektiğini öğrendik.
7.    Hoşluk ve tatlılık arayanları bu arayışta olanlara bırakmamız, şekle çok değer verenlerin üzüntüsünü de üzülmekten zevk alanlara bırakmamız gerektiğini öğrendik.
8.    Mevlana Hazretleri susmaya çalışsa da Şems Hazretlerinin huyuyla huylandığı için sırları açıp söyleyen biri olduğunu öğrendik.
9.    Akıl ve düşüncemizde sertliği bırakarak hızla yol alarak yücelerde bize ayrılmış payımızı almamız, kapı kapanmadan ulaşmamız gerektiğini öğrendik.
10.                      Dünyaya ait bizi bağlayan bağlardan kurtulmamız, ilahi aşk yaşayış denizine ulaşıp girmemiz gerektiğini öğrendik.
11.                      Sarhoşluğu sarhoşlara, putu puta tapanlara bırakmamız, şekilden ve laftan kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
12.                      Allah’ın bilinmeyi sevdiği ve istediği için yücelerin yücesine ulaşmamız, bedenimize, duygularımıza esir olmaktan kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Allah nurunun belirdiği, göründüğü, ortaya çıktığı, sanatının eserlerini görüp kendisine yakınlaşmak için izlememiz yolu bilmemiz, bu yolun Allah dostu kılavuzlarının eşliğinde, yardımlarıyla ulaşmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV

26 Ekim 2019 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6670 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6670. Can gözü açık olanlara inciler bağışlayan ne güzel denizdir; Kumlar sayısınca canlar (Mevleviler), aşkıyla avare (İşsiz güçsüz, başıboş, aylak) olmuştur.

Tebrizli Şems'in yolunda süzdüğün tulum (İnceleyerek anlamaya çalıştığın sırlar), ne de güzel tulum (Sırların toplandığı, ihtiyacı olanlara sunulan sırların taşınan ve saklanan vücut) ;
Şaraba (Tanrı şarabına) düşkünlerin (Kendini aşka vermiş olan, çok bağlı, tutkun) canlarına sunduğun (Güç ve dirilik) şarap, ne de güzel şarap.

Pervasızca (Çekinmeden, sakınmadan, korkmadan) geliyorsun gönül yoluyla göze;
Sıcacık afsunlar (Sihirli sözler) okuyorsun, coşkun, dağınık hikâyeler söylüyorsun.

Gökleri soluğunla (Nefesinle) döndürüyorsun sen;
Artık bir pörsümüş anlayış (Öz manasından gevşeyip sarkan) da ne oluyor senin afsununa karşı?

İki dünyanın (Madde ve mana) da günahını bir tövbeyle yıkar, arıtırsın (Temizlersin);
Ne diye tutar da bizim şu küçük kusurumuzu, parmaklarının arasında ovuşturup durursun?

Sana her bucakta bir Eyyub  (Üstün ahlakı ile hastalıklardan kurtulanlar) var, her yanda bir yâkub (Tutku ile sevenler);
Aşk, kapılarını kırmış, kumaşlarını çalmış (Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelikleri gizlice almış), götürmüş.

Salına-salına (Yürürken bir sağa bir sola hafifçe eğilerek) mezarlığa git de o bahçede bir bağır;
A eski ölü de, kalk, a dökülmüş beden, oynamaya başla.

O anda bütün mezarlık, şehir gibi mamur bir hâle gelir, bütün ölüler, oyuna koyulur, hepsi de neşelenir, hepsinden de kaza ve kader, pençesini çeker.

Bu sözü lâf olsun diye söylemiyorum, hayal dokumuyorum;
Bunu yüzlerce defa görmüşüm ben, görmediğim şeyi söylemiyorum,

* Halktan kaçtım, çekildim diyen kişinin yakası, arkadan yırtıldıysa (Başka bir büyük kişinin eli-etkisi varsa) doğru söylüyordur.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Baş gözüyle görebildiklerimizin sınırlı olduğunu, perdelenmiş olanları göremeyeceğimizi, bunun için can gözümüzü perdeleyen tabakalardan temizleyerek can gözü ile görmeye çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Can gözü ile görenlerin şekil değiştirmeyen çok hakikatleri gördüğünü, sırların çokluğu olan yerde yaşam kurduğunu öğrendik.
3.    Can gözüyle görenlerin sırları görünce baş gözüyle daha önce görüp doğru kabul ettiklerinin çoğunun değersiz olduğunu anlayacaklarını, bir zaman şaşırıp şaşkın gezeceklerini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin vücudunun sırlarla dolu olduğunu, dışarı sızan sırları Mevleviler ile paylaştığını Allah dostlarının da, bu sırların değerini bilenlerinde zevkten sarhoş olduklarını öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin gönül yoluyla geldiğini, hikâyeler arasında sırlar söylediğini öğrendik.
6.    Öz manasından başka manaları çağrıştıran yetersiz ve kötü maksatlı anlatımlarla soğuk hale getirilen din anlayışına Şems Hazretleri aşk ateşiyle sıcaklık getirdiğini öğrendik.
7.    Şems ve Mevlana Hazretlerinin küçük kusurlarını dinle dolayıp konuşan kişiler nasıl ki kendi günahlarından tövbe edip kurtulmuşlarsa, bu büyük insanlarında tövbe edip temizlendiğini neden aklına getirmediklerini öğrendik.
8.    Üstün ahlakı olanların sabırla, Allah için sevenlerin aşkla kurtuluşa erdiklerini öğrendik.
9.    Mevlana Hazretlerinin sözünün sadece dirileri değil ölüleri bile ayağa kaldırıp neşeyle oynatacak yetki ve güçte olduğunu öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Halktan çekilen kişinin Allah dostunun öğretisi ve etkisi ile çekildiyse bu davranışın doğru olduğunu, böyle biri olmadan kendisi ben halktan çekildim diyene şüpheli yaklaşmak gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV

25 Ekim 2019 Cuma

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 6660 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

 6660. Ebed (Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk), ezelin (Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik) elini tutmuş da o Ay'ın (Şems Hazretlerinin) köşküne götürüyor;
Gayret (Çalışma, çaba, çalışma isteği), ikisini de görmüş de gülmeye başlamış.

Çünkü köşkünün çevresinde ne aslanlar var;
Kıskançlıklarından, canlarıyla oynayanların, gerçek erlerin kanlarına kast etmişler, kükreyip duruyorlar.

Ansızın ağzımdan kaçtı;
Kimdir o padişah?
Şemseddin (Şems Hazretleri);
Tebriz padişahı;
Bu söz ağzımdan kaçtı amma bu söz yüzünden de kanım kaynamaya başladı.

Şu param parça olmuş gönül, aşkının savul a-savul (Yol verin, çekilin, dokunmayın) seslerini duyunca bir uğurdan kendinden de geçti, iki (Madde ve mana) dünyadan da.

Yokluk denizine daldı, gözüne varlık, aşağı göründü;
Derken ansızın bir yalım (Alev) belirdi ki kanlar içen candan da ulu, ondan da güzel.

Kibirle (Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik, gurur), kinle (Birine karşı öç alma isteği, garaz) meydana gelen, nerden bir soluk (Ölüyü diriltecek, hastayı iyileştirecek nefes) olsun, sırları görecek?
Yeryüzünden peydahlanan yaşayış, denizde çaresiz bir hâle gelir.

A insan canı, mademki eksiklik ülkesindensin, bari gece karanlığı basınca yıldız (Küçük bir ışık) gibi dolaş.

Erlerden yardım görürsen ebedi bir yaşayışa, sonsuz bir zevke ulaşırsın;
Kötülüğü buyuran nefsi (Nefs-i emmâre-yi) kahretmek için de sonsuz bir ordu elde edersin.

Varlığı (Güvence oluşturduğun, bağlandığın, sevdiğin malı-parayı) sildin-süpürdün, nefsin (Hayalle birleşen isteklerin) başını vurdun-ezdin mi, öylesine bir güzellik belirir ki ne yüzü vardır, ne yanağı.

Yüzlerce Ay da nedir orda ki?
Toprağın her zerresi altın olur orda;
Gönülden (Kalbinde oluşan isteğinden) başka bir şey götürme oraya, orda ancak param-parça olmuş (Pek çok parçaya ayrılmış) gönül vardır.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’a ulaşmak için çalışan, sonsuzluğun ve öncesizliğin yardımını alarak Şems Hazretlerinin bulunduğu yere gidebileceğini, çalışan kişi güzelliği görünce yanlış yapmadığını anlayarak sevinçle gülmeye başlayacağını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin bulunduğu makamın korunduğunu, herkesin kolaylıkla bu alana giremeyeceğini, kötü niyetliler girmeye çalışırlarsa paramparça edileceğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinden önce yokluk makamını göreceğimizi, burada benlikten, kendini beğenmişlikten, kendini görmekten temizlenmiş kişilerin sırları görebileceğini öğrendik.
4.    Taşıdığı canın bu dünyada eksikliklerle dolu olduğunu, Tanrı erlerinden yardım alanın sonsuz bir zevke ulaşabileceğini, kötülüğü emreden nefsin de etkisiz hale getireceğimizi öğrendik.
                      *
İşte böyle yaren;
Dünya malına mülküne, altınına bağlanmışlıktan kurtulan kişinin Şems Hazretlerinin aydınlık yüzünü, gerçekliğini görebileceğini, anlatılanların doğru olduğunu görerek ve yaşayarak anlayışına yerleştireceğini, bu kazanımla yolculuğa devam edeceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV


Popüler Yayınlar