3 Haziran 2013 Pazartesi

AHLAKI GÜZEL OLAN NE YAPAR

Peygamber’le Habeş cariyesinin hikâyesi 140

Selman’dan şöyle hikâye edilmiştir:
Bir gün dünyayı aydınlatan Ulu Peygamber, mescitte oturuyordu.

Yüzü gömgök bir halayık (Kadın köle), aceleyle mescit kapısından girdi.
Hemencecik Mustafa’nın eteğine sarılıp birazcık benle gel dedi;

Mühim bir işim var; şimdicik halledilmesi gerek.
Fakat ne yapayım?
Sahibim burada değil.

Bugüne bugün her sahipsize sahip olan sensin; ben de müşküle (zor duruma düşmüş) uğramış bir kimsesizim bugün.

Hem söz söylüyor, hem de gidiyor, Mustafa’nın eteğini bırakmıyor, çekip onu da koşturuyordu.

Peygamber sesini hiç çıkarmıyor, eteğini de çekmiyor, öylece gidiyordu.
Ahlakının güzelliğinden cariyeye nereye dek gideceğiz diye sormuyordu.

Onunla sükût içinde yürümedeydi.
Cariye, nihayet Peygamber’i bir buğdaycıya götürdü.

Dedi ki:
Efendim, bugün ben açım, açlıktan içim eziliyor.
Bugün azıcık bir yün eğirdim.
Bunu al, karşılığına bana birazcık buğday alıver.

Peygamber yünü kabul edip kıza buğday satın aldı; onu da sırtına yükleyip yola düzüldü.

Buğdayı o cariyeceğizin odasına kadar getirdi.
Sonra mübarek yüzünü kıbleye çevirerek dedi ki:

Yarabbi, bu esirgeme işinde bir kusur işlediysem, yapmadım say o işi.
Bu işte bir kusurum varsa lütfünle, kereminle bağışla beni.

Bir kul için buğday aldım, huyuma, hilmine (Yumuşaklık, yavaşlık) uydum, hamallık ettim; ona yardımda bulundum.

Tanrı’ya büyük bir utangaçlıkla niyaza (Yalvarmaya) başladı. Ayaküstünde durup özür dilemeye koyuldu.

                                        *
Ey yiğit, Kereme (Büyüklüğe) bak, sevgide vefayı (Bağlılığı) seyret.
Gözünü aç da Mustafa’nın ahlakını gör.

Bu makamda candan, bedenden ne meydana gelebilir; eteği pisliğe bulaşmış güzeller ne yapabilirler ki?

                                              ***
 İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B. Şark-İslam klasikleri.

                                                *
Yaren,

Senden yardım isteyene maddi ve manevi yardıma koş.
Yardım yaptıktan sonra kendini beğenmişlik hali gelir.

Yani ben iyiyim, iyilik yaptım, benden yardım istediler gibi.
Böyle düşünce istemesen de gelir.

Bu düşünce, iyi ahlakını geri götürür.
Yani güzel bir iş yapmış fakat eteğini pisliğe bulaştırmış olursun.

Peygamberimize bu hal gelince yaptığı iyiliğin böylece kaybolmasını istemediğinden; Allah’ı överek, kendini küçülterek (Huşu) dua etmelisin.

Çünkü yaptığın iyi işten niyet bakımından sorgulanır, ondan sonra kâtip meleği iyilik diye kayıt yapar.

Kendini övmek için yaptıysan aferin diye birine söylettirip yaptığın iyiliğin karşılığını verirler.

Ahrete taşıyamadığın bir iyilik olarak kalır.

                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar