Selman’dan şöyle hikâye
edilmiştir:
Bir gün dünyayı aydınlatan Ulu Peygamber, mescitte oturuyordu.
Yüzü gömgök bir halayık (Kadın köle), aceleyle mescit kapısından girdi.
Hemencecik Mustafa’nın
eteğine sarılıp birazcık benle gel dedi;
Mühim bir işim var; şimdicik
halledilmesi gerek.
Fakat ne yapayım? Sahibim burada değil.
Bugüne bugün her sahipsize
sahip olan sensin; ben de müşküle (zor duruma düşmüş)
uğramış bir kimsesizim bugün.
Hem söz söylüyor, hem de
gidiyor, Mustafa’nın eteğini bırakmıyor, çekip onu da koşturuyordu.
Peygamber sesini hiç
çıkarmıyor, eteğini de çekmiyor, öylece gidiyordu.
Ahlakının güzelliğinden
cariyeye nereye dek gideceğiz diye sormuyordu.
Onunla sükût içinde
yürümedeydi.
Cariye, nihayet Peygamber’i
bir buğdaycıya götürdü.
Dedi ki:
Efendim, bugün ben açım,
açlıktan içim eziliyor.Bugün azıcık bir yün eğirdim.
Bunu al, karşılığına bana birazcık buğday alıver.
Peygamber yünü kabul edip
kıza buğday satın aldı; onu da sırtına yükleyip yola düzüldü.
Buğdayı o cariyeceğizin
odasına kadar getirdi.
Sonra mübarek yüzünü kıbleye
çevirerek dedi ki:
Yarabbi, bu esirgeme işinde
bir kusur işlediysem, yapmadım say o işi.
Bu işte bir kusurum varsa
lütfünle, kereminle bağışla beni.
Bir kul için buğday aldım,
huyuma, hilmine (Yumuşaklık, yavaşlık) uydum,
hamallık ettim; ona yardımda bulundum.
Tanrı’ya büyük bir
utangaçlıkla niyaza (Yalvarmaya) başladı.
Ayaküstünde durup özür dilemeye koyuldu.
*
Ey yiğit, Kereme (Büyüklüğe) bak, sevgide vefayı (Bağlılığı) seyret. Gözünü aç da Mustafa’nın ahlakını gör.
Bu makamda candan, bedenden
ne meydana gelebilir; eteği pisliğe bulaşmış güzeller ne yapabilirler ki?
***
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B.
Şark-İslam klasikleri.
*
Yaren,
Senden yardım isteyene maddi
ve manevi yardıma koş.
Yardım yaptıktan sonra kendini
beğenmişlik hali gelir.
Yani ben iyiyim, iyilik
yaptım, benden yardım istediler gibi.
Böyle düşünce istemesen de
gelir.
Bu düşünce, iyi ahlakını geri
götürür.
Yani güzel bir iş yapmış
fakat eteğini pisliğe bulaştırmış olursun.
Peygamberimize bu hal gelince
yaptığı iyiliğin böylece kaybolmasını istemediğinden; Allah’ı överek, kendini
küçülterek (Huşu) dua etmelisin.
Çünkü yaptığın iyi işten
niyet bakımından sorgulanır, ondan sonra kâtip meleği iyilik diye kayıt yapar.
Kendini övmek için yaptıysan
aferin diye birine söylettirip yaptığın iyiliğin karşılığını verirler.
Ahrete taşıyamadığın bir
iyilik olarak kalır.
*
RAVLİ