31 Ekim 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2940 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri insanları anlatıyor)
                              
2940. Niceye bir (Ne zamana kadar) kaçacaksın bizden, niceye bir şuradan şuraya gidip (Yer değiştirip) duracaksın?
Sopanın boynu gibi elimizdedir canın.

Niceye bir boş yere dünyanın çevresinde dönüp dolaşacaksın?
Şu laflarla dopdolu sürüden ( Boş laf konuşan topluluktan) hiç vefa (Sevgisini sürdüren, sevgi ve dostluk bağlılığı göstereni) gördün mü sen?

A ishale tutulmuş (Helâya çok giden), içi geçmiş (İsteksiz, ilgi duymayan) kişi tut ki iki-üç gün dünyanın çevresinde fır-dolandın (Gezindin);
Tut ki köpekler gibi aç, köpekler gibi umutsuz  (Düzeleceği veya iyileşeceği sanılmayan kimse) geberdin (Öldün) gittin.

Zaten gönlün ölü (İsteksiz), leş (Emek çekmeden, riske girmeden yaşam) aramadasın;
Ölü yıkayanın oğlusun (Diri kişilerle uyuşmayan soydan geliyorsun) sen;
Bedenindeki elbise bile bir ölünün kefeninden dokunmuştur.

Bir diri görmedin ki sana ölüyü göstersin, bildirsin (Ölü gönüllerin içinde olan gönlü diri olanları bilemez);
Hamam camekânındaki (Göstermelik) resmi niceye bir kucaklayıp duracaksın?

Eteğin kırık saksı parçalarıyla, taşla-çakılla dopdolu;
Önündeki o altın (Kişi), vebal mi vebal (Çok değerli kişiye doğru olmayan bir hareketin olursa karşılığını alacağından kaçınamazsın);
Şimdi anlamazsın amma ecel geldi de hepsini yok etti mi inanırsın bana.

O vakit dersin ki;
Eski altını bağışlamadasın, ne yapayım onu ben?
Göğe gidiyorum, altın geçmiyor orda.

Kuzgun (Çirkin sesli karga) değilsin, bülbülsün sen, ne diye bu konaktasın (Misafir olunan yerdesin)?
Bağa-bahçeye, çayıra-çimene, selviye-seher yeline ne oldu ki?

A güzelim, bütün güzellikler senin, peki sen kiminsin, kimin?
A bizim bağımızın-bahçemizin gülü, söyle, sen nerdesin, nerde?

Süsen, yüz dili olduğu halde senden bir iz göstermedi, bir eser duyulmadı bana;
Git dedi, benden duadan, övüşten başka bir şey arama, isteme.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın çok değerli yarattığı kullarını görmezlikten gelmememiz gerektiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinden dua ve bizi beğendiğini söyleyen sözden başka bir şey istemememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2930 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri akıl ve aşık uyuşmazlığını anlatıyor)
                              
2930. Namazın, orucun kabul oldu mu pehlivansın, pehlivansın, pehlivan (Allah’tan güç kimsesin).

Arın (Temizlen, katışıksız duruma gel, rahat et) şu eşiğe toprak ol (Başlangıç yerine ölü gibi sessiz ve yapılacaklara direnmeyen, karşı koymayan olmalısın);
Âşıkların sema meclisinde az ululan (Kendini fazla övme),

Âşıkların semaını inkâr (Sema ederken tanık olduğunu bir şeyi yapmadığını, bilmediğini, görmediğini söylersen, yaptığını saklarsan) kıyamet günü köpeklerle haşrolur (Ölünce köpeklerin toplandığı yere)-gidersin.

Tebrizli Şems’e kul-köle  (Sevgiyle bağlanıp dostluğu devam ettirerek, her sözünü doğru kabul eden) oldun mu hamdolsun sana a yardımı beklenen Tanrı diye naralar at (Allah’a bağıra, bağıra teşekkür et).

Âşıkların arasında gafil (Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, sezmeyen, gözü bağlı, bilgisiz) olma;
Hele bu tatlı yüzlü sevgilinin yanında hiç gaflete düşme (Dalgınlıktan meydana gelen uyuşukluk, idraksizlik, bilgisiz, olma).

Uzak olsun âşıklardan gafiller;
Uzak olsun külhan kokusu seher yelinden (Yanık kokusu insanı dinçleştiren sabah rüzgârının getirdiği kokuya karışmasın).

Bir akıllı geldi mi uzakla de (Benden uzaklaş diye söyle);
Bir âşık geldi mi gel de, yüzlerce merhabalar sana.

Akıl tedbirlere koyuldu, düşüncelere daldı mı aşk, ta yedinci göğe ağar (Yükselir) gider.

Akıl haccetmek (Farzı yerine getirmek) için deve (Araç) aramaya koyuldu mu aşk, Safâ (Mekke yakınındaki ) dağına çıkar.

Aşk geldi de bırak şiiri de sarıl saçlara diye ağzımı kapadı benim.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın beğeneceği namaz kılmamız, oruç tutmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Ruhsal temizliği devamlı yapmamız, büyüklenmekten vaz geçmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Tebrizli Şems Hazretlerine yoğun sevgiyle bağlanmamızı, dostluğumuzu devam ettirmemizi, sözlerini doğru ve emir bilip davranmamızı Mevlana hazretlerinin Allah’a yakınlaşmak için gerekli olduğunu açıkça söylediğini öğrendik.
4.    Tebrizli Şems Hazretlerini bağlananların çok yardım göreceklerini, buna izin ve imkân veren Allah’a yüksek perdeden şükredeceklerini öğrendik.
5.    Âşıkların arasında olan kişinin terbiyeli davranılması gerektiğini, olup biteni anlamaya çalışması gerektiğini öğrendik.
6.    Akıllıdan uzaklaşmamız, aşığa yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Akla tamamen güvenenin araştırıp, düşünüp, planlaması, yola çıkması için geçen zamanda aşığın onun gideceği yere çoktan vardığını, yüksekliğe ulaştığını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Aşk bir kişiye;  âşık olduğu Allah dostu geldiği zaman sözlerin, dizilişlerin öneminin kalmadığını, sevinç ve heyecanın seline kendimizi kaptırmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                         *

RAV

28 Ekim 2017 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2920 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri nefsi anlatıyor)
                              
2920. Gece geldi, bizler-benler yok oldu gitti;
O uyumayan kişininse ancak Tanrı’yla buluşacağı çağ geldi.

Özler, beden samanıyla karıştı, fakat beden uyudu mu taneler samandan arındı.

Hintliler, beden çadırını süpürdüler;
Türk, halveti gördü de çadıra girdi.

Dünya dedikodularını su aldı götürdü;
Padişahlar padişahının konuşma vakti geldi.

Tebrizli Şems, ortaya geldi mi anlam ehlinin sözü kısaldı gitti.

Sabah çağı geldi çattı, a genç, hadi kalk;
Yükünü bağla, kervana yetiş.

Kervan gitti, sen gafletle (Dikkatsizce) uyumuşsun, ziyandasın, ziyandasın, ziyanda.

Ömrünü suçlar işleyerek yitirme de cennetlerde ter ü taze (Çok taze) kal.

Şom (Uğursuz) nefsini öldür, o, senin şeytanındır;
Onu öldür de huriler, yeninden-yakandan baş çıkarsın.

Şom nefsini adamakıllı (Gereğinden çok, iyice bir güzel, bir temiz) öldürdün mü yedinci kat göğün üstüne bas ayağını.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Gece uyuduğumuz zaman bizler-benler kalmayacağını öğrendik.
2.    Allah’ı veya Allah dostunu görmek için bekleyen kişinin Allah’ın huzuruna kabul edilecek olgunluğa geldiğini uyanıkken benleri-bizleri kendinde bırakmadığı zaman olduğunu öğrendik.
3.    Her zaman dünyada sapla samanın birbirine karışık olduğunu, yani insanın gıdasıyla hayvanın gıdasını birlikte olduğunu görüp anlamamız gerektiğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin bir konuda sözü olduğu zaman anlam ustalarının sözlerinin çok azalacağını öğrendik.
5.    Ömrümüzü yatmakla geçiremeyeceğimizi erken kalkarak yolcuysak yolumuza, işimiz varsa işimize erkenden başlamamız gerektiğini öğrendik.
6.    İhtiyaç dışı isteklerimizin uğursuzluk oluşturacağını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Nefsi tanımamız, iblis ile ilişkisini anladığımız zaman uğursuzluk kaynağını yok edeceğimizi, yücelerde ebedi kalacağımız yurtlar bulacağımızı öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2910 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
2910. Topraktık, bu çeşit yüceldik, boy attık;
Toprağımız altına döndü (Çok değerli oldu), fakat kimin terazisinde?

Altınımıza her zaman yeni bir güneş vurmada;
Altının, böylece, kimin madeninden olduğunu bilmesini dilemede!

Herkes aşktan şaşkın, herkesin aşkla başı dönmede;
Şaşılacak şey de şu;
Acaba aşkın başını kim döndürüyor?

Herkes konuk dünyada, fakat kimin konuğu, bunu pek az kişi bilir.

Güzellerin nergis gözleri yol vuruyor;
Fakat bu nergise kimin nergis bahçesinden su gelmede?

Bedenler geceleyin bizsiz, gündüzün bizimle dolu;
Bizle ben, kedi gibi kimin dağarcığında (Belleğinde) acaba?

Herkes, a benim canım diye elceğizlerini çırpıp durmada;
Fakat o elceğizlerini çırpan, kimin canı?

Tebrizli Şems, erenlerin ışığıdır;
Bunca yücelikle, bunca üstünlükle kimin padişahı o?

Gece geldi-çattı, halvet (Sevgili ile buluşma zamanı) çağı geldi;
Âşıkların kıblesi kesildi Ay’ın yüzü.

A Ay’a tapanlar, Ay gülmeye koşuldu;
A gece yolcuları, yola düzülmek çağı geldi, kalkın.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Değerli, asil büyük insanın ölçüsüne girebilmenin ve onun değerlendirmesinin çok kıymetli olduğunu, gerçek değerimizi ölçeceğini ve bizim değerlendirmemiz için bildireceğini öğrendik.
2.    Değerli yüce, asil insanın sözleriyle önce kendini bularak uygunlaşanın sonra da o kişinin değerlerini içselleştirerek davranış biçimi seçenin olgunlaşacağını değerli biri olacağını öğrendik.
3.    Değerli kimseye Allah dostlarının severek karanlıkta bırakmamak, bilinmeyenle şaşırmamak aydınlattıklarını öğrendik.
4.    Aşkın kişiyi bakırdan altına döndürmesini aklın anlayamayacağını, şaşkınlaşacağını ancak görüp kabul edeceğini öğrendik.
5.    Dünyanın konuk yeri olduğunu, gelenin bir müddet kalıp gideceğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Sevdiğimiz, âşık olduğumuz Allah dostu geldiğinde tüm sorunların önemi ve anlamının kalmadığını, sevk ve sevinç içinde beraberliğin tadına doyum sağlandığını öğrendik, anladık.
                         *

RAV

26 Ekim 2017 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2900 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
2900. Çünkü akıl kulağı mahrem (Deli-divanelik yabancı) değildir;
Âşıkların afsununa (Aşk büyüsü yapmasına) yabancıdır o.

Canın, kendisine deli-divane kesildiği o halka-halka saçlar, kırık bir tarağı özlüyor.

Şehrimiz, fitnelerle (Karışıklıklarla, kargaşalarla), coşkunluklarla doldu-taştı;
Medet o tek fettanın fitnesinden (Gönül aldatıcı cilveli, fitneci, kışkırtıcı), medet (Yardım edin).

Çabuk, daha bir anahtar yapıver a anahtarcı;
Onun dişi, sıkıntıyı açsın amma.

Kendine gel, eğri-büğrü gitme, satranç taşı değilsin sen, ne vaktedek eğri-büğrü, o yana-bu yana gidip duracaksın?
Aklın-fikrin başında senin,

Canın bile ayağını bağlayan bu çeşit meydan, kimin meydanı?
Elden çıktık gitti, bu kimin masalı, kimin hikâyesi?

Güneş, altın bir top gibi koşup duruyor;
Acaba kimin çevgeninin (Sopanın) kıvrık ucu koşturuyor onu?

A güneş, yol kesen, kesemedi yolunu;
Nasıl kesebilir ki bu yol, kimin yolu, biliyor o.

Musa, elmayı kokladı da can verdi;
Sen de bir ara kokuyu, kimin elmalığından geliyor o koku?

Yakub’un gözü bu kokuyla açıldı;
Tanrım, bu koku, kimin Kenan’ından (Verimi bol yerden) geliyor.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Sadece akılla yaşayanların deli-divaneliğin zevkini bilmediğini, tutkulu sevginin büyü etkisi yaptığından haberleri olmadığını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Güzellikten, doğruluktan, edebilikten gelen davet edici kokuyu duyup o yöne doğru gitmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2890 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri gönlü anlatıyor)
                              
2890. Hiçbir canda aşkına dayanacak güç-kuvvet yok;
Bu ne candır, nasıl bir cana sahip olmuşsun a gönül.

Bir güneşsin ki ışığın vurmuş da şu güneş meydana gelmiş;
Onu eteğinin altına almışsın da bir tuhaf gizleyivermişsin a gönül.

Hem yüz binlerce karanlığın ışığısın, hem yüz binlerce ölüye İsa’sın a gönül.

Saki (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kişi) olup sunduğun şu şarabı hangi üzümlerden sıkmışsın a gönül?

Dünya kışına meyvesin sen, binlerce donmuş-buz kesmişin elinden tutarsın sen a gönül.

Kuyumcuların işlerini altın etmişsin;
A padişah Salâhaddin, yüzlerce ermişsin sen.

Sizde bir deli-divane var mı diye her evin kapı halkasını çalıyorum.

Can kuşu, o tuzağa deli-divane oldu;
Aşk tuzağına, bir dilberin, bir inci tanesinin tuzağına tutuldu.

Delilikte deniz gönüllü bir er nerde diye naralar atıyor bütün halk.

Tanrım, o Leyla’nın Mecnun’u nerde ki kulağına bir masal üfleyeyim.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerine olan aşka hiçbir canın dayanacak kudreti olmadığı, fakat gönlümüzün bu isteğinin dayanma kuvveti verdiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin sahip olduğu sır bilgi ışığından dünyayı aydınlatacak, ısıtıp ışıtan insanların oluşacağını öğrendik.
3.    Karanlıkta kalmış konu ve problemleri Şems Hazretlerinin aydınlatıp düğümü çözdüğünü Mevlana Hazretlerinden öğrendik.
4.    Ruhsal hastalıklara yakalanmış, birbirine karışmış ve çürüyerek kimyası değişmiş ruhsal problemleri taşıyan kişileri yeniden kimlik ve kişilik vererek dirilttiğini, topluma faydalı hale getirdiğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretleri Leyla ile Mecnun gibi birbirine âşık olanlara; aşkın hakikatini öğretecek bir masal anlatmak istediğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerini tutkulu bir sevgiyle bağlanıp dost kabul edenlere,  Şems Hazretleri büyüklüğünün, asilliğinin gereği olarak iyilik ettiğini öğrendik, anladık.
(Şems Hazretlerini nasıl ve neden seveceğimizi, nasıl yaralanacağımızı Mevlana Hazretlerinden öğrenip uygulamamız gerektiğini öğrendik.
                         *

RAV

25 Ekim 2017 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2880 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
2880. Allah-Allah;
Yenini sallamış, ihsanlarda bulunmuşsun da kötü nefsi (Nefs-i emmare) bile temiz etekli bir hale getirmişsin sen.

A kuyumcuların madeni (Değerli şeyleri kapsayan kaynak) Salâhaddin (Dinine bağlı kişi), sen Ay gibi gümüşten bir harmana sahip olmuşsun.

Merhaba a perde;
Sen o perdesin ki can dünyasından bir iz, bir eser getirmişsin bize.

Çıkardığın nağmeleri kulağımıza değil, canımıza duyur;
Çünkü şu ölü dünyaya cansın sen.

Canlara kap, yücelere götür;
Gönlü götürdüğün âleme götür.

Gülen Ay da tanıklık ediyor ki sen, o gökyüzü şarabını içmişsin.

Tatlı canın da tanıklık ediyor ki Elest meclisinde ballarla beslenmişsin sen.

Yeşillikler, neler ektiğini göstermek için topraktan bitmeye başladı artık.

A gülbeşekerle beslenen gönül;
A aslanların sütünü emip gelişen gönül.

A Akl-ı Evvel’den (Doğuştan Hak bilgisi, nefis, ihtiyaç bilen akıllı kişi) doğmuş, a Süleyman’ın elinden yüzüğü almış (O yüzükle dünyayı yöneten gücü) gönül.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin sadece kendisine bağlanmak isteyen Mevlana Hazretlerinden ayrılarak çok değerli olan çevresinde ve içinde olan değerleri tekrar görüp değerlendirmesini istediğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Allah’ı bilen, nefsi bilen, ihtiyaçla isteği birbirinden ayıran bilgi ile doğmuş olan kişinin istediğini yapacak ve yaptıracak güçte olduğunu öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2870 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
2870. Aşk sopasını gönüle bir vurdu mu her kayadan seyret şarıl-şarıl akan yüz binlerce kaynağı.

Kem göz (Fena göz-Kıskan göz) uzak olsun o güzel yüzden, hatta benim gözüm bile olsa.

Aşk pazarında yüzlerce hile, yüzlerce düzen dükkânı açtı (Kıskaçlıkta olan değerli olanı değersiz göstermek için aldatıcı ve yanıltıcı oyunlar oynar) ;
Hileciliği-düzenciliği (Çıkar sağlamak için hakikati gizleyip kendi gerçeğini kabul ettirme oyununu) böyle kurdu işte.

A Tebrizli Şems, nerde büyücü varsa senin gözüne daldı;
Hepsi de halka-halka sana dalıp (Hareketsiz) kalakaldı.

Bir kere daha gitmeyi kurmuşsun, bir kere daha yüreğin demire dönmüş.

Hayır, etme;
Bizim zevk-neşe kandilimizi söndürme;
Kandilimize yağ koyan, sen değil misin?

Allah-Allah, şu dünyayı yüzünle güllerle, Nesrinlerle, süsenlerle doldurmuşsun.

Allah için olsun, Allah için;
Etme-eyleme de bir düşman, dostsun, düşmanın yapacağını yapıyorsun demesin sana.

A dünyayı ışıtan, aydınlatan güzel, Allah için olsun, Allah için kullarını topla tapına (Bölgene).

Benimle giriştiğin aşk oyununu bir kere daha bir yana atmışsın.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Aşkın güzelliğini görenlerin kendisinde olmayıp ta başkasında olan bu güzel huy ve davranışı bozmak için çeşitli hilelere başvuracağını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerine fena gözlerin tesir edemeyeceğini, Şems Hazretlerine gönül vermişlerin kişilerinde hazret tarafından korunacağını öğrendik.
3.    Ayrılıktan oluşan özlemin insanı olgunlaştıran, hamurun fırında pişmesi gibi olacağını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin yüz yüze aşk oyununu bırakıp özlemin de insanı pişiren, hazırlayan özelliğini göstermek ve yaşatmak için Mevlana Hazretlerinden uzaklaştırdığını öğrendik, anladık.
RAVLİ KISKANÇLIK yazarak bu konuyu daha da içselleştirmeliyiz.
                         *

RAV

24 Ekim 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 2860 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
2860. Can gözü, ap-acayip (Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş) bir haldir, gördü;
Her yanda neşeli bir güzeller güzeli vardı.

Her adımda bir aşk sarhoşu yatmış, uyumuştu;
Başucunda bir saki (Ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan kişi) durmadaydı.

Bu hevesle gönüllerin ayakları bağlanmıştı;
O neşeden, o çalgı-çağanaktan (Sazlı sözlü, neşeli ve gürültülü olarak) can kanatları açılmıştı (Canımızın istediği yere gidebilmesi olanağı oluşması sağlanmıştı).

İçin-için, afiyetler olsun diyen sarhoşların (Hoşa giden bir şey nedeniyle kendinden geçmiş olanların) sesleri, ta, Arş’a (Göğün en yüksek katına) ulaşmıştı;

Öylesine bir âlem olmuştu ki zahidin (Dinin emrettiğini yapan, yasaklarından sakınan kişinin) seccadesi bile rehine (Namaz kıldığı kumaş teminat olarak borç karşılığı olarak) verilmişti.

Bu devletin (Düzeni sağlayanın) başı (Lideri), Tebrizli Şems’tir;
Zaten gizlilik âleminde hazır bir devlet o.

Gönlü avare (İşi olmayan) birini öldürdüyse ne çıkar?
Dünyadan bir gam yiyen (Üzüntüyü kendine gıda etmiş) eksik olmuş, aldırmam bile.

Tek senin aşk güneşin parlayıp dursun da her yana bir yıldız saçsın.

Bir güneş ki Tur dağına (Işığı) vurdu (Etkisi uzandı) da dağ param-parça oldu, her parçası da bir Lâ’l (Kırmızı değerli taş) kesildi.

Işığı, Meryem’in çarşafına vurdu da beşikteki çocuk dile geldi, konuştu.

Güneşi inkâr edene (Varlığını kabul etmeyene, yok sayana) ne denir?
Anadan doğma köre ( Temelden olguları sevme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan kişiye) bir çare yoktur.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Can gözümüzü muhakkak açmamız gerektiğini, bu gözle Şems Hazretlerinin ışığıyla şu anda var olup göremediklerimizi görebileceğimizi, neşe ve sevinçten coşkunluklar göstereceğimizi öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin gerçek güzelliğini ancak can gözü ile görebileceğimizi öğrendik.
3.    Şems Hazretlerini diğer sevgilerle karıştırmadan, sevgilerin arasına katmadan çok özel olarak sevmemiz gerektiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Açıkça söz söyleyen, aydınlatarak görmeyi sağlayan ışık kaynağı olan insanı;
Gerekçesi, bahanesi ne olursa olsun yok sayanın anadan doğma kör (Aklı ve duyguları görmek isteğinden başkasını görmeyen, tanımayan, kabul etmeyen kişilikte olan) kişi olduğunu öğrendik, anladık.
                         *
RAV

Popüler Yayınlar