Asma’i o tek er böyle
anlattı:
Bir gece Arap ülkesindeydim;
gidiyordum.
Ertesi günü bir kerem sahibi
beni konukladı; yanında da yanıp yakılan bir zenci vardı.
Baştan ayağa zincire
vurulmuştu; zir perdesi gibi inleyip duruyordu.
Gönlü, karıncanın gözü gibi
daralmıştı; baştan aşağı dert olmuştu.
O çaresiz zenciye, neden
ayağın bağlandı; neden bu cezaya uğradın diye sordum.
Adamcağız, bir suç işledim de
bu zincire vuruldum, incinip durmadayım.
Sahibimin katında konuğun
öyle bir derecesi vardır ki söyleyemem.
Ondan dilersen, konuksun;
senin hatırın için beni bağışlar dedi.
Yemek getirdiler; efendi de
oturdu; fakat Asma’i elini yemeğe sunmadı.
Ben dedi, can kanını yiyemem;
onu bağışlarsan ekmek yerim.
Efendi, Asma’i’ye dedi ki:
O zencinin canı ateşlerde
yansın.
Bu gönlü yaralının da onun
candan olacağından korkum var; fakat ne diyeyim, nasıl söyleyeyim; suçu pek
büyük.
Asma’i, günahı nedir deyince
efendi dedi ki:
Bu kötü huylu zenci,
Yolda dört yüz kuvvetli deve,
o sıcakta, yük altında giderken.
Güzel bir sesle maval (Yalan ve uydurma söz söyleyen) okuyor; onları yolda
hızlı sürüyordu.
Derken o develer, yemeden
içmeden, o sıcakta on konaklık yol aldılar.
Maval güzel, zencinin sesi
güzel; bütün develer, zevklerinden uçarcasına gidiyorlardı.
O mavala başladı mı, develer,
zevklerinden sarhoş oluyorlardı.
O zahmetle yol aldılar;
aldılar ama dört yüzü de öldü.
Sırtlarında yük, mavalın
zevkiyle hepsi de susuz can verdi.
Hayvan bile bu yolun derdiyle
ölürse ben, nasıl seni bu yolun eri sayarım?
A yiğit, deveye maval
okunuyorsa Allah’tan da sana yüzlerce hitap gelmede.
Hayvan bile bir ses yüzünden
ölürse sen, iki âlemde de sırra mahrem değilsin demektir.
Allah’tan ardı ardına sana
haber geliyor; durağın, hayvandan da aşağı mı ki?
Allah seni kendisi için
yaratmış; senden hem canını satın almış, hem malını.
Sense kendi varlığına dalmışsın; kendini görmekte,
kendini beğenmekte Şeytan’dan da ileri
gitmişsin.
Allah sana varlıktan yüzlerce
hazine vermiş; sense sarhoşluktan Şeytan’la oturmuşsun; beraber yemek
yemektesin.
Allah seni, ebedi olarak
kendisine çağırmada; sense Şeytan’ın ardına düşmüş, gidiyorsun.
Allah, bir, bir, zerre,
zerre, her işini görmekte senin; sense zerre gibi kendi havana uymuşsun; uçup
duruyorsun.
Âlemde bütün ömrünü ziyan
ettin gitti; bir zamancağız olsun kadrini bilmedin onun.
Ama sabret bu haline, ansızın
yolda, gözünden perde kalkıverir;
Nasıl rezil rüsva olduğunu
görürsün de canın, ateşlere düşer, yanıp yakılır.
***
İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ
ATTAR M.E. B.
ŞARK İSLAM KLASİKLERİ
*
MAVAL: Sözlükte yalan anlamına gelir.
Yalan:
Akıl bulandırılarak etkisiz
hale getirmek için kullanılır.Akıl etkisiz hale gelince duygular etkin olur.
Etkinleşen duygularla insani
içgüdülere sora hayvani içgüdülere götürerek, yönlendirilmeye açık hale gelir.
Kişi uyku ile uyanıklık
arasında bir hale gelir.
İsteklerine kolayca ve hemen
ulaşıp rahatlığa kavuşmak ister.
Doymaz olanlar çok kolayca
etkilenirler.
Ses en etken yönlendirici
olur.
Güzel sesli olan çok etkin
olur.
Yani, seni hayvanlık evresine
geri götürüp orada kalman sağlanarak bilincini etkisizleştirirler.
İraden dışına çıkartarak seni
karşı gelinmez duruma getirirler. Denetim tamamen yönlendiricinin elindedir.
Yani; aklın, zekân, duygun,
iraden hayvansı düzeye iner.
Yani, koşan biri varsa sen de
koşmaya başlarsın, oynayanlar varsa sende oynamaya başlarsın.
Sürü psikolojisini
gereklerini yapmaya başlarsın.
*
Ey yaren!
Bir topluluk içine girerken seni
etkileyeceklerini, yönlendireceklerini bilerek gir.
Girmeden önce o toplulukta
gidenlerin sonlarının ne olduğunu iyi anlamadan aralarına girme.
İçinden bir ses kabul etmiyorsa iyice beynin yıkanmadan ayrıl.
Yalnız kalmak
yanlış bir toplulukta kalmaktan çok daha iyidir.
Seni Allah’a yaklaştıracak,
Allah’ın sevdiği kullarını ara, onlara yaklaş, Allah’tan bu dilekte bulunarak
dua et.
*
RAVLİ