4 Haziran 2013 Salı

NEMRUD VE KENDİNİ GÖRMEK

Nemrut'a ait bir hikâye 145

Bir gemi parçalandı.
İçindeki yedi yüz kişi suya gark oldu.

 İçlerinden bir kadın, bir tahta parçasının üstünde kaldı.
Gebeydi de, o tahta parçasının üstünde bir çocuk doğurdu.

O perişan kadın, çocuğu doğurur doğurmaz baş aşağı denize düştü; boğulup gitti.

Çocukcağız o tahta üstünde kaldı.
Dalgalar tahtayı her yandan sürüp durmadaydı.

Yele, dalgaya, balığa Tanrı’dan hitap geldi:
Bu çocuk Tanrı korumasındadır.

Dikkat edin, ona bir bela gelip çatmasın; mutlaka bir yere ulaşması gerek.
Bütün melekler, yarabbi dediler; dalgalar, balıklar arasında bocalayan bu çocuk kim ki?  

Zamanenin derdine uğramış olan bu çocuğun kim olduğunu vakti gelince anlarsınız diye hitap geldi.

Nihayet deniz kıyısına düştü.
Usta bir avcı onu ele geçirdi.

Onu aslanlarla, kuşlarla, balıklarla arkadaş etti; izzet ve ikramda bulunarak gönül kanıyla besleyip yetiştirdi.

Büyüyüp yol, iz bilir bir hale gelince günün birinde bir yola düşüp giderken.
Yolda yakut ve sürmelik buldu ki, akıl onun hassasını (özel bir güç, nitelik, kuvvet) anlamakta hayrandı.

Gözüne bir mil sürme çekince birden Arşı (Gökyüzünü), Kürsüyü (oturulacak yer), gökleri gördü.

Öbür gözüne de çekince dünyadaki bütün hazineleri görmeye başladı.
Yeraltındaki binlerce hazineleri görmede aydan balığa kadar her şeyi seyretmedeydi.

Meleklerin hepsi, ey noksan sıfatlardan münezzeh (Temiz, arı, uzak) Tanrı diyordu, bu kadar idrake (Anlayış, akıl erdirme)

Layık olan bu kul kimdir ki?
Gaybler gaybinden ( Göze görünmeyen sultan (Allah’tan), bu başı yüce kişi Nemrud’dur diye hitap geldi;

Tanrılık davasına girişir; yüzlerce hileyle bize kin besler de bizimle savaşa kalkışır bu.

                                                *
Bir bak hele, bu yolda onu nasıl yetiştirdi de sonra ansızın bir halde nasıl reddetti?

Kim olursa olsun ki âlemde de Tanrı sırrını kimsecikler bilmez.
Değil mi ki sebepler seni ne edecekse edecek; sebeple uğraşmanın manası ne?

Dört tabiata (sıcak, soğuk, kuru, ıslak) mukayyet (bağlı) olursan, hiç şüphe yok ki tabiatın eğridir; dört asla bir olmaz.

Bu denize atla, baş aşağı dal gitsin; tabiattan de çık, sebepten de.
Güneş, şu güzelim gökyüzünde yücelmiyor mu?

Öyle olduğu halde o bile gece gündüz baş aşağı gelmede.
Ne sorarsın?

Zerreden güneşe dek âlemin bütün işi şu:
’SANKİ DÜN YOKMUŞ’’.

Âlem de sonunda yok olacak; çok sürmeden zerreler halinde dağılıp gidecek.

Cihanın felek (Döngü) atına eğer vurulmuş; güneş, onun sırtındaki altın eğerdir.

Dünyanın sonu yaklaşıp gece çatınca, güneşi kararınca.
Bilir misin eğerini nasıl vururlar?

Bu bineğe o eğeri batıda ters vururlar da
Güneşi bu yüzden aksine döndürürler; çünkü bu eğerin de ebedi olmaması mukadder.(Kaderi belirlenmiş)

Kanlarla dolu canından, gönüller yakan bir AH! et.
Çünkü senin ne geceden haberin var, ne gündüzden.

Gecen hoş, sen de bu geceden memnunsun ama ne fayda; hiçbir vakit aydın bir güne nail olamıyorsun ki.

Gece gündüz sevinçli olmak istersen, sen, sen ol, bugünü, bu geceyi anma.
Fakat sen, senliğinde kaldıkça yaralı bir gönülden başka bir şeycik elde edemezsin.

Kötülükten uzaklaşman, varlığından geçmen, kendinden kurtulman, işini görmemen gerek.

Çünkü hırkaya da bürünsen değil mi ki kendini görüyor, ibadette bulunduğunu sanıyorsun, hizmet kemeri kuşanmışsın sen.

                                           ***
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B. Şark-İslam klasikleri.

                                             *
Yaren,

Tanrı seni koruyarak ve nimetlerini vererek büyütür, geliştirir.
Hatta görünmeyen nimetlerden de verir.

Tanrı sana bu verdiği bu nimetleri ödünç olarak vermiştir.
Ben hak ettim, ben kazandım, benim diyerek ben merkezli davranışlara girersen mahvolmanı kendin hazırlarsın.

 Hele, veren Tanrı’yı güçsüz sanır da savaşa kalkışırsan sonun feci olur.
Tanrı’nın seni ret etmesinden kork.

Yani yaren kendini görme, değerli sayma, yok say.
Her ne durumda olursan ol kendini yok say.

Kendini var saydıkça, yaptıklarını önemsedikçe, ben yaptım, ben başardım dersen; yaptıkların değersiz olur.

Bırak ta yaptıklarını Tanrı değerlendirsin.
Tanrı hakkını verendir.

Senden istenen dört şey var:

Kötülükten uzaklaş.         (Yasaklananı yapıp lanetlenme)
Varlığından geç.                                (Varlığına güvenme)

Kendinden (Benliğinden) kurtul.(Duyguların yapacağına engel olmasın)
Yaptığın işi görme.           (Ben yaptım deyip sahiplenme)

                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar