Tanrı tapısının eri Şa’bi
dedi ki:
Adamın biri yolda bir serçe
yakaladı.
Serçe adama, benden ne
istiyorsun; bu bacaktan, bu baştan, bu boyundan ne umuyorsun?
Beni azat edersen sana fayda verecek üç söz belletirim.
Birini elindeyken söylerim;
ama ikinci sözü uçup ağaca konar, emin olurum; orada söylerim.
Üçüncüsünü de dağın tepesine
varınca söyler orada anlatırım dedi.
Adam serçeye, ilk sırrı söyle
bakalım dedi.
Sertçe, dile gelip söylemeye
başladı:
Dedi ki:
Adamsan, elinden
çıkan bir şeye hiçbir zaman acıklanma.(Üzülme)
Adam, verdiği sözü tuttu;
serçeyi bıraktı.
Serçe hemen uçup ağacın
dalına kondu.
Orada ikinci sırrı söyledi;
Olmayacak bir şey
duydun mu dedi; onu açıkça görmedikçe inanma.
Sonra dağın tepesine uçup
kondu, orada da, ey talihsizlikten dertlere uğramış adam dedi;
Karnımda iki tane değerli
inci vardı; her birinin ağırlığı tamam yirmi miskaldi.
Beni öldürseydin inciler
senin olurdu.
Hâlbuki azat ettin; bu büyük
bir hata idi.
Adamın gönlü, derdinden kan
kesildi.
Şaşırıp parmağını dişlemeye
koyuldu.
Serçeye, uçsuz bucaksız
hasret denizine daldım gitti; bari üçüncü sözü de söyle, dedi.
Serçe dedi ki:
Galiba senin zerre kadar
aklın yok ki önce söylediğim iki sözü unuttun gitti.
O iki sözün birini
bile doğru düzen dinledikten sonra, üçüncüsünü ne diye istersin?
Sana elinden çıkana üzülme:
Ey ahlakı temiz adam,
olmayacak şeye inanma demiştim.
Hâlbuki sen, elinden
çıkardığın şeye bir hayli üzüldün.
Sonra sana olmayacak bir şey
söyledim; ona da inanıverdin.
Benim etim, bu gün iki miskal
bile gelmez.
Geceleri bile aydınlatan kırk
miskal ağırlığındaki iki inci,
Nasıl olur da karnıma sığar?
Bu anda sana deli diyesim
geliyor.
Serçe bu sözü söyleyip dağ
başından uçtu.
Adam da dert ve hasret içinde
kaldı.
*
Olmayacak şeyi düşünen, gece
gündüz şaşkınlığa uğrar ancak.
Dilediğin yere ayak atmaman
gerek. Buyruğa uy da yürü, buyruğu gör gözet.
Tanrı buyruğuna uymayıp
dileğine göre yürüyen, mum gibi başından olur; sonunda söner gider.
***
İlahiname Ferideddin-i Attar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri.
*
Şa’bi: Sahabeye
ulaşanlardandır. Asıl adı Abu-Amr Amir’dir.
Yemenlidir ve Hımyer
boyundandır.
Hemdan kabilesinden
sayılmıştır.
Hicri 641de Basra’da doğmuş,
Kufe’ye yerleşmiş, 722 de orada vefat etmiştir.
Alaycı bir zat olan Şa’bi’nin
Roma elçiliği de vardır.
*
Bu hikâye Mevlana Celaleddin,
Mesnevi’nin 4. cildinde zikreder.
*
Yaren,
Sana sözü söyleyen tutsaksa
sözü başkadır.
Sana sözü söyleyen
kaçabilecek durumdaysa başkadır.
Sana sözü söyleyen hür ise
sözü başkadır.
*
Söz, haykırış, cümle, işaret,
ses, yazı, resim, görüntü bunların tümü kelamdır.
Bir aklın diğer bir akla
bildirimidir.
Akıl iç ve dış duyuları
vasıtasıyla aldığı bildirime işlem yaparak anlar.
Akıl sağlıklı ve
kullanılabilir bir halde olması gerekir.
Sağır, kör, karanlıkta kalmış,
perde arkasında kalmış, aydınlıktan nasiplenmiyor, gündüzünü gece etmiş gibi
tanımlayarak ifade ettiğimiz kişi bildirimi alır fakat akılda değerlendirmeden
çöpe atar.
Değerini, önemini, yaşamında
kuvvetini bilmeden atar.
Böyle kişiler az akıllı dediğimiz
kişilerdir.
Bunlar eline verdiğini,
elinden aldığını bilirler.
Başka bir gelişmeye, değişmeye, yücelmeye,
yükselmeye yetenekleri yoktur.
Şu durum seni şaşırtmasın.
ELDEN ALAN VE
VERENLER KENDİ CİNSİNDEKİLERİ KAYIRARAK MAKAM İŞKÂL EDEREK ELLERİNE DAHA ÇOK
GELSİN DİYE HİLEKÂRLARIN ORGANİZE OLDUĞU DÜZENDEN BAHSETMİYORUM.
Akıl Allah’ın ilahi âlemde
yarattığı çok kıymetli varlıktır.
Akıl: Güzellik ve çirkinlik, olgunluk ve noksanlık, doğru ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırır.
Mevlana hazretlerinden söz
hakkında söyledikleri:
Akıllı söylemeden anlar.
Akıllıya bir işaret yeter.
Akıllıya göre buz sudur.
İster az söyle, ister çok
söyle duvar bir şey anlamaz.
Hak yolunda gidenlerin
kılavuzu sözdür.
Gökyüzüne Hak merdiveni
sözdür.
Dünyaya Tanrı’dan gelen
sözdür.
Söz Tanrı katından, Tanrı
bilgisinden insanlara gelmiştir.
Bilgi de sözdür, hikmette sözdür.
Karşındakini aklına göre söz
söylemelisin.
Doğru sözün hesabı niyet
olarak yapılır.
Yalan sözün verdiği zarara
göre cezası var.
Anlamlar sözle söylenmesine
rağmen, söze sığmazlar.
Âlemde sözden başka bir şey
yoktur; sende anlayış ve ayırt ediş varsa anla ki bu sözdür.
Sözler: şekiller, suretler,
düşünceden doğarlar; düşünceyle anlaşılırlar.
Söz Tanrı özüdür.
*
RAVLİ