3 Haziran 2013 Pazartesi

FAYDALI ÜÇ SÖZ

Şa’bi ile serçe tutmuş adamın hikâyesi 138

Tanrı tapısının eri Şa’bi dedi ki:
Adamın biri yolda bir serçe yakaladı.

Serçe adama, benden ne istiyorsun; bu bacaktan, bu baştan, bu boyundan ne umuyorsun?

Beni azat edersen sana fayda verecek üç söz belletirim.

Birini elindeyken söylerim; ama ikinci sözü uçup ağaca konar, emin olurum; orada söylerim.

Üçüncüsünü de dağın tepesine varınca söyler orada anlatırım dedi.
Adam serçeye, ilk sırrı söyle bakalım dedi.

Sertçe, dile gelip söylemeye başladı:

Dedi ki:
Adamsan, elinden çıkan bir şeye hiçbir zaman acıklanma.(Üzülme)

Adam, verdiği sözü tuttu; serçeyi bıraktı.
Serçe hemen uçup ağacın dalına kondu.

Orada ikinci sırrı söyledi;
Olmayacak bir şey duydun mu dedi; onu açıkça görmedikçe inanma.

Sonra dağın tepesine uçup kondu, orada da, ey talihsizlikten dertlere uğramış adam dedi;

Karnımda iki tane değerli inci vardı; her birinin ağırlığı tamam yirmi miskaldi.

Beni öldürseydin inciler senin olurdu.
Hâlbuki azat ettin; bu büyük bir hata idi.

Adamın gönlü, derdinden kan kesildi.
Şaşırıp parmağını dişlemeye koyuldu.

Serçeye, uçsuz bucaksız hasret denizine daldım gitti; bari üçüncü sözü de söyle, dedi.

Serçe dedi ki:
Galiba senin zerre kadar aklın yok ki önce söylediğim iki sözü unuttun gitti.

O iki sözün birini bile doğru düzen dinledikten sonra, üçüncüsünü ne diye istersin?

Sana elinden çıkana üzülme:
Ey ahlakı temiz adam, olmayacak şeye inanma demiştim.

Hâlbuki sen, elinden çıkardığın şeye bir hayli üzüldün.
Sonra sana olmayacak bir şey söyledim; ona da inanıverdin.

Benim etim, bu gün iki miskal bile gelmez.
Geceleri bile aydınlatan kırk miskal ağırlığındaki iki inci,

Nasıl olur da karnıma sığar?
Bu anda sana deli diyesim geliyor.

Serçe bu sözü söyleyip dağ başından uçtu.
Adam da dert ve hasret içinde kaldı.

                                        *

Olmayacak şeyi düşünen, gece gündüz şaşkınlığa uğrar ancak.
Dilediğin yere ayak atmaman gerek.
Buyruğa uy da yürü, buyruğu gör gözet.

Tanrı buyruğuna uymayıp dileğine göre yürüyen, mum gibi başından olur; sonunda söner gider.
                                                          ***
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B. Şark-İslam klasikleri.

                                              *
Şa’bi: Sahabeye ulaşanlardandır.
Asıl adı Abu-Amr Amir’dir.

Yemenlidir ve Hımyer boyundandır.
Hemdan kabilesinden sayılmıştır.

Hicri 641de Basra’da doğmuş, Kufe’ye yerleşmiş, 722 de orada vefat etmiştir.
Alaycı bir zat olan Şa’bi’nin Roma elçiliği de vardır.

                                        *
Bu hikâye Mevlana Celaleddin, Mesnevi’nin 4. cildinde zikreder.

                                         *
Yaren,

Sana sözü söyleyen tutsaksa sözü başkadır.
Sana sözü söyleyen kaçabilecek durumdaysa başkadır.

Sana sözü söyleyen hür ise sözü başkadır.

                                          *
Söz, haykırış, cümle, işaret, ses, yazı, resim, görüntü bunların tümü kelamdır.

Bir aklın diğer bir akla bildirimidir.
Akıl iç ve dış duyuları vasıtasıyla aldığı bildirime işlem yaparak anlar.

Akıl sağlıklı ve kullanılabilir bir halde olması gerekir.

Sağır, kör, karanlıkta kalmış, perde arkasında kalmış, aydınlıktan nasiplenmiyor, gündüzünü gece etmiş gibi tanımlayarak ifade ettiğimiz kişi bildirimi alır fakat akılda değerlendirmeden çöpe atar.

Değerini, önemini, yaşamında kuvvetini bilmeden atar.
Böyle kişiler az akıllı dediğimiz kişilerdir.

Bunlar eline verdiğini, elinden aldığını bilirler.
Başka bir gelişmeye, değişmeye, yücelmeye, yükselmeye yetenekleri yoktur.

Şu durum seni şaşırtmasın.

ELDEN ALAN VE VERENLER KENDİ CİNSİNDEKİLERİ KAYIRARAK MAKAM İŞKÂL EDEREK ELLERİNE DAHA ÇOK GELSİN DİYE HİLEKÂRLARIN ORGANİZE OLDUĞU DÜZENDEN BAHSETMİYORUM.

Akıl Allah’ın ilahi âlemde yarattığı çok kıymetli varlıktır.

Akıl: Güzellik ve çirkinlik, olgunluk ve noksanlık, doğru ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırır.

Mevlana hazretlerinden söz hakkında söyledikleri:
Akıllı söylemeden anlar.

Akıllıya bir işaret yeter.
Akıllıya göre buz sudur.

İster az söyle, ister çok söyle duvar bir şey anlamaz.
Hak yolunda gidenlerin kılavuzu sözdür.

Gökyüzüne Hak merdiveni sözdür.
Dünyaya Tanrı’dan gelen sözdür.

Söz Tanrı katından, Tanrı bilgisinden insanlara gelmiştir.
 Bilgi de sözdür, hikmette sözdür.

Karşındakini aklına göre söz söylemelisin.
Doğru sözün hesabı niyet olarak yapılır.

Yalan sözün verdiği zarara göre cezası var.
Anlamlar sözle söylenmesine rağmen, söze sığmazlar.

Âlemde sözden başka bir şey yoktur; sende anlayış ve ayırt ediş varsa anla ki bu sözdür.

Sözler: şekiller, suretler, düşünceden doğarlar; düşünceyle anlaşılırlar.
Söz Tanrı özüdür.

                                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar