Bir zamanlar dini bütün, özü
temiz bir padişah vardı.
Bütün âlem onun buyruğu
altındaydı.
Dünyada benzeri yoktu; bütün
âlemden üstündü.
Saltanatı Ay’dan balığa kadar
yayılmıştı.
Padişahlığı doğudan batıya
dek yürürdü.
Padişahın huzurunda
nimetleriyle beslenen birçok hâkim
(Âlimlere
yol gösteren, bilge) vardı.
Günlerden bir gün onlara dedi
ki:
Bu sıralarda perişan bir
haldeyim.
Gönlümde acayip bir istek
belirdi, neden geldi bu istek?
Onu da bilmiyorum.
Bana temiz, güzel bir yüzük
yapım da adamakıllı gamlandığım zaman.
Ona bakınca gönlüm
neşelensin, zalim gamın elinden kurtulayım.
Bahtım yaver olup, gönlüm bir
hale gelirse gene ona bakayım, adamakıllı derde düşeyim.
Hâkimler ondan bir müddet
mühlet (Zaman tanımasını) istediler.
O akıllı ulular oturup.
Bir hayli düşündüler,
taşındılar.
Bir hayli kanlı hasret suyu
içtiler.
Nihayet hepsi de birleşip bir
yüzük yapmaya ve yüzük taşına şu yazıyı kazdırmaya karar verdiler:
NİHAYET BU DA GELİR
GEÇER.
Mademki bu dünya mülkü
geçicidir; her diri olan öbür dünyaya geçip gitmededir;
Şu halde o mülkü biliyorsan bundan vazgeç.
Edhem oğlu İbrahim’e uy.
*
Edhem oğlu İbrahim, Belh’lidir.
Hükümdar soyundandır.
Saltanatı terk edip tasavvuf
yoluna girmiştir.
Şam’da 782 yılında vefat
etmiştir.
*
BU DA GELİR GEÇER.O DA GELİR GEÇER.
ŞU DA GELİR GEÇER.
Dünyadaki her şey gelip
geçicidir.
*
RAVLİ