28 Mayıs 2023 Pazar

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8890 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

8890. Deniz gönüllüysen (Kalpte oluşan duyguların genişse) insanın mayasını (Yaradılış, öz nitelik) özünü (İçine, arılığı, saflığı bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf) belirten şarabı (Helal Tanrı şarabını) eline al (Çalışmaya başla).


Akrep Burcunu (Kıskanç ve yıkıcı hareket eden, kin duygusu besleyen, karanlık veacımasız, başkalarının zayıflıklarından beslenen, egoist davranışları) bırak da Zühreye (Güzel yüzlüye, yumuşaklığa ve sevimliliğe, incelik ve zerafete, neşeye ve isteğe, güzel huylu olana doğru) doğru git;

Çünkü Akrep, Akreplikten (Zehirli iğnesini sokmaktan) başka birşey bilmez.


İhsanından (İyilik etmesinden, iyi davranmasından), bağışından (Karşılık beklemeden iyilik yapmasından, kötü davranışta ceza vermekten vazgeçmesinden), adamlığından (İyi huylu, güvenilir kimse olmasından) elde ettiğimi bulmadım da sana geldim ben.

*

15 Recep 1379, 14 Ocak 1960

Bende-i bendegan-ı (Kullar, köleler, padişaha hizmet edenler gibi) Mevlana (Hazretlerine hizmetkar olan)

Abdulbaki GÖLPINARLI

***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

***

Neler öğrendik;

  1. Mevlana Hazretlerine sevgiyle bağlanmış hizmetinde olanın Helal şarap olan, insan eli değmeden yapılmış Tanrı şarabını içmesi gerektiğini öğrendik.

  2. Bulunduğumuz kimliği, kişiliği ve şartları kabul edip yerimizde kalmamak gerektiğini, Mevlana Hazretlerinin öğretisi ile değişime uğramamız gerektiğini öğrendik.

    *

İşte böyle yaren;

Mevlana Hazretleri olgunluğun yukarılarına çıkmasına rağmen kendisinden daha üstün, Allah'a yakın olanların olacağını bilerek arayışından vazgeçmediğini, dua ile arayışında Şems Hazretlerini tanıdığını, dost olduğunu, ondan aşırdığı sırları bizimle paylaştığını, Şems Hazretleri ile dost olmanın zevkine doyamadığını, bizlere sayısız sırlar bağışlayarak uygunluktan olgunluğa geçmemizi sağladıklarını, hayvani bir hayata mahkum olmuş aklımızı kurtararak dirilten sözlerle ve bolluk oluşturan bakışlara kavuşturduklarını öğrendik, anladık.

*

RAVLİ- DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT SONU.

Allah'a şükürler olsun ki bu çok değerli sözleri iletme, açma fırsatı verdi.

Bu çalışmamda eşim Rahime Bayraşa'nın çok emeği oldu, Allah ondan razı olsun.


Fahrettin Bayraşa

Emekli Tank kıdemli Başçavuş.


Mevlevi dedeler soyundan gelen, müftü çocuğu, Mevlana Hazretlerinin kültüründen aşılanmış, Sultan Divani Mehmet Çelebi'nin alçaltması ve yükseltmesi ile hizmete hazırlanmış bir kul olmanın sevincindeyim.


Cumhuriyet döneminin ilk semasına Şeyhlik eden Abdulbaki GÖLPINARLI'ın bu tören öncesi babam makdumum diye beni ona tanıttığını, benim de onun elini öpme şerefine nail olduğumu bildiririm.


Afyon merkezdezde bir müddet dinleneceğim.

Eylül 2023 ayının 15 inden sonra buluşmak ve Mevlana Hazretlerinin rubailerini sizlerle paylaşmayı Allah nasip ederse görüşürüz.

*

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8880 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

8880. Ay (Karanlıkta kalanları aydınlatan) yüzün olmadıkça göz karardı-gitti..

Ne diye sopayla kandırıyorsun bizi sen?


Dün, aman fermanı (Yardım buyruğu) verdiğin kişiyi korkuyla, ümitle ne diye kandırıyorsun sen?


Tanrı kazasına (Olacağı ezelden Cenab-ı Hak tarafından takdir olunan şeylerin olmasına, meydana gelmesine) razı olmak gerek dedin;

Bizi ne diye kazala-kaderle (Alın yazısıyla) kandırıyorsun sen?


Mademki şu derdimin devâsı (Çaresi) yok, ne diye devâla (Çaresi var diye) kandırıyorsun sen?


Yalnızca yemek yemeyi huy edindin;

Peki, bizi çağırıp da ne diye kandırıyorsun sen?


Mademki neşe çengini (Kucakta çalınan, kanuna benzeyen telli çalgıyı) kırdın, un ufak ettin;

Ne diye üç telli sazla kandırıyorsun bizi sen?


Bizi, bizsiz ne diye kandırıyorsun;

Bizi bizimle ne diye aldatıyorsun sen?


A tapısında (Yaşadığın yerde) canımın, hizmet kemerini (Karşılıksız hizmet etme kararımızı) kuşandığını güzel, bizi ağır elbiselerle ne diye kandırıyorsun sen?


Sus ki senden, yalnız seni istiyorum;

Başka birşey istemiyorum;

Bizi vergiyle (İyi niteliklerinle) ne diye kandırıyorsun sen?


A tatlı dudaklı güzel, gel, mahremsen (Sırdaşsan) haram edilmiş şarabı iç.

                                    ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                                   ***

Neler öğrendik;

  1. Şems Hazretlerinin yüzünün varlığı Mevlana Hazretlerinin gözüne aydınlık verdiğini öğrendik.

  2. Şems Hazretlerinin korku ve ümitle sevenlerini kendine bağlı olanları kandırarak ve Allah'ın kaza ve kaderine razı olmak, alın yazısına kabul etmekle yönlendirdiğini öğrendik.

  3. Şems Hazretlerine aşık olanların bundan kurtulamayacaklarını öğrendik.

  4. Şems Hazretleri yalnızlığı tercih ettiğini, yine de Mevlana Hazretlerini ve dostlarını sofrasına çağırdığını öğrendik.

  5. Şems Hazretleri, kendimizle kendimizi kandırıp aldatarak istenen olgunluğa kavuşturduğunu öğrendik.

  6. Şems Hazretlerinin gönderdiği hediyeler ile aldatmasını istemediğini öğrendik.

                               *

İşte böyle yaren;

Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini özlediğini, görmek istediğini, Şems Hazretlerinin haram edilmiş işler yapmak için ayrıldıysa burada ona yardımcı olacaklarını, hizmet edeceklerini açıkça davet ettiğini öğrendik, anladık.

                                  *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8870 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri hilekarları anlatıyor)

(Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapmak).


8870. A kullar, Kiramen katibin meleklerinin yazdıktan amel (Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları yazılı) defterleri uçuştu;

uyanın gafletten (Bilgisizlikten, idraksizlikten kurtulup) de dağılın işe-güce, koyulun (Girişin, başlayın) ibadete (Dinin buyruklarını yerine getirme).


Ağırlıklarımızı haber vermek üzere mizanımız (Ölçü aletimiz) geldi-çattı katımıza..

Rabbimiz, halimizi düzelt, a cömert Tanrı, bağışla bizi de cömertlik et.


Ağlattıktan sonra güldürür;

Bu şikayet edilen, ne de güzeldir...

Perde ardından çıktınız artık;

Uykudan da uyandınız.


Farsca söyleyeyim:

Padişahım, gönlümdekini bilirsin sen...

Nurun ışısın-ışıtsın, devletin (Tanrının yetkili kıldığı, sırlarını bağışladığı, ilmiyle kudretiyle desteklediği, yetki verdiği kişinin sözlerini doğru çıkardığı, isteğini kendi isteği olarak gerçekleştirdiği, diğer insanların kabul ederek boyun eğdiği, erdeme ve ölümsüzlüğe kavuşturmaya, insanları yönlendirme ve yöneltme makamın) sürsün-gitsin.


Seni görüp de hoş bir hale gelmeyen, gençleşmeyen kişinin suyu bulansın, ekmeği kararsın, ateşi kül olsun.


Bu alımı, bu güzelliği görüp de yerinden sıçrayıp kalkmayan güzelin baht gözü, kıyamet gününe dek uyusun-kalsın.


A güzel, gene de ne diye kandırıyorsun beni sen?

Gene düzenlerle ne aldatıyorsun beni sen?


Her solukta keremler ediyor (Bağışta, iyilikte bulunuyor) da a dost (Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse) diyorum sana, ne diye aldatıyorsun beni sen?


Ömürsün (Neşeli, hoşsohbet, komik, eğlendiren birisin) sen;

Ömür (Yaşam) de vefasızdır (Sevgisi çabuk geçendir, hakikatsizdir)..

Ne diye vefalıyım (Sevgim geçici değil, hakikatliyim) diyor da aldatıyorsun beni?


Gönül (Kalpte oluşan duyguların kaynağı) Ceyhun ırmaklarını (Orta Asyanın en uzun nehirlerinden biridir. Afganistanda doğarak batıya doğru ilerler ve kuzeyden bir çok nehirle birleşip batıya doğru akar, Aral gölüne dökülür) bile içse-sömürse kanmaz;

Bizi sakayla (Evlere su taşımayla) ne diye aldatıyorsun sen?

***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

***

Neler öğrendik;

  1. Hilecilerin fenalıklarından kurtulmak, uyanık olmak gerektiğini, önce bilgisizlikten kurtulmak, anlama ve akıl erdirmek yeteneğimizi geliştirmemiz için işimize sarılıp çalışmamız, dinin buyruklarına anlamasak da uymamız, uygulamamız gerektiğini öğrendik.

  2. İçinde bulunduğumuz şartların düzelme çalışmalarımıza Allah'tan yardım istememiz, Allah'ın bağışını ve cömertliğini dua ile istememiz gerektiğini öğrendik.

  3. Kendini düzeltme yoluna girenlerin Allah'ın yardımı ile ağlamaktan kurtulacaklarını, şikayet ettiklerinin güzelleşeceğini, perdenin ortadan kalkarak hakikati olduğu gibi görecek hale geleceğimizi, gözü açık uykulu yaşamaktan kurtulacağımızı öğrendik.

  4. Mevlane Hazretleri, Şems hazretlerinin kalpte oluşan duygularımızı bildiğini, bağışladığı nurla gözümüzü aydınlattığını, iyilikler yaptığını bize gösterdiğini öğrendik.

  5. Şems Hazretlerini görenin hoş bir hale geleceğini, gençleşeceğini, suyunun berraklaşacağını, ekmeğinin uygun pişirilmiş hale geleceğini, ağız tadına kavuşulacağını öğrendik.

  6. Şems Hazretlerinin huy ve vücut güzelliği karşısında etkilenmeyenin bahtının kıyamata kadar uykuda olacağını öğrendik.

  7. Şems Hazretleri Mevlana Hazretlerine geleceğim, görüşeceğiz diye kandırdığını, Mevlana Hazretlerini beklenti içine soktuğunu öğrendik.

    *

İşte böyle yaren;

Şems Hazretlerinin sınırlara sığmayan sırlarla dolu olduğunu, çok azını sevdiklerine vererek kandırdığını, Mevlana Hazretlerinin çok daha sır vermesini istediğini, dilediğini öğrendik, anladık.

*

RAVLİ



DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8860 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri hilekarları anlatıyor)

(Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapmak).


8860. Baş gözünün, gönül gözünün sahibi, padişahımız Şemseddin'e (Şems Hazretlerine) sığınalım (Güvenelim, yadım isteyelim, yardım bekleyelim).,

Canın yüzü (Gördüğümüz yaşam), onun yüzünden yüzlerce güzelin yüzüne dönmüştür.


Bu zulmü (Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durumu) anlatalım da ondan yardım isteyelim;

Çünkü o, bir solukta herkesi zahmetten (Güçlükten) kurtarır.


Onun heybetini (Korku ve saygı uyandıran görünüşünü) devler, periler bilselerdi, her biri zamanın ağır başlı bir zahidi (Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren kimse) olurdu.


Ondan, bahar gibi bir soluk üstünlük bulmadıkça hepsi de, şu alçak, şu nekes (Pinti) nefsin (Hayellerle karışık isteklerin) karanlığından kurtulamaz.


Tebriz toprağı, onun (Şems Hazretleri yüzünden) yüzünden Ka’be haremine dönmüştür;

Ziyaretçilerin canlarının, ruhlarının ordan aldıkları feyiz (Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket), yeter onlara.


A aslan gibi (Uzun boylu, güçlü ve yakışıklı) er (Erkek), ne diye onların arık (Zayıf, cılız) köpeğinden korkarsın?

Çek (Kılıfından çıkararak) o çelik gibi kılıcı, çal (Vur) başlarına.


Yalandan kanatlar taktılar da kendilerini melek gibi gösteriyorlar...

Oysa ki hepsi de şeytandır;

Hatta şeytan, onlardan daha da iyidir.


Hepsi de kapitır (Sahte), kapkaradır (Sıkıntılı ve zor durumdalar);

Mehenk taşına vurdun mu (Altın, gümüş gibi madenlerin ayarını anlamak için sürtüldükleri bir tür taş), görürsün...

Kendine gel;

Ne diye onların gümüşüne, altınına aldanmışsın?


Kerem (Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet) yenini sallasan, bizi çağırsan da yenimizi-yakamızı yırtmasak noolur.


Düşmanın sözünü duyma, yüzünü lütuf (Önem verilen, sayılan birinden gelecek iyilik ve yardım) yönüne çevir.,

Onların hatırlarını (Saygılarını, sevgilerini) kollamasan (Olmasını, ortaya çıkmasını beklemesen) noolur?

                                   ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                                 ***

Neler öğrendik;

  1. Dünya yaşamının hile yapanlarla dolu olduğunu, bunların etkilerinden ve tuzaklarından kurtulmak için Şems Hazretlerine sığınmamızı Mevlana Hazretlerinin önerdiğini öğrendik.

  2. Güçlü kişilerin uğrattığı kötü durumdan kurtulmak için Şems Hazretlerine sığınmamız gerektiğini öğrendik.

  3. Şems Hazretlerinin yardımının her soluk alış verişimizde olduğunun farkında olmamız gerektiğini öğrendik.

  4. Bize zarar vereni Şems Hazretleri heybetiyle korkutup doğru dürüst dinin kurallarına uyan kişi yapacağını öğrendik.

  5. Şems Hazretlerinin öğretisinden, sahiplenmesinden, korumasından, nefesinden üstünlük bulamayanların hayalle karışmış isteklerin karanlık yaşantısından kurtulamayacaklarını öğrendik.

  6. Allah dostlarının ayak bastıkları memleketin ziyaret edilecek kutsal yer haline geleceğini öğrendik.

  7. Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapanın zayıf ve güçsüz olduklarını, sahte olan bu kişilerle savaşmaktan çekinmemek gerektiğini öğrendik.

  8. Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet yönüne yönelmemiz gerektiğini öğrendik.

                                   *

İşte böyle yaren;

Düşmanın sözünü duymamaya çalışmak, önem verilen, sayılan kişiden gelecek iyilik ve yardım sözüne, yönüne çevirmemiz, onların sevgisini saygılarını kazanacak işlerle meşgul olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

                                      *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8850 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri hilekarları anlatıyor)

(Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapmak).


8850. Kimi zaman da üstünlükten, hünerden (Beceri isteyen ustalık, becerililikten) söz açar;

Bakarsın da zamanın Lokman'ı (Nazari ilimleri elde ettikten sonra ruhi olgunluğa sahip olmuş, söz ve davranışlarda isabetli yatkınlık ve alışkanlık gösteren) bu dersin.


Bir de zahitlikten (Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren kimse gibi kendini tanıtan) söz etmeye başladı mı, adamın başını, boynunu kabak gibi, hıyar gibi doğrar (Keserek parçalar, küçük parçalara ayırır)-gider.


Gün olur, Tanrı bilgisinden, yokluktan dem vurur;

Yakar-yandırır bizi.,

Ya Cüneyd'dir (Savaşçı asker) bu deriz, ya ulu şeyhlerden biri.


Fakat altını eşeledin, araştırdın mı, görürsün ki düzenbazlıktır (Hile yoluyla altatandır), hainliktir (Kötü niyetli olmaktır),.

O, bir afettir (Bozukluktur), bir çöplüktür (Çok kirli alandadır), karından başka bir düşüncesi yoktur onun.


Hiçbir işi-gücü yoktur;

Ancak oburdur (Doymak bilmeyen kimsedir), işte o kadar.,

Ondan sonra da her sofrada boyuna tıkınır-durur.


İş başarmakta Nizam'ül-Mülk'e (Büyük Selçuklu vezirine) benzeyen muhtesih bile böyle bir kişinin düzeni yüzünden, yüzünü dıvara tutmuştur.


Ağlaya-sızlaya, küçük-büyük, herkes onun varlıklı olduğunu gördüğü halde gene de ona yardım ediyor der.


Muhtesip (İslam şehirlerinde çarşı ve pazar esnafını din kurallara göre denetleyen görevli memur), senin aklındır (Düşünme, anlama ve kavrama gücündür) ;

Şunu da bil ki pazar (Alışveriş), huylarındır (Yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür);

Ordaki o düzenbaz da, pis, hileci nefistir (Hayelle birleşen isteklerdir).


Herkes, onun elinden aciz (Gücü bir işe yetmez olmuştur) kalmıştır, yoksul (Sıkıntı içinde kalmıştır) olmuştur;

Herkes, bu düzenbazın işi-gücü büyü yapmaktır demiştir.


Mademki büyüdür, karşı koyamayız, ancak bir düzenimiz var:

Onun elinden kaçalım da ulular ulusunun katına gidelim.

***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

***

Neler öğrendik;

  1. Düzenci kişinin kendini ilim sahibi, bilgin, olgun olarak tanıtacağını, dinin buyurduklarına uyan, yasaklarından sakınan olarak göstererek kendine güvenilecek, inanılacak kişi olarak önceleyeceğini öğrendik.

  2. Düzenci kişinin Allah'tan ilham yoluyla, bilgi aldığını, dervişler gibi yaşamayı sevdiğini söyler, sanki olgunluğa ulaşmış şeyh gibi kendisini gösterdiğini, aslında kirli, bozuk, hileye baş vuran düzenbaz olduğunu, kişisel kazancından, her sofrada doymak isteğinden başka bir amacı olmadığını öğrendik.

  3. Aklımızın düşünme, anlama ve kavrama gücümüzü kontrol eden, denetleyici, olarak tutmamız, dünyaya ve ahrete insanı isteklerle bağlayan, hoşlanma duygusu veren ihtiyaç bildirimi yapan nefsimize çok dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.

    *

İşte böyle yaren;

Düzenbazın işinin ve gücünün kaynağının büyü yaparak karşı durulamaz güşlü etki ile saldırdığını, bu durumdan kaçmak, ulular ulusu Şems Hazretlerine, Mevlana Hazretlerinin koruması altına girmemiz, sığınmak gerektiğini öğrendik, anladık.

*

Anı: Afyonda Cuma namazına ezan okunurken camiye girerdim, çünkü vaaz eden cehenneme sokup çıkartan, inananları korkutarak yola getirmek tekniğini kullandıkları zaman.

Abim Afyona kara imam diye meşhur Konya müftüsünün geldiğini, Ulu camide vaaz vereceğini, muhakkak dinlemek gerektiğini söyledi.

Gittim, manalar saçan biri olmadığını gördüm, peygamber efendimizin yaşam hikayelerini ballandıra ballandıra anlatan, cemaat arasına serpilmiş o söylerken Allah, Allah diyen adamları ile halkı galeyana getirdiğini gördüm.

Vaazın sonunda adamları kur'an kursu yapacağız diye para topladıklarını, parası olmayanlara senet imlalatarak, sonra tahsil ederek gittiler.

Sonra o hoca Almanyada devleti ele geçirmek suçundan suçlanıp kaçtığını, Almanyada ordu kurdu, orada öldü. (Televizyonda askerlerinin resmi geçitini gördüm)

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8840 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri hilekarları anlatıyor)

(Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapmak).


8840. Tutar, bir yana atar kendini, öylesine bir hasta görünür ki görsen, bir

yıldır sıtma çekiyor, erimiş-gitmiş dersin.


Bu da bir düzendir (Dolaptır, hiledir);

Bir yoksul görsün de onu hasta sansın, ona acısın diyedir.


Herkese, benim filan yerde filan adamla şu kadar gümüşüm, bir hayli altınım var (Yem gösterme);

Bu hastalık yüzünden bana kim bir yardımda bulunursa karşılık olarak yüz

katını vereceğim der.


Bu yolla da rehin olarak (Aslı olmayan paradan), borç olarak ister-istemez birçok başı tıraş eder (Uzun uzun ve gereksiz konuşarak düşünceyi karıştırıp dikkati etkisizleştirir );

Birçok kişiyi dolandırır (Yalan dolanla kandırarak, aldatarak birinin parasını ya da malını alıp kendisine mal eder).


Borç veren işi anlayınca başına topraklar serper (Ölü gibi çaresiz kalarak pişman olur);

Bu insafsızın (Acıma ve adalet duygusunu yitirmiş olan, duyuncu bulunmayan, acımasız davranan) yüzünden yaka yırtar (Kötü etkisinden kendini kurtaramaz).


Tutmayı kurdular mı, yeşiller giyinir;

Kimseyi incitmez, iyi huylu, tertemiz bir sufi (Allah'ın emirlerini yapan, yasaklarından çekinen) görünür.


Bir dili vardır, yüz arşın (6800 cm) uzun (Çok sözler söyleyen düşünmeyi engelleyen kimse);

Görünüşte şeker mi şeker (Çok cana yakın, güzel ve sevimli).,

Fakat açtığı yaraya bakarsan görürsün ki o ağız, yılanlarla (Kendini gizleyerek zarar vermekten, kötülük etmekten, üzmekten hoşlanan, kötülük yaparken kurnaz davranan) dolu bir kuyuymuş (İçinden kolayca çıkılamayan durummuş).


Zevklendi de (Keyiflenmeye başladı da) söze Iatifeye (Güldürmek, eğlendirmek için sözlere) başladı mı, şekerler (İncitmeyen, gönül alıcı sözler) gibi sözleri, baldır (Kuşkuya yer bırakmayacak şekilde), şekerdir sanki.


Tümden sevgidir (Yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten içsel duygu) , tümden kerem (Bağış olarak verme, bağışlama);

Yerlere döşenir (Kendini hiçe sayıp, dinleyiceleri önemser), aşık (Sevgiyle bağlar) eder seni.,

Gönlün (Kalbinde oluşan uygular) coşar (Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarı vurur), sabrın-kararın kalmaz (Kendini kontrol edemez duruma gelirsin).

                           ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                           ***

Neler öğrendik.

  1. Hilebazlar kendine acısınlar diye kendini yere atıp titrediğini, ağzından köpükler çıkarıp hasta gösterip temiz insanları kandırdıklarını öğrendik.

  2. Hilebaz kendisinin çok zengin olduğunu ancak şu anda ihtiyacını karşılayacak durumda olmadığını, alacağının çok olduğunu, kendisine yardım edene yardımından daha çoğunu vereceğini söyleyerek kandırdığını öğrendik.

  3. Hilebaz hedeflediği kişinin kafasını karıştırarak sakin düşünüp karar vermesini engellediğini öğrendik.

  4. Hilebaza parasını veya malını kaptıranın hayatı boyunca aptal yerine konmanın kötü etkisinden kendini kurtaramadığını öğrendik.

  5. Hilebazın ağzında söyleyeceği sevgi ve övgü dolu sözlerin çok olduğunu, hedeflediği kişinin zayıf yararlanacağı tarafını bulana kadar söze devam ettiğini, övgü ve güzel sözlerle gevşettiğini, istediğini aldıktan sonra da ne aptalmış diyerek alay ettiğini öğrendik.

                            *

İşte böyle yaren;

Hilekar kişinin hedeflediği kişiye gerçek maksadını bildirmeden sevgi ve övgü dolu sözlerle kişiyi coşturup kendisini kontrol edemez duruma getireceğini öğrendik, anladık. getireceğini

                                 *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8830 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri hilekarları anlatıyor)

8830. Göklerin boyu, şu ağır yük yüzünden iki büklüm olmuş.,

A hafif ruhlu (Kişiliği, ruhsal durumu, görüntüsüne değer verilmeyen, önemsiz görünen), senin yüzünden ağır yükler hafifler, duyulmaz olur, geçer-gider.


Değil mi ki ben de oklarındanım, bana da kanat ver (Daha uzağa uçayım).,

Yay kuruldu da ok atıldı mı, ne de hoş uçar-gider.


Sürü uykuya dalmış;

Kurtlar, solda-sağda dolaşıyorlar;

Fakat köpeğimiz de çoban kalkıyor diye havlamada.


Bir kıt'ada Mucir (Kiraya veren kimse), senin mahallenin başına geldi mi, akıl, canından geçer demiştir ya;

İşte ona naziredir (Benzetilerek söylenen söz).


Pazarda bir köylü (Köyde doğup büyüyen ve uzun süre yaşayan) çocuk var;

Düzenci (Hile yapan), lafazan (Geveze), alaycı (Herşeyi küçümseyen), pek hilebaz (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapmak).


Muhtesip (Zabıta) de onun elinden derde girmiş, pazarbaşı (Pazarı yöneten kişi) da.,

Bozacıdan, eczacıya dek herkez ondan feryad (Yüksek sesle şikayet) etmekte.


Ne diye pazarı yıkamadasın (Yok etmedesin, öldürmedesin);

Elini uzatma, sus utan dediler mi, yüzlerce ahd eder (Söz verir);

Artık yapmam;

Tövbe ettim, marangoz gibi sizden bir kıymık (Diken kadar küçük parça) bile koparmam artık der.


Bundan böyle der, kötülük etmem, akıllandım (Olaydan ders alıp doğru ve önemli davranmak, yaptığı hataları yapmaz olmak), ayıldım (Aklım başıma geldi, ne olup bittiğini anladım)..

Kötülükten ben de yaralandım (Zarar gördüm);

Uyandım (Gerçekleri kavrar, anlar duruma geldim) artık.


Derken komşunun avadanlığını (İçinde yapım, onarım ve aygıtları bulunan kutuyu) alır, götürür, rehine kor (Borç para alıp borcunu ödeyeceği zaman geri alacağı değerli eşya);

Aldığı paranın hepsini de şarapla, çengiyle (Müzik dinleyerek) bitirerek yer-gider.

                              ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                             ***

Neler öğrendik;                               

  1. Mevlana Hazretlerine sevgiyle bağlanan kişi üzerinde ağır sorumluluklar olsa bile bu yüklerin hafifletileceğini, gelip geçici hale geleceğini öğrendik.

  2. Mevlana Hazretlerinin kurulmuş bir yaydan çıkan ok gibi hedefi bulan, iş yapan olduğunu, inanarak bağlanmak gerektiğini öğrendik.

  3. Mevlana Hazretlerine bağlananların uyusalar bile etrafta dolaşan düşmanlarının saldırmada cesaret edemeyeceklerini öğrendik.

  4. Mevlana Hazretlerinin sahiplendiği kimsenin aklının canından geçip tamamen sahiplenmenin olacağını öğrendik.

  5. Hile yapanların, geveze, herşeyi küçümseyenlerin, aldatmak ve yanıltmak için oyun yapanların geveze olduklarını, sözlerine aldanmamak gerektiğini, tövbe ettiğine inanmamak gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren;

Hilekar kimsenin kolay ve emeksiz elde ettiği kazancını kolay harcanacağını, eğlence yerinde bitirerek yeni baştan kötü davranışlarına başlayacağını, hedeflediği kişinin duymak istediklerini söyleyerek aynı değerleri paylaşıyor gözükeceğini öğrendik, anladık.

                              *

RAVLİ


DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8820 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

8820. Kimde bu (Akla akıl üstünlüğü veren, göze ışık veren Allah dostunu sevme, bağlanma, hizmet etme isteği) istek varsa pek şaşılacak kişidir o, pek.,

Kendinden kurtulmuş (Kötülükleri görmeyi bırakınca, yani fena makamına ulaşınca) canda binlerce zevk içinde zevk (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden, anılmasından, hayal edilmesinden devamlı olan hoş duyguları yaşatan) vardır.


Onun deliliğinin (Sıra dışı davranışlarının) tadı (Tatlılığı), onun afsunuyla (Büyüsüyle) pek hoştur;

Çünkü o, gamların ısırdığı (Üzüntünün açtığı) yaraların damlatan (Üzüntü oluşturan söz söyleyen) dudaklarını ısırır (Söyleyemez hale getirir).


Kendi narını (Ateşini), kendi ateşini vaadeder (Aşk ateşini bağışlar), kendi kucağından, kıyısından gül verir;

Kanlar damlatan gözleri mahmurluktan (İsteksizlikten, durgunluktan, uyuşukluktan, gevşeklikten ve sersemlikten) kurtarır o.


Gözlerine sürme çeker (Hakikati olduğu gibi görme göze, ışık kaynağı verir);

Kerem (İyilikle, cömertlik) eliyle okşar onu;

Şu beli bükülmüş feleğinde hasetten gönlü yanar.


Kendi Elest kadehini (Allah'ın ruhları yarattıktan sonra:” Elestü bi rabbiküm-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediği zaman, insanların yaradılış başlangıcı) sarhoşuna (Tanrı şarabı içmişlere) kendi sunar.,

Uçmuş gönül (Kalpte oluşan duyguların kaynağını avlayan) doğanını (Leşe konmayan avcı kuşunu), eliyle davul çalar da çağırır.


Allah için sus, susmak huyunu öldürme.,

Kasideyi (On beş beyitten az olmayan, bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyiy ile uyaklı olan çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı şiir türü) kısa kes, aside (Un, et ve bamya ile yapılan bir Arap yemeği) geliyor çünkü.


Mufteilun mefailun mufteilun mefallun;

Kapıyı (Sırları) açma, yeni yetişip gelişen gül bahesini az göster.


Mahallenin başına geldi mi, akıl (Düşünme, anlama ve kavrama gücü), canından geçer.,

Candan hoş ne vardır?

İşte ondan bile geçiyor akıl.


Güzelliğin, gökyüzü kalesine saldırırsa gökyüzünde oturanlardan aman-aman sesleri duyulur.


A ilkbaharın kıskandığı güzel, bir seher çağı (Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı) dünya bahçesinden geç de gül bahçesinden de, çayırlık-çimenlikten de güz (Sonbahar), kalksın-gitsin.

                              ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                                ***

Neler öğrendik;

  1. Akla akıl üstünlüğü veren, göze dikkatli ve seçici görme yeteneği kazandıran ve ışık veren kişiyi bilen ve ona sevgiyle bağlanan kişiye hayret edildiğini öğrendik.

  2. Benliğine, vücuduna önem vermekten kurtulmuş kişinin kendinde olan can, gönül gibi kuvvetleri düşüneceğini, önemini anlayıp kavrayacağını, zevkine varacağını öğrendik.

  3. Allah dostuna istekle seven ve bağlanan kişinin sıradışı hareketleri delilik olarak tanımlansa da o kişinin üzüntülerin baskısından kurtulma yolunu bulup zevk içinde zevkle yaşadığını öğrendik.

  4. Allah dostunun iyilikle ve yardımıyla kendisine sevgiyle bağlananın gözlerine dikkatli bakma, herkesin bakıp da göremediğini görme yeteneğini kazandırdığını öğrendik.

  5. Allah dostunun kişiyi ruhların yaratıldığı, Allah'ın hitap ettiği zamana ve yere götürerek duygusal sarhoşluğu kazandırdığını, sırlar bağışladığını öğrendik.

  6. Bu anlatılanların sır olduğunu, Mevlana Hazretlerinin daha fazla açıklanmamasının gerektiğini kendine ve bize öğüt verdiğini öğrendik.

İşte böyle yaren;

Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı sırlar bağışlayan güzel Şems Hazretlerinin kendisini göstermesi ile güzelliğin başka bir anlama büründüğünü öğrendik, anladık.

                                      *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8810 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

8810. Soğuk-soğuk söyler ama çiftesi pektir (Tekme vuruşu sert, katıdır);

O eşeğe ayak uydurmazsın (Kaba, düşüncesize uyum sağlayamazsın) sen.


Uzaktan kalkar da sözüne bir delil (Kanıt) getirirse ters (Gönül ve cesaret kırıcı, inciltici, sert, huysuz) görmüşsündür;

Yüzüne çal o delili onun.


Bu gülyabani (Karanlık ıssız yerlerde, insanın gördüğünü sandığı korkunç hayalet), bir ömürdür (Dünyadaki yaşam süresi), seni çöllere çekmiş;

Gülyabaniyle bir güzelce bahse giriş.


Ne diye apışır (Yorgun, güçsüz ve şaşkın)-kalırsın ona karşı;

Bu duruşun da ne?

Cevap ver sözüne onun;

sözü tersinedir (Umulana, beklenilene karşıt olarak) zati (Zaten).


Sevgilim (Sevilen) gamlar (Üzüntü) çekmiş dostunu okşadı dün;

Sitemler (Bir kimseye, bir davranışının ya da sözünün üzüntü, alınganlık, kırgınlık gibi duygular uyandırdığını yumuşak bir biçimde söylemek) kırgınlık tatmış (Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan), cana (Yaşamıma) kendi tadından tad verdi dün.


Akla (Düşünme, kavrama, anlama yetisi) akıl üstünlüğü (Ayırt etme gücü, yol, çare, öğüt, çözüm, önlem öğretisi) verdi;

Kulağa küpe taktı.,

Tadı (Yaptığı işten zevk duymaya, almaya) tatlılığı (Hoşluğu, sevimliliği, şirinliliği) coşturdu, iki göze ışık verdi.


A benim için eriyip giden, a benden korkup duran;

Ben kerem sahibiyim (İyilik yapan, iyi huylu, eli açık);

Kendi aldığım kulu satmam ben dedi.


Bir bak da (Yüzünü, yönünü doğru olarak) seyret, ne yardımlarda bulunuyor;

Ne farklılıklar (Benzerlerinden ayıran özellikler) veriyor;

Yusuf, kendisi için ellerini doğrayanı anıyor.


Beni canı gibi kucakladı;

Kötü zan, şüphe gitti benden.,

O yeni yetişmiş, o terü (Çok) taze yüzünü omuzuma koydu.


Beni acze düşmüş (Elinden bir şey gelmez, çaresiz kalmış) görme, kimsesiz (Tek başına, yalnız, sahipsiz) sayma dedim;

Kızıl canfese (İnce, taze, ve damarsıza) dönmüş gözyaşlarıma bakma;

Altınla bezenmiş atlas (Sık dokunmuş, parlak yüzü ipek, tersi pamuk olan, bir tür ipek kumaş) seni giyinmişim, bunu seyret.

                                 ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                                  ***

Neler öğrendik;

  1. Hakikati olduğu gibi söyleyen, kişiyi öz eleştiriye sokan Mevlana Hazretlerinin sözlerini soğuk bulup uzak duranın kaba, düşüncesiz dünya hayatını anlayamayacağını, boyuna acı çekeceğini öğrendik.

  2. Hakikati olduğu gibi söylenmiş sözleri tersine çevirip delil gösterene, değersizleştirmek isteyene kendi sözlerinin değersiz ve uygunsuz olduğunu yüzüne söylemek gerektiğini öğrendik.

  3. Mevlana Hazretlerinden eğitim almamış kişinin gerçekte var olmadığı halde belli belirsiz ışıkların olduğu yerde karaltı gibi korkularının oluşturduğu durumlarda ne yapacağını bilemez durumda kalınacağını öğrendik.

  4. Her kişi anlayıp yanlış kullanıma sokmasınlar diye Mevlana Hazretleri umulana, beklenilene karşıt sözler söyleyerek şaşırttığını, Mevleviliğin bütünlüğü içinde olmayanları şaşırttığı öğrendik.

  5. Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinin üzülmesini istemediğini, canından Mevlana Hazretlerine tatlı can verdiğini, onu mutlu ettiğini öğrendik.

  6. Aklın üstünde de aklın olduğunu, ayırt etme gücü, çözüm bulma, öğüt alma ve verme, cesaretler doğru çözümleri hayata geçiren aklın akıl üstünlüğüne ulaşabildiğini öğrendik.

  7. Mevlana Hazretleri kendisinin iyilik yapan, iyi huzlu olduğunu, kendisinden korkup kaçmamak gerektiğini, kendisine sevgiyle bağlanmış kişiye kendi haline bırakmadığını, iyilik ve yardımlarda bulunduğunu öğrendik.

  8. Mevlana Hazretlerini büyük kabul edip yaklaşanların yardım ettiğini, benzerlerinden farklı özellikler kazandırdığını öğrendik.

  9. Şems Hazretleri kendisine sevgi ve bağlılıkla yaklaşan Mevlana Hazretlerini kavradığını, kötü şüphelerden arındırarak zannetmeyi ortadan kaldırdığını, sırların sırlarından bilgi verdiğini, yeni yetişmiş delikanlı haline getirdiğini öğrendik.

İşte böyle yaren;

Allah dostu Şems Hazretlerinin ve Mevlana Hazretlerinin Devlet (Tanrının yetkili kıldığı, sırlarını bağışladığı, ilmiyle kudretiyle desteklediği, yetki verdiği kişinin sözlerini doğru çıkardığı, isteğini kendi isteği olarak gerçekleştirdiği, diğer insanların kabul ederek boyun eğdiği, erdeme ve ölümsüzlüğe kavuşturmaya, insanları yönlendirme ve yöneltme makamının) sahibi olduklarını, etkilerinin ahrete gitmeleri ile yok olmadığını, ölümsüz olduklarını, yetki etkilerinin çok daha güçlü olduğunu, hakikati olduğu gibi görüp yaşamak ve hayatına uygulamak isteyenlere yardım ettiklerini öğrendik, anladık.

                                  *

RAVLİ



DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8800 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

8800 . Dün ne söylemiştin de kanım-kaynamış (Heyecanlanıp), coşmuştu (Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarı vurmuştum)..

Gel, bu gün de o sözü bir kez daha söyle.


Şu gaddar (Acıması olmayan, başkalarına haksızlık eden, merhametsiz, katı yürekli, insafsız davranan, kıyıcı) dünyayı anmayı bırak;

Gizli şeyleri bilenin lütfundan (İyiliğinden, yardımından) bahset.


Tatar’ın fitnesinden (Karışıklığından, kargaşasından) az laf et;

Tatar ceylan m göbeğinden söz aç.


Sen, şu gecici dünyada oturup kaldıkça, oturduğun halde gidiyorsun ama

görmüyorsun.


Oturarak gidiyorsun (Gemide gibi) ama söylenip dururken yüzün o yanaysa (İlahi âleme) bu da iyidir.


Şu girdapta (Ters akıntıların oluşturduğu dönmede, anaforda) bir hayli zamandır, döndün-durdun:

Bir de rahmet (Acıma, esirgeme, koruma) ırmağına (Akış yapılan yere) doğru yürü, ak (Bir yerden başka bir yere doğru git).


Bas tekmeyi şu ayak bağı olan dünyaya da kutluluk (Uğurlu) elimle okşayayım seni, sıvazlayayım seni, sıvazlayayım sırtını.


A kardeş misklerden, amberlerden daha güzel saçların var;

Güle sen külah (Şapka) giydir.


Bu güzelim kıvırcık saçların varken külahını çıkar da göğe at.


Dünya, neden senin gibi keskin akıllı (İşin nereye varacağını bilen), yetkin (Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun,mükemmel) fikirli birisini tutuyor da, küçücük bir sözceğizle altadıyor (Yanıltılıyor, dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanıp oyalıyorlar, avutuyorlar) ?

                                    ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                                      ***

Neler öğrendik.

  1. Şems Hazretlerinin söylediği sözlerle Mevlana Hazretlerinin heyecanlandırdığını, coşkulandırdığını, bu durumun tekrarlanmasını Hazretin istediğini öğrendik.

  2. Dünya hayatının acımasız, haksızlık, merhametsiz, kıyıcı bir yaşam gerçeğinde olduğunu, bu dünyaya gizli şeyleri bilenlerin, iyilik ve yardımda bulunan Allah dostlarının da var olduğunun açıklanması gerektiğini öğrendik.

  3. Dünya yaşamının karışıklıklarından, kargaşalarından az laf edip güzel işlerden bahsetmek gerektiğini öğrendik.

  4. Dünya gemisinde oturarak yol aldığımızı, yüzümüzü Allah âlemine çevirmemiz, gözlememiz gerektiğini öğrendik.

  5. Dünya ters, kafa bulandıran, yanlışı doğru algılatan anlayışın hayat akışından kurtularak acıma, esirgeme, koruma ırmak yatağına girmemiz, burada akıcı olmamız gerektiğini öğrendik.

  6. Mevlana Hazretleri bizi ayak bağı olan dünyadan kurtulmak isteyeni kurtarıp uğurlu elleriyle bizi okşayıp koruması altına alacağını, başımıza başka bir anlayış ve görüş şapkası giydireceğini öğrendik.

                                *

İşte böyle yaren;

Mevlana Hazretleri dünyanın aldatıcı, kandırıcı, geçici, tersliklerle dolu, kafa karıştıran işlerle dolu yaşam yolundan bizleri kurtarıp hakikati olduğu gibi gösterip benimsetip yaşam biçimimize katmamız için yardımcı olacağını, uygun insanlıktan olgunluğa geçireceğini, olgun insanın hayvani bir hayata mahkum olmuş aklını kurtararak dirilteceğini, bolluk oluşturan söze ve bakışa kazanım sağlayacağını kendi sözlerinden öğrendik, anladık.

                                    *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 8790 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

Sus;

O aslanlar aslanı (Şems Hazretleri), anlam ışığıdır (Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılanı aydınlatan kişidir);

Peynir (Çok beğenilmek) yüzünden parsa (Emeğin karşılığı) perde (Engel) oldu- gitti.


A yolu-yordamı (Davranışları uygun) güzel dost, bir öğüt işit benden: Dervişin (Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kişinin) işi, gönül kanı (Kalpte oluşan duyguların gücüyle) ile başa çıkar (Güçlükler çıkaran biriyle olan işini, kendi isteği yolda sonuçlandırır).


Bunu iyice bil, inan ki gönlü yaralı dervişin duasını ( Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kişi dertli, üzüntülü olduğunu) duyar, kabul eder (Kendi üzüntüsü ve derdi olarak kabul edip çaresine bakar) o (Şems Hazretleri).


O neliksiz-niteliksiz (Açıkça görünmeyen, kolayca anlaşılmayan, yabancı olanın göremediğini gören) padişahı (Başkanı) gördün mü zenginleştin, azdan-çoktan kurturdun-gitti.


İsmail gibi bu aşkta kurban ol;

Koyun (Verilen buyruklara uyan, kendi kişiliğini gösteremeyen kimse) değilsen erene (Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimseye) kul-köle (Yoğun sevgiyle bağlan, hizmet eden) kesil.


Tebriz'li Şems'in havasında (Olgunluğunda) piştin (Konuları iyice öğrendin) ya;

Artık boş yere şu hamları (Kaba, incelmemiş kişileri) düşünme.


A gencecik-koncacık (Henüz açılmamış, açılmak üzere olan çiçek) sevgilim, ağır canlılık (Çok yavaş iş yapan, çevik olmayanlık) etme, söyle...

O saçlardan bahset, o yanağı anlat.


Can bahçesinden iki-üç gül demeti yap;

O gül bahçesinin hikayelerini söyle.


Güzelliğinden söylenecek çok sözler vardır sende;

Usancı (Bıkkınlığı) bir yana bırak çok çok söyle.


Dostu anıştan tatlı ne iş vardır?

Hadi gel, böyle işsiz-güçsüz durma, söyle.

                           ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN HAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                           ***

Neler öğrendik.

  1. Şems Hazretleri hakikati olduğu gibi gösteren, karanlık yerleri aydınlatan, tam görmemizi sağlayan büyüğümüz olduğunu, değerini, önemini, gerekliliğini belirtip değer vermeyenlerin yani emeğin karşılığını vermesini bilmeyenlerin bu gerçeği görüp yararlanamayacağını öğrendik.

  2. Alçak gönüllü, herşeyi uygun gören kişinin dervişin kalbinde olan gücüyle zorlukları aştığını, güçlükler çıkartan biriyle kendi isteği doğrultusunda işi sonuçlandıracağını öğrendik.

  3. Allah'ın gönlü yaralı dervişin duasını duyup kabul ettiğini, Şems Hazretlerinin de çaresine bakıp işi tamam ettiğini öğrendik.

  4. Şems Hazretlerini isim yapmış çok şeyhin göremeyeceğini, görenin zenginleşeceğini, az-çok derdinden kurtulacağını öğrendik.

  5. Başkalarının güttüğü kişi olmayanın eren kişiye yoğun sevgiyle bağlanıp hizmet eden olması gerektiğini, kendisini bu yolda kurban etmesi gerektiğini öğrendik.

  6. Şems Hazretlerinin olgunluğunda konuların hakikatini öğrenenin kaba kişilerle uğraşmaması, düşünmemesi gerektiğini öğrendik.

  7. Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin konuşmasını, sırlar saçmasını, kendisinden bahsetmesini istediğini, özlediğini öğrendik.

  8. Şems Hazretlerinin sözlerinin dünyada yeni görülmüş, duyulmuş, kokusu alınmış sözler olduğunu öğrendik.

                                   *

İşte böyle yaren;

Sevilen dostun güzelliğini anlatmak, sözlerini dinlemek, hatırlamak, yüzünün güzelliğini akla getirip özlemi gidermenin tatlı bir iş olduğunu öğrendik, anladık.

                                         *

RAVLİ


Popüler Yayınlar