Edhem oğlu İbrahim bir gün
tahtına kurulmuştu.
Önünde ardında kullar,
köleler el pençe divan durmuşlardı.
Başında altınlarla bezenmiş
bir taç, sırtında süslü püslü bir elbise vardı.
Hazır, bir deveci kılığında,
izin almadan huzura girdi.
Köleler onun heybetinden bir
söz söyleyemediler, nefes bile alamadılar.
Onu kim gördüyse başını eğdi.
İbrahim, Hızır’ı görünce, a
yoksul dedi, sana kim yol verdi?
Hızır, burası dedi, benim
yerim değil mi? Elbette gelirim.
Bir kervansaray burası; ben
de burada konaklayacağım.
Edhem oğlu İbrahim, burası
dedi, ulu padişahın sarayı.
Sen gaflettesin galiba.
Neden kervansaray diyorsun,
yoksa akıllı görünüyorsun da deli misin sen?
Hızır dedi ki:
Padişahım, senden önce burası
kimin yurduydu?
Edhem oğlu İbrahim, burası
evvelce filanındı; bu ülkede padişah oydu.
Ondan sonra feşman, ondan
sonra da bir başkası padişah oldu; şimdi de dünya padişahı benim dedi.
Hızır dedi ki:
Padişahın haberi yoksa bile
anlasın ki kervansaray buna derler, başka yere değil.
Daima konup göçüyorlar ya.
Elbette öyle olacak. Kervansarayda yurt tutmak kime nasip olur ki?
Senden önce nice padişahlar,
nice iyilik isteyenlerle kötülük yapanlar konup göçtü.
Sana da can alıcılar gelecek,
seni de bu eski kervansaraydan kapıp götürecekler.
Bu eski kervansarayda (Dünyada) oturup istirahat
etmene imkân yok.
Sen buralı değilsin de burada
oturup durman niye?
İbrahim bu sözü duyunca
kendinden geçti; sanki bu sözden altüst oldu.
Hızır yürüdü, o da peşinden
koştu.
Hızır’ın tuzağından
kurtulmaya imkân mı var?
Hızır’a ey cömert er, imkân
varsa beni şimdicik kabul et diye birçok yeminler verdi.
*Gönlüme gizlice bir tohum ektin, bari ey hayat, ona su ver
diye yalvardı.
Bu sözü söyleyip ardından
yürüdü; nihayet dünya erlerinden bir er oldu. (Önerilen yolu izledi)
Köhne dünya kervansarayını
terk etti, padişahlığı dervişliğe değişti.
Padişahlık nakşından (işlemelerinden) vazgeçtiler ama gerçekte yoksulluktan
kurtuldular onlar.
Gerçi dünya saltanatı
padişahlıktır ama dikkatle bakarsan görürsün ki aslı yoksulluktur.
*
Yaren, Allah’a yakın
büyüklerimiz demişlerdir ki:
Dünya; zahmet, eziyet, gam,
keder, sıkıntı, dert, bela, musibet yeridir, terk eden (Sevgiyle bağlanmayan) mutludur.
Dünya müminin zindanıdır.
Ölüm, ondan kurtuluş ve
cennete varıştır.
Dünyanın kötülüklerini bilen,
ölmeden evvel onu terk eder, kalbinden sevgisini çıkarır.
Dünya, her belanın madenidir.
Bir yılana benzer, okşaması
yumuşak, ısırması zehirdir.
İlerisini iyi düşünmeyen,
dikkatsiz, dalgın, ihtiyatsız, tembel olan, dünya süsüne meyleder.
Akıllı olan, ona değer
vermez.
Dünya bir tabak baldır, ona
meyleden sinek gibidir.
Dünya nimetleri geçicidir.
Sahibine sevgisinde, sözünde
durmaz.
Baka (kalıcı) âlemine istekli olan, fena (zamanla
yok olan) âleminden vazgeçer.
Yok, olacağı ver ki elinde
kalıcı olan kalsın.
Cahil olan dünyaya
istekli, akıllı olan ona isteksizdir.
Şehvetleri (aşırı istekleri) terk eden belalardan kurtulur.
Dünyaya sevgiyle bağlanan
rahat bulmaz.
Ölümü düşünen ona (Ölüme)
aldırmaz.
Dünyaya hırsla bağlanmak mal
ve mülke, süse değer vermek, ebedi mutluluğa engeldir.
Allah’a hizmet
edene dünya hizmet eder.
Dünyaya hizmet
edeni dünya, kendisine kul eder.
İnşa ettiğin ev yıkılmak
içindir.
Bu dünya bağlanana mihnet (sıkıntı kaynağı), bırakana nimet ve lezzet evidir.
*
MARİFETNAME İbrahim Hakkı Hz.
Cilt.1 Sayfa 74-75
*
Yani yaren, anlayabiliyor
musun bu işler nasıl da ters.Kafan karışmıştır.
Şaşırmışsındır.
Bunca zamandır sevdiğin,
beğendiğin, elde etmek için uğraştığına kötü diyorlar.
Bu kötü, kaka dedikleri seni
bu dünyaya sevgi ile bağlılığını kesmek, daha güzeline, daha iyisine, daha
kalıcı olana gitmeni sağlamak için.
Ölmek, ölmeden önce ölmek
ifadeleri seni en güzel yere gitmen ve orada yer edinmen içindir
Sen sevgiyle bağlı isen, o
sevgi boş anlarında seni kendisine çeker.
Öl tabiri: Dünyaya sevgiyle bağlanma, dünyaya sevgi ile bağlıysan bu
sevgini öldür anlamınadır.
Ah yaren, buraya kadar
geldiysen selamet gemisine binmene az kaldı.
*
RAVLİ