30 Kasım 2020 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 130 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
130. Bir bağ, bir bahçe ki güzellerle dopdolu;
Fakat ne Türk onlar, ne Rum;
Gizlilik perdelerinden binlerce Hutenli (Çinin kuzeyinde Türk bölgesinden) güzel geldi.
 
Nice canlar, Yusuf gibi helak olma kuyusuna düşmüştü;
Kaybolmuş sandılar ama yurda çıkageldi onlar.
 
Hızır'ın Ab-ı hayat (Ölümsüzlük) yolu kapkaranlıktır;
Fakat sonunda gül, diken yolundan yurda geliverdi.
 
Gazelin çok kısmı kaldı ama gene de sus da padişah söylesin:
çünkü şu topluma geldi o.
 
Bütün ağaçlar sabrettiler;
O ayrılık kuyuya benziyordu, sabırsa ip oldu o kuyuya.
                               ***
A benim ay yüzlüm, usul boylum, kalk ki aşkından kıyamet koptu.
 
Ay ışığı vurdu da kelek kavun, karpuzlar mezarlarından çıktılar; karalara batmış kumdan timsahlar baş çıkarıp görüntüler.
 
Kalemiyle İsa’nın, Musa'nın resmini, şeklini meydana getirenin üfürüğünden Sur 'un avazı, gürültüsü duyuldu.
 
Yardımı, devlet havanında bir inci dövdü de körün gönlünde yüzlerce gerçeği gören göz peydahlandı.
 
Toprağın gönlü, ilkbaharın ıssısından ne haber aldı ki kara topraktan karınca sürüleri belirdi.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Sabretmeyi seçenlerin güzel huylu olacaklarını, Allah’tan görünmeyen âlemden yardım etmek için güzel kişilerin geleceğini, yardım edeceğini öğrendik.
2.    Hızır selam olsun ona görünmezlik içinden çıkıp gelip yardım edeceğini öğrendik.
3.    Sabretmenin kuyuya düşmüş birinin kurtuluş ipi gibi olduğunu öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin kendisini göstermesi ile çok güç, zor, çetin işlerin hallolacağını öğrendik.
5.    Karanlıkta kalanlara Ay ışığının vurması ile gizli kalmaktan kurtularak ortaya çıktıklarını kendilerini gösterdiğini öğrendik.
6.    Şems Hazretlerinin yardımı gelince kör kişinin bile yüzlerce gerçeği gören göze kavuşacağını öğrendik.
7.    Toprağın isteği arzusu ilkbaharın sıcaklığından haber aldığını ortaya çıkan karıncalardan öğrendik, anladık.
                     *
İşte böyle yaren;
Acıya, yoksulluğa, haksızlığa sabredenlerin iyi huylu kişiler olacağını, sıkıntılı kişilerin Allah dostlarına olan sıcaklığı ile telaş göstermeden bekleyip umduklarından daha iyi sonuçlara ulaşacaklarını öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

 

29 Kasım 2020 Pazar

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 120 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
120. Tez, beden Habeş’inden (Kızıl deniz kıyısından) Rum (Roma) ülkesine (Anadolu’ya) yürü, öylesine var ki kayser (Roma, Bizans imparatoru), seni yüce tahta oturtsun.
 
Hey gidi hey;
Ne de güzel yer, ne de hoş ırmak, ne de coşkun savaş safı (Sırası);
Burada onların bulunmasına imkân yok;
Öyle bir yer orası.
 
Kendine gel, savaş vakti, erlerin saldırış zamanı şimdi;
Safran kabarmasın (Korkudan karnının içi kasılmasın);
Saldır, safı yar (Düşman sırasını boz, dağıt).
 
Üçüncü terci' (Tekrar) geldi;
Sen de Tanrım;
Dedin ki:
"Kaybettiğine ağlama, karşılıkları var bende"
 
O hoş nağmeli, şeker ağızlı çalgıcı geldi;
Canların hepsi de sarhoş;
Çünkü o can, bana geldi.
 
Çiçekler gülmeye başladı, gül, elbisesini yırttı;
Çünkü yokluk ülkesinden sümbül geldi, yasemin geldi.
 
Gül bahçesinin canları, karakışın soluğuyla uçmuştu;
İlkbahar mevsimi geldi, her can, kendi bedenine girdi.
 
Güzelliğini kırıp geçiren güz mevsimi kör olsun diye gizlilik süthanesinden (Anneden süt emip büyüyen) güzeller, çıkageldiler.
 
Onlar, sabrı (Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden beklemeyi) seçmişlerdi, ardından hemencecik ferahlık (Genişlik, gönül açıklığı) geldi;
Güzel huya sahip olmuşlardı, bir güzel sevgili çıkageldi.
 
Bahar bayramında bulut, gülsuları serpti;
O gök gürlemesi de havanın yücelerinde davul çaldı.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostlarının işaret ettiği yere doğru yürümemiz, güzelliklere ve makama kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Savaşmaktan kaçınmadan cesurca doğru olanı yapmak için ileri atılmamızın gerektiğini öğrendik.
3.    Aklımıza başımıza alıp kendimize gelmemizi, savaş vakti savaş yapmamız gerektiğini, korkup karnında kasılmalara kendini bırakmadan saldırışa geçmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Geçmişte kaybettiğimize üzüntü ile takılıp kalmamak gerektiğini, Allah aldığına karşılık vereceğini öğrendik.
5.    Sabredenin ferahlığı bulacağını öğrendik.
6.    Sabırla hareket edenin güzel huylu olacağını öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Savaş zamanı savaş, sabır zamanı sabır göstermesini bilenin baharın müjdelerini de baharın geldiğini de görüp yaşayacağını öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

 

28 Kasım 2020 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 110 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
110.Terci’i (Başa dönüp) beytini söyleyeyim hoca;
Çünkü bu kafiye dar;
Soluk bile almayayım, çünkü soluğumuz, zaten buğuluyor aynayı.
 
Ben soluk almıyorum ama "Biziz üfüren" soluğu boyuna üflüyor bana; feryadım ta Ülker (Süreyya)burcuna (En uzak yıldız kümesine) dek gidiyor.
 
(Biziz üfüren: SAD suresi72, HİCR suresi 29 ayetinde Âdem’e Tanrı’nın kendi ruhundan ruh üfürdüğünü, ENBİYA suresi 91, TAHRİM suresinin 12 ayetlerinde Meryem’e ruh üflediğini bildirir)
 
O yüce, o üstün Tanrı, yokluk kamışlığından kesti, onardı bu beden kamışımı.
 
Gönül, neyin bir başıydı, ağız, öbür başı...
O baş, aşk dudağından boyuna ballar yemeden, şekerler çiğnemedeydi.
 
Bedenim, onun soluğuyla doldu, iki dudağıyla sarhoş oldu da kabına sığmıyor, sarhoşça naralar atıyor.
 
Onun soluğuyla dolup, onun iki dudağıyla sarhoş olunca daraldı da sarhoşça coşup köpürmeye başladı.
 
Allah'a andolsun, dağ bile o dudakların şarabını içse tecelli (Görünme, belirme) vuruşuyla erir, kum olur-gider.
 
Dudağını yummuştu;
Yoksa bir açsa o dudakları ne gökyüzü kalır,
ne aşağısı kalır, ne yukarısı kalır.
 
A ney, bir yokluk aleminden seslen de seyret yüzlerce Leyla'yı, yüzlerce Mecnun'u, yüzlerce Vamık'ı, yüzlerce Azra'yı.
 
Her zerre ağız açar da var ol der;
Her zerrenin gönlüne hor gelir, değersiz gelir, dar gelir ova.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri kendisinin bir araç olduğunu, Allah’ın üfürmesiyle hazretin vücudundan geçince sese ve söze dönüşerek duyulduğunu kayıt altına alındığını öğrendik.
2.    Neyin yapısı ve işleyişi ile Allah’tan geleni mesajları bize yararlanmamız için ulaştırdığını öğrendik.
3.    Allah’ın üfürüşü ile bu haller olduğunu, Allah’ın  madde yapılarını yok edebileceğini öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Allah’ın Şems Hazretlerini göndererek Mevlana Hazretlerinin üstünden bizlere ahlaki güzellikler öğrettiğini, Kur’anı Kerimin açıklamasını yaptığını, Allah’a ulaşmanın en kısa yolu olan aşkı öğrettiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

27 Kasım 2020 Cuma

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 100 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
100. Sarhoşluk haline gönülle akıl bile sığmaz;
İş böyleyken kadehin, sağrağın (Büyük kadehin) sığmamasına şaşılmaz artık.
 
Elif (), bütün harfleri geçmiştir;
Elifte bir şey yoktur da o yüzden öne düşmüş, kumandan olmuş, güç-kuvvet sahibi kesilmiştir.
 
Ha'(ح) nın da elif gibi hiçbir şeyi yok amacım şekline büründü;
Hâlbuki cim (ج) bağlarla bağlanmıştır.
 
Mim (م, yazılışla elifle, ha' (ح) dan meydana gelmiştir;
Birleşmek de ayrı bir varlık sahibi olmaya sebeptir.
 
Peygamberin meclisi sağraksız (Büyük kadehsiz), kadehsiz kuruldu;
Maksat da Muhammed'in varlığının, başlı başına meydana gelmesiydi.
 
Gökyüzü damının ne direği vardır, ne duvarı;
Fakat her dam çöker de o durur.
 
Şu köhne gökyüzünden daha yüce bir lütuf âlemi (Bağışlama, iyilik yapma dünyası) var;
Canlar, o âlemde sanki yepyeni meydana gelmiştir.
 
Bu ırmağın kıyısında, yıkanmak için soyunmuşsun;
Fakat billur (Cam) döşemede ırmak gibi görünmedi mi?
 
Şişenin, zincirleme akan bir su şeklini göstermesi için yanıltmak maksadıyla dev yapar, peri hak eder o.
 
Düzenden-hileden kaç, razılık (Kabul edilmek) çevresine yürü de sayılı soluklara muhtaç olmadan yaşa.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Tanrı şarabıyla sarhoş olmuş kişinin sevgi, istek, düşünüş, anma gibi kalpte oluşturduğu duygulara aklın sığmayacağını, dışarıda kalacağını öğrendik.
2.    Bir şeyi olmayanın öne düşeceğini, komutan olacağını, güç kuvvet sahibi olacağını öğrendik.
3.    Bir şeyi olmayanın amacını şekle büründürdüğü zaman bağlılık oluşturduğunu öğrendik.
4.    Bir şeyi olmayanların birleşmeleriyle ayrı bir varlık sahibi olacaklarını öğrendik.
5.    Peygamberlerin bir şeyleri olmadan toplantı yerinde Muhammedin varlığının başlı başına meydana gelmesine sebep olduğunu öğrendik.
6.    İnanç ve iman direğinin hiçbir zaman çökmeyeceğini öğrendik.
7.    Gördüğümüz her zaman düşündüğümüz gibi çıkmayacağını öğrendik.
8.    Her bakışta yanılma olacağını baştan kabul etmek gerektiğini öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Allah’ın bizi kabul etmesi için hile ve düzen kurmaktan kaçınmamız, emrettiğini yapmamız, yasaklarından kaçınmamız gerektiğini, böylece sayılara muhtaç olmadan yaşamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

 

 

26 Kasım 2020 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 90 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
90. Ben, bensiz, sen de sensiz (Ben-sen öne çıkmadan, kalkan-perde olmadan), şu ırmağa bir dalalım gitsin;
 
Çünkü bu kurulukta (Akıcı olmayan, duygudan yoksun) zulümden (Yasaya ve vicdana aykırı olarak başkasını kötü duruma uğratması)-sitemden (Bir kimseye, yaptığı bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık ve başka duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtmesinden) başka bir şey yok.
 
Bu ırmak, adamı batırır ama öldürmez;
Abı hayattır (Ölümsüzlük bağışlar), lütuftan (Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik ve yardım)-keremden (Soyluluk, ululuk, büyüklük, asaletten) başka bir şey yapmaz.
 
Kutluluk yeli (İyilik getiren rüzgâr), Muhammed'den haber getirir-getirmez;
O erlik (Güçlü ve yürekli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen), o hale (Bazı yıldızların, Ayın çevresinde görünen geniş ve aydınlık)  yüzünden bütün kötülük kalkanını (Koruyuculuğunu) yerlere attı-gitti.
 
Yoksul (Sadece Allah’a muhtaç kişi), alçalırsa (Değeri alçalmış gibi gözükse de) şaşılmaz;
Senin gamın (Üzüntün), yoksul (Değeri alçalmış gibi gözükse de)  şöyle dursun, yüzlerce padişahın başına yerlere düşürdü (Öldürdü).
 
Günün birinde, Edhemoğlu felek gibi (Aklının tesirinde kalmadan, sarhoş gibi kaderini yaşamak için), boz atını, ceylanın peşinden koşturdu.
 
Derken ona öğlesine bir şerbet sundun ki tadı, kokusu, başını bürüdü; kendinden geçti de attan düştü, yerlere serildi.
 
(Şam’da ölen meşhur sufi Edhemoğlu İbrahim’in bir gün bir ceylan avında, Hatiften (Allah’tan söz getiren melek) “ Seni bu iş için yaratmadılar” sesini duyduğunu, bu yüzden padişahlığı bırakıp kendini Allah’a adamış kişidir)
 
Herkes, şaşkınlık mahallesinin başında, yoksul (Yalnız Allah’a muhtaç) Edhemoğlu dedi, tacını kemerini bıraktı-gitti.
 
Süleyman, bir kuşla Belkıys'in saltanatını yendi ya;
Senin adınla yendi ancak.
 
Muhammed, bir işaretle, yeryüzüne Ay’ın ikiye bölündüğü haberini yaydı, bir kavgadır, kopardı ya, o da senin adınla oldu.
 
"Terci"
Sofi’nin o şarabı (İnsan eli değmemiş Tanrı şarabı), kadehten münezzehtir (Temiz, uzak);
Çünkü kör kütük sarhoş olmuştur Sufi, elinden kadehi düşmüş-gitmiştir. *
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
(Seba’lıların hükümdarı olan Belkıys ve topluluğu güneşe taparlardı.
Çavuşkuşu denilen hüdhüd, bir gün Süleyman peygamberin meclisinde bulunmamış, ona bir ceza vermeyi kurarken hithüt gelmiş.
Seba’lılara Belkıys adlı bir kadının hükmettiğini, onun ve ona uyanların güneşe taptıklarını anlatmıştı.
 
Süleyman, hüdhüdle Belkısys’e “Rahman ve Rahim Allah adıyla.
Bu Süleyman’dan Belkısy: “ “Müslüman olarak bana gelin” mealinde bir mektup yollamıştı.
 
Belkısy, Süleyman’a hediyeler gönderince Süleyman, beni bunlarla kandırmak istiyor demiş ve onu bir an içinde tahtıyla bana kim getirebilir diye sormuştu.
 
Bir ifritin, sen yerinden kalkmadan, bu meclis bitmeden gelirim demiş, kendisine Kitaptan bilgi verilen zatsa gözünü yumup açıncaya dek getiririm demiş, o anda Belkıys tahtı ve kendisi Süleyman’ın yanına getirmişti.
 
Süleyman Belkıys’ın billur yeri su sanıp bacaklarını sıvadığını görünce gülmüş, tahtı göstererek bu muydu tahtın demiş, Belkıys, tıpkı o sanki dedikten sonra da bu mucizeler karşısında Süleyman’la âlemlerin Rabbine inandım deyip imama gelmiştir. Neml suresi 20-44)
 
Neler öğrendik;
1.    Ben-sen diye başlayan ve benliği öne çıkartan konuşmaların ve ilişkilerin etkisi ve sonucu olmayan birliktelik oluşturacağını öğrendik.
2.    Mevlana öğretisinin kişiyi batırmadığını, ölümsüzlük, büyüklük, asalet, soyluluk kazandırdığını öğrendik.
3.    Peygamber efendimizden gelen uğurlu rüzgârı ile yiğit kişiler, güçlü ve yürekli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kişilik oluşturarak kötülüğe uğrama korkusundan kurtulacağımızı öğrendik.
4.    Müslüman kişinin yoksul gözükse de çok güçlü olduğunu, çok güçlü kişilerin isteyerek veya istemeyerek uymak, katlanmak durumuna düşeceklerini öğrendik.
5.    İnanan kişinin Allah’ın adıyla galip gelineceğini öğrendik.
6.    Tanrı şarabının kendisine inanan, aşkla seven kullarına ikram ettiği, insan eli değmemiş şarap olduğunu öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Allah dostlarının Allah’ı görme ve tanımanın verdiği zevle kendinden geçtiklerini, bu dünyada bu lezzetten daha üstün bir zevk olmadığını öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

25 Kasım 2020 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 80 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
80. Yusuf’un (Güzel peygamber) karşısında kadınlar, ellerini doğradılar ya;
Benim canım, sen, bana gel de canımı ortaya koyayım ben.
 
Bütün evdekiler sarhoş;
Kapıdan filan girmiş, feşman (Önemsiz herhangi biri) girmiş;
Kimseciğin haberi bile yok.
 
Uğursuzdur, eşiğe oturma, tez gir içeriye;
Yeri eşik olanın gönlü kararır-gider.
(Eşik, kendini Allah’a adamışlar için ayaklar altına döşenmiştir, dervişlik makamıdır; Oradan içeriye girilir, bu bakımdan eşik mukaddestir.
Orada eşiğe basılmadan ve sağ ayakla girilir; Çıkarken arka-arkaya ve sol ayakla gene eşiğe basılmadan çıkılır)
 
Tanrı sarhoşları, isterse binlerce olsun, hepsi de birdir;
Fakat heva ve hevesle sarhoş olanların hepsi de iki tanedir, üç tane.
(Toplumun ihtiyaç gibi gösterdiği, duygu ve hislerine hitap ederek aklını zorladığı, istekleri ihtiyaç gibi algılayıp tüm olanaklarınla katılmak demektir)
 
Arslanların ormanına git, yarayı düşünme;
Düşünmek, korkmak, kadınların işidir.
 
Orada yaralamak yoktur;
Baştan-başa acımak vardır, sevmek vardır orda;
Fakat senin vehmin, kapı ardındaki mandal gibi kakıla kalmış.
 
Ormana ateş verme, sus a gönül;
Dilini çek;
Çünkü dilin, yalıma benziyor senin.
 
Davula, bayrağa hevesi olmayan o padişahın yüzünden deli oldum; Deliye de kalem olmaz, suçu yazılmaz onun.
 
Uzaktan, beni, yürüyüp giden biri olarak görüyorsun;
Fakat o gördüğün bir hayal, yokluktan başka bir şey değil o.
 
Beri gel, yok ol;
Yokluktur can madeni;
Fakat gamdan (Üzüntüden), guşadan (Keder, kaygı, tasadan) başka bir şey olmayan şu can gibi can değil.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin güzel yüzünü gösterdiği takdirde bu davranışın karşısında canını vereceğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerini bütün Mevlevilerin sevip saygı duyduğunu, içlerinde biri olarak kabul ettiklerini öğrendik.
3.    Allah sevgisiyle sarhoş olanların huylarının ve davranışlarının bir ve aynı olduğunu öğrendik.
4.    Allah’ı seven kişinin toplumun havasına uyduğu zaman birlikten ayrılacağını, kendi yoluna gideceğini öğrendik.
5.    Allah âşıklarının bulunduğu yere gitmek, cesur davranmak gerektiğini öğrendik.
6.    Allah’ın birçok özelliğini ve güzelliğini taşıyan Şems Hazretlerinin meşhur, güç ve iktidar olmayı istemediğini gören Mevlana Hazretlerinin hayranlığından deli gibi olduğunu öğrendik.
7.    Mevlana Hazretlerini uzaktan görüp tanıyanların ancak hayal görmüş olacaklarını öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerini yokluk âleminde olduğunu,  gerçekten tanımak isteyenin yokluk âlemine gitmek gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

24 Kasım 2020 Salı

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 70 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
70. Burası Ka'be'yse şu put nedir?
Muğ’ların (Ateşe tapanların) eviyse şu Tanrı ışığı da ne?
 
Bu evde bir define var ki dünyaya da sığmaz, ahrete de;
Bu ev de bahaneden ibaret, şu ev sahibi de.
 
Zulüm evi diye el uzatma bu eve;
Ev sahibine de bir şeycikler söyleme;
Çünkü geceden kalma sarhoş zaten o.
 
Bu evin taşı, toprağı, tamimiyle amber, tamamıyla misk (Güzel kokulu);
Bu evin damı, kapısı, baştanbaşa beyit, baştanbaşa rubai.
 
Hâsılı (Ortaya çıkan, görünen), bu eve yol bulan, yerin padişahıdır, zamanın Süleyman’ı (Buyruğu insana, cine, hayvanlara, bitkilere geçen).
 
A ev sahibi, bir kerecik olsun şu damdan başını eğ;
Güzelim yüzünde devlet (Tanrının yetkili kıldığı, sırlarını bağışladığı, ilmiyle kudretiyle desteklediği, yetki verdiği kişinin sözlerini doğru çıkardığı,  isteğini kendi isteği olarak gerçekleştirdiği, diğer insanların kabul ederek boyun eğdiği, erdeme ve ölümsüzlüğe kavuşturmaya insanları yönlendirme ve yöneltme makamı) ikbal (Baht açıklığı) izi var çünkü.
 
Canına and (Yemin) olsun, senin yüzünü görmekten başka, yeryüzünün padişahlığı bile olsa, hepsi de afsun (Büyü), hepsi de masal ancak.
 
Bahçe, bu ne yaprak;
Bu nasıl çiçek diye şaşırıp kalmış:
Kuşlar, bu ne çeşit tuzak,
Bu ne biçim yem diye şaşkınlığa dalmış.
 
Bu, gökyüzünün zengini, Zühre’ye (Venüs)(Güzel yüzüyle, yumuşaklığıyla ve sevimliliğiyle, incelik ve zarafetiyle, neşeli ve istekli, güzel huyuyla kendini gösterene), Ay’a (Karanlıkta kalanları aydınlatan yolu aydınlatana) benziyor;
Bu ev, aşk evi;
Ne ucu var, ne bucağı.
 
Can, ayna gibi şeklini kucaklamıştır;
Gönül, tarak gibi saçlarına, baş-aşağı dalmıştır.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin kaynağı kendisi olan nurlu ışığa sahip olduğunu, her nereye gitse aydınlattığını öğrendik.
2.    Aşk evine yol bulanın yetki ve görev sahibi olacağını öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin yüzünü bir an görmenin bile çok kazanımlar sağlayacağını öğrendik.
4.    Âşıkların toplandığı aşk evinde güzelliklerin başka bir güzel yanını görüleceği yer olduğunu öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini gönlüyle ve canıyla kucakladığı, gönlünü alçalttığını öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

 

23 Kasım 2020 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 60 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
60. Kendi gül bahçesinden, başına güller serpti sevgili, o bülbül, o eşsiz güzel (Şems Hazretleri), gene buldu beni.
 
Ben o Ay'ın (Karanlıkta kalanlara ışık veren, yollarını aydınlatanın) harmanında kile (Tahıl ölçeği) gibi kayboldum;
Bugün o Ay, ambarın dibinde buldu beni.
 
Her yola, kanımdan katreler (Damlalar) damlamıştı, iz olmuştu kandan;
Peşimdeydi, izimden buldu beni.
 
Ceylan gibi, o arslan'dan çöllere kaçtım;
O av dağının aslanı, dağda, ormanda buldu beni.
 
Göğe çıkıp ceylanı yakalayan, sabırla, yavaşlıkla, hem de ana caddede yakaladı beni.
 
Damağıma iğne yakılmış, bense denizin dibindeyim;
Balıkçı, av çeken bir iple, oltayla tuttu beni.
 
O incitmesi az sevgili, beni bulur-bulmaz gönlümden incinmeyi gideren bir kadeh sundu bana.
 
Şu ağırcanlı can, çevikleşti de uçtu;
Çünkü o ağır sağraklı (Büyük kadehli) dost, tezce buldu beni.
 
Bugün, ne akıl var, ne kulak var, ne söz var;
Çünkü o her düşüncenin temeli, o her sözün aslı, buldu beni.
 
Bir ev, bu ev ki boyuna cenk (Arpı andıran telli çalgı) çalınıyor, müzik dinleniyor burada.
Sahibinden sorun:
Nasıl ev, bu ev?
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerini bulduğunu, avladığını öğrendik.
2.    Bu âlemde avcı kim, av kim bilinemeyeceğini öğrendik.
3.    Avcı avı yiyince aslında o avı kendi kanında taşıyan birlikte olan bir duruma geldiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri olgunluğunun son noktasına geldiğini sandığı bir sırada yolun bitmediğini, Allah’ın ilminin ve sanatının bitmez ve tükenmezliğini Şems Hazretlerinin aracılığıyla ve yaşanmışlarıyla daha yolun olduğunu, bu yolun kısalması için de aşkın hızlı bir vasıta olduğunu öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

 

 

 

 

22 Kasım 2020 Pazar

DİVAN-I KEBİR 7. CİLT 50 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
 
50. Biz, ecelin dudağından, dişinden hiç mi, hiç korkmayız;
Çünkü meyhaneni (Tekkeni) o güleç (Her zaman gülümseyen)güzeli diriltmiştir bizi.
 
Can, yükünü öküze yükler de aşka, sarhoş bir halde gelir;
Bu yükü der, meyhane kapısına rehin ver-gitsin.
 
Tebrizli Tanrı Şems'ine gönül veren, kendisinin kâfiridir (Kabul etmez), meyhanenin (Tekkenin) Müslümanı.
 
O yankesici dilber, bir kere daha buldu beni;
Sarhoş bir halde, pazarda dolaşıp duruyordu;
Buluverdi beni.
 
Gizlendim;
O mahmur nergis gözler, gördü beni:
Meyhanecinin yurdundan kaçtım;
Tuttu, yakaladı beni.
 
Kaçmam da nedir?
Kimsecikler can kurtaramamıştır ki ondan;
Gizlenmem nedendir?
Yüzlerce defa bulmuştur beni.
 
Dedim ki:
Şehrin kalabalığı arasında kim bulur beni?
Sırların çokluğu içinde beni bulan, bulur beni.
 
Ne muştuluk (Sevindiren haber, müjde) bu ki o gözetleyen bakış, aradı beni;
Ne bahttır (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi. Kader), ne devlettir ki o büklüm-büklüm saçlar, buldu beni.
 
Sarhoşların başlarında sarık, rehine uçar gider;
Çünkü o, yüzünü sarıkla örten, sarığımın ucunu tuttu benim.
 
Ben, tabanımdan diken çıkarmadayım;
O yüzlerce gül bahçesinin Selvi’si (Uzun boylu, düzgün vücutlu Şems Hazretleri) buldu beni.
                     ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’a ve dostlarına inanan çok severek bağlanan kişinin, ölümsüzlükle şereflenip kıyamete kadar diri olacaklarını bildikleri için ölümden korkmayacağını öğrendik.
2.    Tebrizli Tanrı Şemsini sevip gönül verenlerin kendisine inanmayıp onun söylediklerine inanan kişiler olduğunu öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin Pazar yerinde Mevlana Hazretlerini görüp bakışıyla avladığını kaderini değiştirdiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri kendi dünyasında sıkıntılarıyla uğraşırken Şems Hazretlerinin kendisini bulduğunu, sayısız güzellikler bağışladığını öğrendik, anladık.
                     *
RAVLİ

Popüler Yayınlar