Kisra, Buzurcmihr’e (Hakime) kızdı,
gözlerine mil çektirdi.
Derken Rum ülkesinden bir
muamma (Bilmece, yanıltmaca) yolladılar.
Orada bunu hallederse haraç
göndeririz; yoksa bizden ancak cefa görebilir, başka bir şey elde edemez diye
de haber saldılar.
Kisra, bütün hâkimleri
topladı.
Hiçbiri, bu muammanın
manasını anlamadı.
Hepsi de, bu dediler;
Kâinatın, zamanenin sırrı.
Bunu anlamak, Buzurcmihr’in
harcı ancak.
Ondan başkası bir sırrı bilemez;
bu muammayı ancak ona sorun.
Nuşirevan, gazaba (kızgınlığa) uğramış hâkimi (Bilginlere
ders veren) çağırtı; o kadar horluktan sonra onu can gibi aziz tutup
huzuruna davet etti.
O muammayı (Bilmece, yanıltmaca) anlattı, senden başka kimse
halledemez; senden başka kimse uhdesinden (beceremez)
gelemez bunun dedi.
Hâkim, bir hamam isterim
dedi: yıkandıktan sonra da biraz dinlenmem gerek.
Bedenim tamamen dinlenince
buz getirt; bunu buz üstüne yazıp bana yolla.
Gözlerim kör ama bu tedbirle
muammayı hallederim. Dedi.
Hâsılı (Sonuçta) dediğini yaptılar; o da muammayı halletti;
güzelce cevabını verdi.
Padişahın gönlü adamakıllı
şad (sevinçli) oldu.
Hâkime, beden bir hacet (ihtiyacını bildir) dile dedi.
Hâkim, bana kızdın, kör ettin
beni, gözlerime mil çektirdin.
Ey yüce padişah, şimdi senden
onu istiyorum.
Pek perişanım, bana tekrar
gözlerimi ver, dedi.
Padişah, benim buna gücüm
nerden yetecek?
Sen de bilirsin ki bu işi
yapamam deyince.
Hâkim dedi ki:
Mademki ey yüce padişahım,
gözlerimi geri veremiyorsun;
* Sert
olma; İnsandan, dilerse geri veremeyeceğin şeyi alma.
* Ne
diye yerine karşılık olarak hiçbir şey veremeyeceğin aziz bir şey alırsın?
*
*Senin
de her soluğun değerli bir incidir; o inciden daha yüce nen var?
*Bu inciyi, oyuna gerip de
yele verme (Savurmak, boşa harcamak).
Geriye almak, gene elde etmek
isterse ne yaparsın?
*Her solukta biraz daha
kendine gelmen gerek; sense her solukta birisine uyuyor, onunla geliyorsun.
Menekşe de değilsin, nergis
de; öyle olduğu halde menekşe ve nergis gibi neden yaslısın?
Baştanbaşa sanki gök
gürültüsüsün; huzurun yok.
Tamamıyla Akrep burcuna
benziyorsun; körsün, topalsın.
(Gerçekleri
görmüyorsun, doğru olanı yapmıyorsun, ancak devamlı şikâyet ediyorsun, kendini
ve çevreni huzursuz ediyorsun.)
*Önünde varlığından binlerce
perde (Gerçeği görmeyi kısıtlayan) var. Nasıl
olur da bir zerrecik kendine yol bulabilirsin?
Kendinde değilsin sen.
Bir kendine gelsen, geride kalanların önüne geçersin.
* Seni asla kendine bırakmak
istemezler; seninse geçen ömrünü kaza etmen gerek.
(Kendini
öz eleştiriye sokarak; önceden yapman gerekeni yapmadıysan, sonra yapman
gerekir)
Bir gün olup da buradan
uzaklaşırsan, neden yabancı olasın; niçin ayrı kalasın?
İyice bil ki, aşinalık (yakınlık, tanıdıklık geldi) mi şu ayrılık kalmaz
artık.
**
İlahiname Ferideddin-i Attar M.E. B.
Şark-İslam klasikleri.
*
Yaren,
Her insan kendi çevresinde
camdan perdeler oluşturur:
Kişilik, gurur, kibir,
kendini beğenmişlik, korkular gibi.
Bu camdan perdelere ailen ve
yakın çevren seni koruma adına ayrıca perdeler oluşturur.
Ait olduğun toplum adet,
töre, dini kural, ahlaki kural, vicdani kural, hukuk kuralı diyerek ayrıca
perdeler oluşturur.
Bu cam kalınlaşmıştır ve
etrafını iyice sarmıştır.
Yapmak istediğin bir şeyi
bile yapmana engel olduğu gibi, neyin doğru olduğunu bile anlamada güçlük
çekerek kafan karışır, karar veremez hale gelirsin.
Yanlışların birleştiği ve
kuvvetlendiği bu durumda kurtulmak istediğinde ne yapsan yol alamaz başarı
sağlayamazsın.
Başka insanların durumunu da
doğru göremediğin gibi kendi durumunu da doğru göremezsin.
Seni sevenler, uyarsa da,
dikkatini çekse de karşındaki kişiyi net olarak bu cam perdeden göremez ve
duyamazsın.
Sert yaklaşımlarda hem kendin
kırılırsın, hem karşında ki kırılır.
Cam cama vurulmuş olur.
Çaresiz bir halde yaşamını
devam ettirirsin.
Kendine güvenin kalmaz, kimse
beni anlamıyor, kimse beni hesaba katmıyor, kimse beni sevmiyor diye kendini
etkisiz, yetkisiz, pasifleşmiş bir biçimde kendini bu cam perdelerden oluşan
kaleye hapsedersin.
Ey yaren buraya kadar
anlattığıma doğru diyor aklın yatıyorsa sonra söyleyeceklerimi ilk önce anlamazsan
bile doğru kabul et.
Et ki yolculuğa beraberce
devam edelim.
Bu yazılanları doğru kabul
etmiyorsan seninle aynı cinsten değiliz sen kendi kaza kader hükmünce kendi
yoluna git.
İyi olduğunu hissettin fakat
anlamadıysan merdivenden düştün demektir ki, ilk başa dön, tekrar bize
yetişmeye çalış.
Etrafındaki böyle cam
engelleri etkisiz hale getiremezsin.
Başka bir yol bulman gerekir.
Önerilen varlıktan
vazgeçmendir, yani ölmeden önce ölünüz hükmünü hayata geçirmektir.
Yani Allah’tan başka hiçbir şeyin
önemli olmadığı gerçeğini anlamasan da inanarak, ayaklarını yere basman yani
kendini en aşağı yere çekmen lazımdır.
Akıl yolu o kadar molozla
kapatılmıştır ki biz başka temiz bir yoldan gideceğiz.
Bu yol inançtır.
Varacağımız yer Allah’a
ulaşmaktır.
Allah’a ulaşmış kişilerin
kılavuzluğunu, önerilerini inanıp kabul ederek bu yolda ilerlemeliyiz.
Gidecek olan sensin, aklın da
atın, peygamberimiz ve onun vekilleri kılavuzun.
Haritamız kur’anı kerimdir.
Bu cam kalede ancak yukarı
doğru bir yol vardır.
Çaba sarf edip, Allahtan
yardım isteyerek kurtuluşa ereceğiz. Özgür olacağız.
İnşallah.
Allah izin verirse olur.
*
RAVLİ