30 Mayıs 2013 Perşembe

ŞİBLİ İLE GENÇ

Çölde Şibli ile bir genç 116

Mum gibi baştanbaşa yanıp yakılan Şibli, günün birinde çöle gitmişti.

Çölde bir genç gördü.
Adeta meclisteki muma benziyor, güzelliğiyle etrafını aydınlatıyordu.

Eline birkaç dal nergis almıştı.
Başına bir ipek kumaş örtmüş, ayaklarına nalınlar giymiş, âlemi bezeyen ağır bir elbiseyle salınmadaydı.

Şibli, sevgisiyle onun yanına gitti, dedi ki:
Ey yüzü müşteri yıldızına benzeyen genç!

Güzellikle, nazla, doğan kuşundan emin bir keklik gibi yürüyorsun adeta.
Böyle hararetle, böyle neşeyle nerden geliyorsun?
Ay yüzlü genç!

Genç dedi:
Bağdat’tan, Oradan seher çağı çıktım.
Şimdi önümde sarp bir yol var.

Malının, mülkünün bulunduğu yerden ayrılalı iki saat olmuştu henüz. Beş gün sonra bir daha göründü.

Sözün kısası, Şibli, Kâbe’ye varınca orada birisini gördü.
Yol üstüne, kendisinden geçmiş bir halde yıkılmıştı.

Hasta bir hale gelmiş, zayıflamış, kuvveti kalmamış, gönlü elden gitmişti; hatta ölümünden korkulabilirdi.

Şibli dostlarına şöyle anlattı:
O, beni görünce yavaş ve adeta inler bir halde.

Kâbe’nin yanından seslendi.
Ey Ebubekr dedi, beni tanıdın mı?

Ben, filan yerde gördüğün o nazlı, nazenin delikanlıyım.
Beni yüz binlerce nazü naimle (incelikle) tapısına çağırdı, kapıyı açtı.

Her an bana bir başka hazine verdi.
Her an ne arıyor, ne istiyorsam, ondan artık ihsanda bulundu.

Şimdi bütün varlığımla geldim ya, tuttu bütün musibetleri (bela, sıkıntı, felaket) pergel gibi tepemde döndürmeye başladı.

Gönlümü kan etti, içime ateş saldı.
Beni gül bahçesinden aldı, küllerin içine fırlattı attı.

Hastalığa kırdırdı, yoksulluğa uğrattı.
Bir an içinde beni dünyadan ayırdı.

Ne gönlüm kaldı, ne dünyam, ne dinim.
Bugün gördüğün gibiyim işte.

Şibli, ona, A cömert adam!
Sana öyle emrediyor da sonradan iş, böyle tersine mi dönüyor diye sordu.

Delikanlı şöyle cevap verdi:
Ey eşiz şeyh!

Bu düzen, ebedi olarak kime kalır ki?
*Kendimde değilim, bu anlaşılmaz işi bilmiyorum.

Bana ya tamamıyla sen kalacaksın, ya tamamıyla biz, demekte.
O yüzden yanıp yakılmada, eriyip gitmedeyim.
Ne yapayım?

Bu birliğe bir kıl bile sığmıyor.
Sen, kendi gözünün önünde oturdun kaldın.

Gözünün önünden kalk ta kurtul.
Seni buraya bir kar elde edesin diye yolladılar.

Burada, yok olmandan başka bir kar yok, göremiyorum ben.
Her şeyden elde edeceğin pay, bir hiçten ibarettir.

Bunca didinip uğraşmadan kazanacağın şey, beyhude bir didinme, boş bir kıvranmadır.

Yola düşsen de ömrünce yanıp yakılsan yine rızkın bir hiçten ibaret olacaktır.

                                            ***                                              İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392

                                              *
Bu günkü iyi durumun devam edecek sanma.
Gençlik kuvveti bitecek yaşlılığın dermansızlığı gelecek.

Sağlık bitecek hastalıklar gelecek.
Yani her şey değişecek.

Tutunduğun, güvendiğin, övündüğün her şey yok olup hiç olacak.
Sonunda nereye varacağını biliyorsan, yaşantını şimdiden dikkati olarak düzenlemen gerekiyor.

Anlamsız bakmaktan, yaşamaktan vazgeç.  
Ebedi yaşamak fırsatı var ve bu yolu biliyorsan neden bu konuda bir şeyler yapmıyorsun.

Seni yoldan alıkoyacak oyuncaklarla oyalanmaktan vazgeçmelisin.
Senin olmayacak, öbür dünyaya götüremeyeceğin şeyleri biriktirmek için neden bu kadar yoruluyorsun.

Tanrı ile arana mal, mülk, para, makam gibi sevgi vererek oluşturduğun engelleri kaldırmalısın.

Yani sevmemelisin.
Sevgi, sadece Tanrıya götüreceğin armağandır.

                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar