“Hocam,
Seni kefene sarıp
sarmalayınca, yıkayıp arıtarak kefenleyince nereye gömelim?”
Bukrat dedi ki:
“Oğul,Beni bulabilirsen nereye istersen gömüver gitsin?”
Bu uzun ömürde ben, kendimi bulamadım ki sen öldükten sonra beni bulasın!
Öyle bir yere gidiyorum ki bu
gidiş vaktinde bir kılımın bile kendinden haberi yok!”
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Bukrat, meşhur bir hekimdir.Tıp ilmini onun meydana getirdiği söylenir.
***
Gömülen ölü beden çürüyerek kimyası değişir, ruhu ruhlar âlemine gider.
Mezar o kişiyi ve yaptıklarını hatırlamak içindir.
Ölüm iki türlüdür.
1. İradi
ölüm.(Emirle olan) Hayvani ruhun bedenden ayrılmasıdır.
2. Tabii
ölüm.
Hayat iki türlüdür.
1. İradi hayat.(Emirle olan)
2. Tabii hayat.
İradi hayatın sonu vardır ve
yeme içmeye bağlıdır.
Tabii hayat ebedidir.
Hz. Peygamber (S.A) “Mütü kalbe en temütü” ölmeden evvel ölünüz,
buyurmuştur.
Ölmeden önce tabii hayatı,
ebedi hayatı yaşamaktır.
Akıllı olan kendini, nefsinin
arzularından uzaklaştıran ve ebedi hayatın lezzetleriyle gönlünü sevindirendir.
Akıllı insan bilir ki, mal ve
evladı ona fitne (bela, sıkıntı, ayartma, azdırma, ara bozma,
karışıklık) ve üzüntü vericidir.
Zahmet ve acılara sebeptir.
Nefsinin lezzetlerini iten,
gönlünü bu bayağı fikirlerden uzaklaştıran rahat ve selameti bulur.
Ölümün değerini bilmeyen,
uzun ömürlü ve ihtiyar olmasını diler.
Hâlbuki ihtiyarlık şiddetli
bir maraz (Hastalık, dert, bela, dayanılması güç
durumlar) ve uzun süren bir hapishane hayatıdır.
İhtiyarlıkta kuvvetten
düşülür.
Ölüm, ruhu bedenin bu
zahmetinden, yaşlılığın eziyetinden kurtarır.
Ebedi hayata, doğruların,
faziletlilerin bulunduğu yere götürür ve ona olgunluğun, lezzetini verip huzura
kavuşturur.
Ölüm yok olmak değildir.
Ruhun, bedenden ayrılmasıdır.
İnsan ruhu, Allah’ı bilen,
bütün aklın bir kıvılcımıdır.
Onun için ölmez, beden gibi
parçalanıp erimez, ebedi ve bakidir.
*
Ölüm, bedenin soyut bir hayal
olan ruhtan iğlisini kesmektir.Eğer mümin ruhu ise onun hayali ölümün içine girer.
Eğer mümin değilse ölüm,
ruhun hayali içine girer.
O halde gerçek ölüm, mümin
ruhunun bedenden ayrılarak diğer mümin ruhların mercisine girmesidir.
Sekarat-ül mevt(Koma) hali: Nefsi ister fakat vücudu kuvvetten düştüğü
için bunu karşılayamaz hayalleri çoğalır.
Anlamsız etrafına bakınır,
ağlar, gözlerini sıkar veya gözlerini fazla açarak bakar.
Hayaller ruhunu tekrar sarar.
Ruh bedeni terk etmek, beden
ise bağlanmak isteğindedir.
İşte bedenle ruh arasındaki
bu çekişmeye halet-i nezi (ruh çekişmesi) denir.
Bu çekişme bazen çok zorlu ve
zahmetli olur.
Nihayet hayvani ruhun son
kuvveti biter.
Son nefes beden içinde kalır.
Ruh bir kuş gibi uçar ve
bedenin etrafında dönmeye başlar.
Mümin olmayanın bedeni
şiddetli ve korkunç hayaller içinde kıyamete kadar azap çeker.
Mümin bedeni ise türlü
lezzetler ve nimetler içinde olduğunu duyar.
Çünkü ruhun bedenden
ayrılışı, tıpkı uyku hali gibidir.
Ruhlar âleminde dünyada
yaptıklarının ve ahlakının aynısını yaşar.
Güzel söz, güzel yaptıkların ve
güzel ahlakıyla daima bakidir.
Cehennem korku ve azabından
uzak, daima lezzet ve nimetler içinde yaşar.
Eğer hayatı hayır (İyilik) ve şerle (Kötülük)
karışık geçmişse, Berzah (ruhlar âlemi) hayatı
da kararsızlıklar içinde geçer.
Bazen huzur ve rahat, bazen
acı ve azaplar içinde yaşar gider.
İşte ölümün Berzah âlemindeki
lezzet ve acıları, rahat ve zahmetleri, tıpkı hayattaki bir insanın rüyasında
gördüğü lezzet ve acı, duyduğu rahat ve zahmetler gibidir.
O halde ölümün haşre kadar
olan haliyle, hayatta olan insanın uykudan uyanış hali birbirinin aynıdır.
Demek ki, uyku ile ölüm birdir.
Uyku da bir nevi geçici ölüm
halidir.
İşte bunları bilenler,
dünyadaki ve ölümden sonraki halini bilen ölümden korkmaz,
Ölümü nimet bilir.***
Marifet name.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.
***
RAVLİ