Süleyman, o kadar kuvvet ve
haşmetiyle bir gün giderken bir yandan bir alay karınca geçti.
Karıncaların hepsi, tazim
etmek (saygılarını sunmak) için Süleyman
peygamberin huzuruna çıktılar.
Bir karınca huzura gelmedi.
Yuvasının önünde toprak
tepesi vardı.
O karınca, o tepeyi düzeltmek
için yel gibi toprak zerrelerini birer, birer taşımaktaydı.
Süleyman, bu karıncayı gördü
ve yanına çağırıp dedi ki;
Ey karınca, görüyorum ki
güçsüz kuvvetsizsin.
Nuh’ ömrüyle (bin seneden fazla)
Eyüb’ün sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya kudret bulamazsın,
yine işin başa çıkmaz.
Karınca, dile geldi de
padişahım dedi, bu yolda ancak gayretle, emekle, çalışmayla, çabalamayla yürünebilir.
Sen benim
yaradılışıma filan bakma.
Gayretimdeki,
emeğimdeki, çalışmamdaki, çabalamamdaki yüceliğe bak.
Benden ayrı bir karınca ar,
göremiyorum onu.
Fakat beni aşk tuzağına
çekti.
Bana dedi ki:
Sen şu toprak tepeyi buradan
atar, bu tepeyi dümdüz yol yaparsan, ben de senin yolundan bu ayrılık kayasını
kaldırır, o zaman seninle düşer kalkarım.
Şimdicik ben de bu işe bel
bağladım.
Bu toprak taşımaktan başka
işim gücüm yok.
Bu toprağı kaldırır, dümdüz
bir hale getirirsem vuslatını elde (Baş başa
kalabileceğim) edebileceğim.
Bu hususta çalışıp çabalarken
ölürsem hiç olmazsa yalan yere davaya girişmiş sayılmam ya.
AZAZİM, AŞKI KARINCADAN ÖĞREN.
BÖYLE BİR GÖZ
SAHİBİ OLUŞU, KÖRDEN BELLE.
Karıncanın kilimi çok karadır
ama yolda da gönlünde bir salan yatmada.
Bilmem ki bu yolda ne haldir
bu?
Bir karınca, aslanın kulağını
çekmede
. ***
İLAHİNAME FERÜDİDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392
*
İşte böyle yaren,
Sen sana düşen görevi yapmaya
bak.
Töreni bırak, övgü almak için
uğraşma.
İçinden gelen sesi dinle ve
gereken çalışmayı yap.
Yüce bir buluşma istiyorsan o
yolda söylenenleri gücünü, kuvvetini, zamanını hesap etmeden işe giriş.
Çünkü sana nasip olan ödül
çalışmanın, çabalamanın, gayretin, emeğin içine konmuştur.
*
RAVLİ