Gözlerinden kanlar akarak, yüreği parça-parça olarak sahralara uğradı!
Uzaktan bir köylü gördü.
Öküzünü bağlıyordu, yüzünden
de nur akıyordu adeta.
Şeyh köylünün yanına gitti,
selam verdi.
Uğradığı iç sıkıntısını
anlattı.
İhtiyar, bunu duyunca dedi
ki:
Ey Ebu Sait!
Şu yeryüzünden yüce arşa
kadar bütün âlemi buğdayla doldursalar!
Hatta bunu bir kere değil de
yüzlerce defa, daimi olarak yapıp dursalar, sonra bir kuş olsa da binlerce sene
içinde bir tek buğday yese, yedikten sonra uçsa, bütün alemi gezip dolaşsa,
böyle-böyle o buğday yığını bitse.
İşte insanın canı, bu kadar
uzun bir müddet içinde Tanrı tapısından bir koku duysa bu zaman bile,
Ey Ebu Sait, pek azdır!İsteklilere çok sabır gerek.
Herkes sabırlı bir istekli olamaz ki!
İçte bir istek meydana
gelmedikçe nafenin (Misk ceylanı) göbeğindeki kan, misk olamaz.
Bir gönülde istek yok mu?
O gönül gökler kadar geniş
olsa yine kanlarla doludur!
İsteksiz kişi şaşkındır.
Hâşâ (Olmaz öyle şey), onun
canı yoktur, cansız bir suretten ibarettir.
Eline bir inci, mücevher
hazinesi düşse bile isteğe daha hararetle yapışman, daha istekli olman lazım!
Mücevher hazinesini elde edip
ona kani (Kanmış, inanmış) olan, o hazineye, o mücevherata
bağlanıp kalır.
Kim yolda bir şeye
bağlanırsa o şey, o adamın putu olur, ona bağlanır kalır.
İçin daraldı, aşka düştün.
Bir kadeh şarapla sarhoş
oldun, aklın başında yok ama bir kadehçik şarapla sarhoş olma.
Ara, iste, bu işin sonu
yoktur!
***
MANTIK AL- TAYR 1
Feridüddin-i ATTAR
İslam klasikleri. M.E. B.
2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI ( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Neler öğrendik:
1.
Tanrı yolunun
Tanrı’ya ulaşmakla bitmediğini, Tanrı ile beraber sonsuza kadar devam ettiğini
öğrendik.
2.
Tanrı’yı arayış
yolculuğunda sadece merakın istenilen yere ulaştırmadığını isteğin kararlı olması
gerektiğini öğrendik.
3.
Yoldan alıkoyacak
maddi unsurlara bağlanmamaya özen gösterilmesi gerektiğini öğrendik.
*
RAVLİ