Yolun bütün inceliklerini
görür, bilirdi.
Kimsenin elinden bir şerbet
içmezdi.
Bir gün birisi:
” Efendim, neden şerbete hiç
rağbetin yok?” diye sordu.
Dedi ki: “ Görüyorum; başımın
ucunda ölüm, dikilmiş bekliyor.
Şerbet içmeye niyetlensem
hemencecik elimden kapacak!
Başıma dikilmiş böyle bir
memur varken şerbet içersem bana zehir olur doğrusu.
O memur, durup dururken nasıl
olur da şerbetten lezzet alırım?
O şerbet, bana gülsuyu
şerbeti olmaz.Ateş kesilir.
Bir an baki kalan şey,
yüzlerce âlem bile olsa ancak yarım arpa değerindedir.
Bir an sürecek olan vuslata (Buluşmaya) nasıl dayanabilirim,
Aslı temeli yok ki!
Muradına erişmişsen, başın bu
yüzden yücelmişse bir solukluk murat almayla bu derece böbürlenme!
Yok…
Öyle değil de muratsızlıktan
halin, kararıp kalmışsa yine ağlayıp inleme.Çünkü bu muratsızlık da bir sarhoşluk müddetinden ibarettir!
Bir mihnete (Zorluğa) düşer, bir zahmete uğrarsan bu yüceliğine
alamettir (İşaret, iz, nişan, belge),
Hor hakir olmana değil.
Peygamberlerin çektikleri
belayı, kimse Kerbela’ da bulamaz, gösteremez.
Sana görünüşte bir zahmet
gösteren, hakikatte can gözü açıksa bir define göstermiştir.
Her an, ondan yüzlerce
hidayet (Doğru yola kılavuzlama, Hak yolunun
aydınlatılması) erişmededir.
Bütün âlem onun
lütfüyle, onun ihsanıyla dopdoludur.
İhsanını hatırlamıyorsun da
onun için azıcık bir zahmetine bile katlanamıyorsun.
Bu iş, nasıl olur da dostluk
nişanesi sayılır?
A içi kararmış, sen tepeden
tırnağa kadar bir deriden ibaretsin!
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren,
Dünya lezzetini bir tadarsan
bağlanır yanlışlıklara doğru gidersin.
Seni kendine çeken, esir
eden, mahveden, tuzağa çeken dünya tatlarını hiç kendi bedenine almaman
öğütleniyor.
(Şerbetten kasıt tat,
içmekten kasıt içine alıp damarlarında dolaşmasına izin vermek)
*
Dünyada hoşlandıklarında,
sevdiklerinde, nefret ettiklerinde, acıların da, üzüntülerin de gelip geçer.
Zaman öyle bir geçer ki
yaşamışlıkların geride alıp verdiğin bir soluk gibi kalır.
Binlerce yıldır dünyaya
gelenler göçüyorlar.
Sen de geç.
Dünyaya sevgiyle bağlanma,
bırak onu.
Dünya olanaklarına sevgiyle
bakma.
Kalıcı olana gözünü dik ve
kalıcı olanı iste de bu uğurda yol al.
Gönlünü kalıcı olana
vermeyen, gönlü diri bir er olamaz.
*
Dünyanın hoşluk veren
tatlarını almaya çalışma.Sevinç içinde olmanın yollarını ara.
Pis işler (İçki, kumar, fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık, arabozuculuk,
yalancılık Vb.) önce sana zevk verir.
Fakat sonuç olarak bakarsan
hepsinin perişan olduğunu görürsün.
Tanrı bela verdiği zaman önce
acı duyarsın, çare arayışına girersin, çaresizliğini anlar ve yalvarışa
geçersin.
Sonrasında doğru yolların
olduğunu, yanlış gittiğini görürsün, bu kadar zararla dönerek kurtuluş yolundan
gitmeye başlarsın.
Sana önce sözlü, sonra
sitemli uyarılara aldırış etmediğin ve öğütlerden ders almadığın için, seni
doğru yola getirmek için belanın verildiğini anlamalısın.(Belanı bulursun)
Zahmet ve sıkıntıların içine
konan sana sunulan nimetleri sabırla almalısın.
Şükreden ve sabreden elbette
ki karlı çıkar.
Şikâyetçi olan birbiri ardına
yapıştırdığı şikâyetlerin sonunda hasta olur ve ölür.
“Neden ben!” Diye
şikâyetçiler söyler.
Be şaşkın nedeni sensin.
Hem neden ben diyorsun.
Hem de dediğini anlamıyorsun.
Yaren, bazı şeyler ahret
âleminde olan şekiller dünya âleminde zıt veya farklı şekillerde kendini
gösterir.
Kafan karışmasın, anlam
bütünlüğün bozulmasın.
Mevlana Hazretleri atlara
ters çakılan nal olarak anlayışımıza açıklamıştır.Yani nal izlerine bakanlar, ters çakılmış nal izine bakıyorsa aksi istikamete gidildiğini anlar.
Uygun olmayanlar anlamasın diye böyle tasarlanmış.
Aynaya baktığın zaman
yukarıda olan yukarıdadır.
Aşağıda olan aşağıdadır.
Sağında aynada gördüğüne
dönüp aslına bakarsan solunda olduğunu görürsün.
Solunda aynada gördüğüne
dönüp aslına bakarsan sağında olduğunu görürsün.
Bu aldatmacaya dikkat et.
Anlam bütünlüğü üzerine bu
öğreti tasarlanmıştır.
***
RAVLİ