İhtiyar oduncu ile Sultan Mahmut 24
Sultan Mahmut elli atlı ile avlanmadan
dönüyordu.
Yolda kendisine bir çadır
kurdular, avı da ateşe vurdular.
Padişah gezinirken yolda
kuvvetsiz, bir ihtiyar gördü.
Odun yüklenmişti, yükü
padişaha pek ağır geldi.
Ona acıyıp yanına gitti, dedi
ki:
Bu odun kaça?
Yoluna gitmekte olan İhtiyar oduna
müşteri olanın Sultan Mahmut olduğunu bilmiyordu.
Dedi ki:
Beyim, iki arpaya satıyorum.:
İki arpa ver al, dedi.
Sultan, içinde yüz altın olan
para kesesini önüne koyup içinden bir tanesini ihtiyarın avucuna koydu.
İçinde yüz altın dinar
bulunan bir dağarcık (Kumaştan veya deriden yapılan küçük torba, kese) vardı ki
içindeki tek dinar, iki arpadan ağırdı.
Padişah, onu açıp ihtiyarın
önüne oturdu, avucuna bir altın koydu.
Dedi ki:
İhtiyar!Bu altın iki arpa eder.
Razı olursan kabul et, al.
İhtiyar!
Bu dedi, iki arpadan
fazladır.Terazi de yok ki tartalım.
Nasıl olacak bu iş?
Padişah ihtiyarın eline bir
altın daha koyarak:
Bak bakalım, dedi, bu iki
lira eder mi?
İhtiyar:
Tartmadan bile belli. Bu, daha ağır, daha fazla, diye dedi.
Padişah bir tane daha verip:
Ya bu nasıl? Dedi.
İhtiyar:
Bu da fazla, dedi.Bu suretle ona altınları teker teker veriyor, fakat hepsinin de iki arpadan ağır olduğunu biliyordu.
Hâsılı bütün dağarcığı
boşalttı.
Dağarcığı ihtiyara attı.
Dedi ki:
Antınları dağarcığa koy.Bu dağarcık, onların dağarcığı.
Şehre götür, orada terazi
vardır.
Tart, biç, içinden iki arpa
al.Geri kalanını hemencecik padişahın kapıcısına götür, teslim et.
Padişahtan ihtiyar altınları
aldı.
Padişah da at sürüp sarayına
gitti.
Ertesi gün ihtiyar saraya
geldi.
Dün görüştüğü kişinin padişah
olduğunu görünce titremeye başladı.
Padişah ihtiyarı görünce:
Yol verin, ihtiyarı karşıma
oturtun dedi.
İhtiyar oturunca padişah:
A ihtiyar, ne yaptın? Bir, bir söyle bakalım, dedi.
İhtiyar:
Ey gönüller aydınlatan
padişahım, dün sabaha kadar aç yattım.
Padişah:
Neden dedi.
İhtiyar:
Benimle yolda bir alış
verişte bulunmadın ki. Beni zengin sandın, dün gece öylece aç bıraktın işte dedi.
Padişah dedi ki:
Hadi o altınları al götür. Hepsi de senin.
İhtiyar:
Padişahım, mademki altınların
hepsini bana verecektin, neden dün vermedin de bir, bir avucuma koydun?
Padişah:
Bana beyim dedin. PADİŞAH OLDUĞUMU BİLMEDİN.
A ihtiyar.
Gönlüm istedi ki benim dünya
padişahı olduğumu bilesin, anlayasın. Benim padişahlığımı
anladın ya, artık bütün ihtiyaçların karşılandı, sen de padişah kesildin, dedi.
Azizim!
BU YOLDA İHTİYAR ODUNCU SENSİN, ALLAH NURU DA PADİŞAH
Allah’ın bağışlaması ile
soluk nefes alıyorsun ya, İşte yaşadıkça aldığın bu
nefesler, altındır.
Adeta bir, bir altın elde
etmedesin.
Yarın dünyadan ölüp ebedi
hayat verilirse önüne bu dünyada topladığının karşılığını bulacaksın.
Sevgili dünya ömrün gelip
geçer.
Binlerce yüz yıl yaşasan bile
ebedi ömre göre bir nefes bile sayılmaz,
Ham değilsen bunu böyle bil.
Olgunsan bunu böyle bil.
Bir anlık solukluk ömrü de
yaşadın sayarsan binlerce asırlık ömür, bir kıl değerinde bile olamaz.
Bir anlık ömürde
yorulup zahmet çekersen ebedi ömür zevkini elde edersin.
Fakat zaman bağı, ayağını
tutarsa zaman kaydında kalırsın, olduğun yerde
ölür gidersin!
***
İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.EB. YAY.392
*
Alış verişte karşılıklı tam
anlaşma olmadan para ve mal kullanılmaz. Allah’ı her şeye gücü yeter olduğunu bilmiyorsan ayrılan payın tek, tek verilir.
Bilirsen ve anlarsan payına
düşeni birden alırsın.
Aklı az olana serveti
koruyamayacağı için az, az verilir.
Kıymetli zamanını boş
geçirme, çalış.
*
RAVLİ TANRIYI BİLMEK GÖRMEK yaz Googleden oku.
*
RAVLİ