14 Mayıs 2013 Salı

EL DEĞMESİ

Sultan Mahmut, avlanırken ansızın askerinden ayrı düşmüştü.

Bir ihtiyar adam, eşeğine diken yüklemiş, sürüp gidiyorken diken demetleri çözülüp düştü…

Adamcağız kalakaldı…
Başını kaşımaya başladı.

Sultan Mahmut, ihtiyarın perişan bir halde düştüğünü, eşeğinin kakılıp kaldığını, dikenlerin yere serildiğini gördü.

Yanına gidip:
” Sana yardım edeyim mi, ister misin?” dedi.

Adam :
“ Elbette” dedi…
“Bana yardım edersen ne çıkar ki?
 Ben faydalanırım, sense ziyana girmezsin.

* Görüyorum, güzellikten nasibin var…
Güzel yüzlülerin lütfüne şaşılmaz.”

Padişah lütfedip atından indi; 
Gül gibi elini dikenlere uzattı.
Adamın yükünü eşeğe yükledi.

Tekrar atına binip askerinin bulunduğu tarafa doğru sürdü.
Askerine varınca dedi ki:

“ Şu yandan bir adam, eşeğine diken yüklemiş, gelmekte.
Her yandan onu kuşatın, huzuruma getirin.

Asker, derhal o tarafa yürüdü, yolu kestiler…
Adama padişahın yanına varılacak yoldan başka bir yol kalmadı.

Kendi kendisine:
” Bir arık eşekle böyle bir zalim askere nasıl karşı koyabilirim?” diyordu.
Korkuyordu ama o sırada padişahın başına çekilen şemsiyeyi gördü…
O tarafa varılacak yolu buldu.

Eşeğini padişahın huzuruna kadar sürdü…
Padişahın yüzünü görünce dehşetle utandı.

Yarabbi, dedi…
Halimi kime anlatayım?
Sultan Mahmut’a hamallık ettirmişim meğerse!

Padişah dedi ki:
“ A yoksulum, söyle bana bakayım ne haldesin?”

Adamcağız
“Aykırı oyuna kalkışma…
Halimi biliyorsun…
Şimdi tanımazlıktan gelmesene!

Yoksul bir ihtiyarım.
Yük taşımakta, gece gündüz çölden, ovadan diken toplayıp götürmedeyim.

Onları satar, ancak kuru ekmek alırım…
Elimdeyse sen bana ekmek ver” dedi.

Padişah dedi ki:
“ Dertli ihtiyar, fiyatını söyle bakayım…
Dikenlerini kaça alayım?”

Adam
 “ Ey zamanın padişahı, ucuz almaya kalkışma; 
Onları on kese altına bile satmam” dedi.

Askerler adama:
“ Ahmak herif, sus.
Bu, ancak iki arpa değer…
Amma da ucuz satıyorsun ha!” dediler.

İhtiyar dedi ki:
“ Doğru.
Bu iki arpa değer ama böyle alıcı az düşer; 
Bu iyi bir alıcı!

BİR DEVLET SAHİBİ, ELİNİ DİKENİME SÜRÜNCE DİKENİM, YÜZLERCE GÜL BAHÇESİ MEYDANA GETİRDİ.

Onun gibi bir devletli, dikenime el sürünceye kadar mahrumiyet.
Bana nice dikenler yükledi.

Evet…
Bu bir dikenden ibaret; değeri pek ehemmiyetsiz,
Fakat onun eli sürülünce yüzlerce can değerindedir!”

                                  ***
MANTIK AL- TAYR 1 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M.E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                       ***
Yaren,

Yüce bir insan sana yol gösterir, yardım ederse, dikenlerden kurtulursun.
Diken: Hayatın sana acı verdiği davranışlardır.

Aslında bunların ne anlama geldiğini bilmediğinden ve sonuçlarının ne olacağından haberin olmadığından duyduğun acılardır.

Sana batan dikenleri, yol gösteren pir; bir-bir ayıklar seni sakinleştirir, tedavi eder, sağlığına kavuşturur, kuvvetli hale getirir.

Eğer sen ben biliyorum, kendi dikenimi kendim temizlerim diyorsan bu iyi bir düşüncedir.

Ama unutma ki elinin uzanamayacağın yerlerin de var.
Uzman, yetenekli, iyi niyetli, işini bilen tarafından daha hızlı, az tahribatlı, daha hızla sağlığına kavuşmaktan niye kendini mahrum edeceksin ki!

Akıllı insan imkânlardan en iyi faydalandır.
Benliğini araya sokarak, kendini mahrum etmemelisin.

Pir dediğimiz yaşlı bilge büyüğümüzden kendini daha üstün sayma, Şeytan’ın yaptığı davranış olduğunu biliyorsun.

Böyle davranan Şeytan’a ne yapıldığını ve ne halde olduğunu biliyorsundur herhalde?

                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar