4 Mayıs 2013 Cumartesi

MEZAR

Bir adamı gömüyorlardı;
Şeyh Bısri o mezarın başına gitti.

Mezara bakıp duruyor; mezarın başında kendi kendine ağlıyordu.

Diyordu ki:
Ne müşkül iş bu, bu âlemin son konağı mezar;

O âlemin de ilk konağı burası;
Şu halde ilk konakta yerin altı, son konak da!

Renkten, gösterişten ibaret olan ve sonu bundan, yani mezardan ibaret bulunan âleme nasıl gönül verirsin?

Bu sarp dünyadan nasıl korkmazsın ki sonu budur, yani mezar.
Niceye bir sonu bundan ibaret olan dünyaya bağlanacaksın?

Önü de böyle olacak ya, vay buna gönül verene!
Bu perdenin ardında hiç kimse yoktur ki onun zari-zari ağlayarak ölmüş bir ölüsü bulunmasın!

Önünde yel olunca kandili korkusuz, pervasız nasıl götürebilirsin ki?
Perde ardında birisiyle arkadaşlık edeceksen bari ölüsü bulunmayan birisiyle arkadaşlık et.

Hâlbuki sen karasevdaya tutulmuşsun;
Kasırgaya kapıldığın halde bize bir kandil getirmeye savaşmadasın!

Kandilin sönüvereceğinden korkuyor musun?
İstediğin kadar sıkı tut, dikkat et, faydası yok, çabucak söner!

Ansızın kandilin söndü mü yolda kalır, bir kuyuya düşüverirsin!
Sönmüş kandili bir hayli arasan da âlemde kimse sana haber vermez.

Yelin söndürdüğü kandile acıklansan, başına vurup dövünsen ne faydası var?

Kandil mekânsızlık âlemine ulaştı, oraya döndü mü görünmez olur.
Gören kişinin canına, bu âlemden o âleme varan yol, bir soluktan fazla sürmez.

Can bu âlemden geçti mi bu âlem, sana o âlem oluverir!
Bu âlemden o âleme giden yol, pek uzun değildir.

Arada duvar olan ancak bir soluktur.
O soluğu verdin de öldün mü seni baş aşağı toprağa atıverirler.

Ölüm halka musallat olmuştur;
Çaresiz herkes, toprağa baş koyup yatacak, uyuyacaktır.

Ölüm ne ahmağı bırakır, ne akıllıyı;
Ne bir iyi adam ondan kurtulur, ne bir kötü adam!

İster bu kavimden ol, ister başka bir kavimden;
Sende onlar gibi geçip gideceksin, bunu iyice düşün!

Kim ölür, aşağılık toprağın altına girerse herkes ona der ki;
Kurtuldu, istirahata vardı.

Ölüm, yenilmez güçlü kuvvetli bir erdir;
Ölümüne ten istirahati derler.

 

Hakikaten de dünya dağdağa (Gürültü, patırdı kütürdü, boşuna telaş ve aztırap) doludur;
Onun ilk istirahat konağı ölümdür.

Mademki ölüm sana galip gelecektir;
Ne yaparsan yap, ondan kurtulmaya çare yok!

Kalk da göklere bir adım atalım;
Bu kanlarla dolu çömleğin üstünü örtelim.

Bu dünyaya geldiğime bulut gibi gözyaşları döküp ağlayarak gidiyorum;
Ah bu gelmeden, vah bu gitmeden!

                                  ***
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI ( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                  ***
Yaren,

Mezar başında şeyhin kendisi ile yüzleşmesi hikâye edilmiş.

Ölümün var olduğunu ama ölüme ve ölüm sonrasına hazırlanırsan korkularının esiri olmaktan kendini kurtarır, enerjini boşuna harcamaz gelecekteki yaşam için hazırlık yaparsın.

Bu kabul etme duyuş, düşünüş ve hissiyatında pozitif enerjiye sahip olmanı sağlayarak kendini, aklını, duygularını faydalı hale getirirsin.

Yüz bin perde dediğimiz bu.
Korkulardan kurtulman lazım,

Korkuların çıkış yeri, ana temeli ölüm korkusu olduğunun bilincine varman ve kaçma veya yok sayma yerine Şeyh Hasan Bısri gibi yüzleşmemiz gerektiği hatırlatılarak öneriliyor.

Herkesin bildiği bu bilgiye önem verirsen fayda sağlarsın.

Ben zaten biliyorum dersen inceliklerini kaçırır, çok fayda sağlayacağın basit görünen bilgilerin büyük getirisinden mahrum olursun.

Biliyorum demekle bilinmez, ayrıntılara girip kontrol edip yaşamında faydalı şekilde kullanabilir durumda isen o zaman biliyorum demelisin

Yüzeysel bir görüş görüştür, yüzeysel bir bilgi bilgidir, ancak beklenilen faydayı sağlamaz.

Bu yazdıklarımızı yeni duymuyorsun.
Defalarca çeşitli ortamlarda söylendiği için o ortamın his yapısına göre kendince anlam verdin.

Şimdi yeniden etraflıca düşünmen ve bundan azami şekilde faydalanman için sunuyoruz.

Yani sofra kuruyoruz.
Her biri bir yerde yetişen gıdaları bir araya getirip pişiriyoruz ve yiyerek kuvvet sağlıyoruz.

Kuranı kerimi defalarca hatim indiriyoruz neden?
Sevap diye.

Sevap ne?
Allah tarafından mükâfatlandırılan hareket,

İyi olan davranışlarımızı unutmayalım, kötü bir yola farkında olmadan girmişsek farkına vararak yanlış yoldan dönüp doğru yola girmek için.

Yani yaren, Allah’ın bizi beğeneceği davranışta bulunarak Allah ile bağımızı kopartmamak ve daha sağlamlaştırmak için.

                                             *
İnsan ruhu, bedenden ilgisini çekince ilk makamına (ilk yerine) gider.
Her ruhun makamı bellidir.

Oradan gelmiş, ölümden sonra da oraya döner.
Hiçbir ruh, makamını geçemez.

Ancak kemal ve irfan sahibi olanlar yükselir.
Cisim âleminde (Dünyada iken) ilim ve taharette (bilim ve temizliğinde) kalan ruh, yine kendi alanına döner.

Eğer ruh bedende iken temiz kalmış, kemal ve irfan alanında yükselmişse ölümden sonra daha yüksek makamlara çıkar.

Eğer irfan ve kemalde yükselmemiş, fakat kendi alanında bilgili ve temiz kalmışsa, ölümden sonra kendi ilk makamına döner.

Bu iki zümre, fani ve sefil dünyadan kurtulup giderler ve ikinci dirilişe kadar zevk ve huzur içinde diğer yüksek ruhlarla birlikte yaşarlar.

Eğer insan ruhu, bu cisimler âleminde, hayvani ruha mağlup ve kendi ilim ve taharetinden (İlim ve temizliğinden) sıyrılmışsa hayvani ruh, onun yüksek akılla temasına engel olur.

Ölümden sonra süfli (aşağı) âlemde kalır ve ikinci dirilişe kadar elim bir azap içinde hayvani ruhla mahpus kalır.

Bütün yüksek ve süfli (aşağı) ruhlar, büyük kıyamette ve üçüncü üflemede her ruh, kendi cesedine girer ve onunla haşrolunup her insan kendi işlediğini, dünyadaki amelinin karşılığını görür ve bulur.

Dünya ile ahret arasındaki yolun mesafesi insanın ölümüdür.
Onun için her insanın ölümü onun küçük kıyametidir.

O halde kendini bil ve muhakkak inan ki bir toprak cisim değil, bir ruh-i paksın (temiz bir ruhsun), Sen, devreden feleklerin neticesisin.

Sen, keyfiyet (İyi veya kötü) niteliklerinin, büyüklüklerinin hülasası (özü)sın.

Sen, kâinatın da özüsün.
Çünkü sen, bir meyvesin ki Cihan ağaçlarının zerreleri, senin geçiş ve çıkış hareketlerinin, tavırlarının eseridir.

Sen, öyle parlak bir çekirdeksin ki, kâinatın bütün dalları senin fürüundur.( senden bitmiş ve üremiştir.  

Öyle bir noktasın ki, bütün varlıkların gözleri harflerindir.

Eğer kendini böyle bilirsen Allah’ı da öyle bilir ve onunla mutmain (içi rahat, şüphe kalmamış) olur, kalben rahat eder ve ölümden katiyen korkmazsın.

Aksine onu büyük bir nimet bilirsin.
Çünkü

Topraktan gelen ve toprak olacak olan vücudunu Kafdağı ve temiz ruhunu da Anka kuşu gibi görürsün.

( Anka: Yücelerde yaşayan, yere hiç inmeyen kuş)
                                                   *
Marifet nameden alıntı.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.
                                                   *

Özel,

Arif neyi bilir, neyi anlar?
Gönlü Allah’ın lütfünü kalbiyle bulur.

Eşyanın hakikatini bilir.
Allah’ın zatını bilir.

Allah’tan başka varlık tanımaz.
Gönül evini temizleyerek sevgiliye(Allah’a) hazırlar.

Allah’ı duyar ve görür.
Dünya varlığı değersizleşmiştir.

Bedenini ve giysilerini temizler.
Gönüldeki günah ve vesveseyi temizler.

Tanrı sırrını her şeyden ayrı tutar.
Temizliği tamam edince Tanrı ile konuşmaya layık olur.

Namazı kabul edilen namazlardan olur.
Bilenle bilinen birleşir, bilmediklerini bilen olur.

Güzel ve iyi huyların aslı olan huylar nedir?

ADALET: Yolu adalet olanın zulmü olmaz.

                   İyilik adaletle kendini gösterir.

                   İleri ve üstün olgunluk verir.

                   Karşılığında nur ve rahmet alınır.

HİKMET: Ne canı ne gönlü bir şeyin üstünde uzun-uzun düşünmez.

                  Boş ver de demez.

İFFET:    Namuslu davranarak şehvetini zarar vermeyecek hale getirir.

                Cinselliğe fazla düşkündür ne de kesilmiştir.

 

YİĞİTLİK: Ululanman ve alçak davranışlardan kendini kurtarmıştır.

                    Korku ve kızgınlık yoktur.

Her güzel huyda orta yolu gözetme vardır.
İşinde kontrol vardır.

Gücünde kontrol vardır.
Sözünde doğruluk vardır.

Kalbi ölü ne demektir?
Ben görüyorum, biliyorum diyerek hiç kimsenin sözünü dinlemeyendir.

Neden korkarsın?
Aradığını bulamamaktan.

Beklediğin şeyi elinden kaçırmaktan,
Hakikate nasıl ulaşırsın?

İnanırsın, bilgilere doyarak olgunlaşırsın sonra imanda ve vicdanda bir şey kalması ile olur.

Neyi sormalısın?
Aç mısın, susuz musun, bir şeye ihtiyacın var mı? Diye.

Neyi sormamalısın?
Milliyetin, inancın, mezhebin, paran

Hoşgörülü davranışa hoşgörüsü olmayan ne der?
Aptallık.

Kendine mal etmek neye neden olur?
Kendisine mal etmek duygusu, düşüncesi isteği başladı ise, çevrenden sana cimrilik başlar.
                                            * 
RAVLİ

Popüler Yayınlar