Ay dedi ki:
Ben güneşe olan aşkımla âlemi
ebediyen nurlara gark edeceğim.
Ona dediler ki:
Sözün doğruysa gece gündüz
durmadan koşmalısın da
Nihayet ona ulaşmalısın.
Ona ulaştın mı da onda yok
olursan, varlığın görünmez artık.
O zaman onun ışığı ile
parlarsın.
Onun yüceliği, varlığını
ortadan kaldırır.
İşte o vakit onun nuru ile
göründün mü halk, yüzünü görmek için koşuşturur.
Herkes parmağıyla birbirine
seni gösterir.
Herkes, gözünü sana diker.
Ne oldu da ay, güneş önünde
ışık vermede, görünmededir?
Der.
Bir âşık, pervasızca yok
olmuştur da toprağın arda kalan kısmından görünmüştür.
Birisi, kendisini nura atmış,
yakıp yandırmıştır da bir müddet ayrılıktan sonra buluşmaya kavuşmuştur.
Ayın on dördü bile o kadar
güzelliği ile yine hilal halindeki noksanlıktan yardım görür.
On dördüncü gece kendisini
bezemiştir, bu meydanda.
Fakat kimse ona dikkat etmez,
kimse onu göstermez, çünkü o, kendisini görmededir.
Fakat hilal haline geldi,
yeni ay oldu mu herkes ona göz diker.
Sen de varlığına bağlı
oldukça bitmez tükenmez belalara çatarsın.
Fakat gönlün, yokluk
diyarında konakladı mı insanların benlik ve varlık pisliğinden temizlenir,
arınırsın.
Yaradan yerine insanların
oluşturdukları şeyleri sevmeye, değer vermeye alıştın mı?
Çocukluktan çıkıp yetişkin
olamazsın, er olamazsın.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392
*
Yaren,
Yok, olmak sana korkutucu
gelebilir.
Bu yok oluşu şöyle anlayıp
algılamalısın.
Sen dağ başında buz olduğunu
düşün.
Güneş vurdu eridin su oldun.
Su aşağıya doğru akar.
Sen aşağıya doğru gidersin.
Peki, yücelere çıkmak
istersen kendini rüzgâra teslim etmen gerekir. Rüzgâr seni buhar yapıp,
üzerinde ki başka maddelerden arıtarak alır, yüce dağları sana aştırır, lazım
olan yere yağmur olarak yağdırır.
Kar, buz, yağmur, buhar
hangisinde olduğunu düşün.
Ey yaren yok olmak dediğimiz
kendini susamışlara ulaşmak için, yararlı olmak için, kendini değişime yönlendirmektir.
*
RAVLİ