Yeni bir şey elde etmek için buğday yemeden çekinmedi, cesurluk gösterdi.
Bütün o eski nimetleri bir
buğday tanesine sattı;
Elinde ne varsa bir buğday
uğruna yaktı, kül etti!
Her şeyden çırçıplak bir hale
geldi mi yine gönlüne bir derttir düştü;
Yeni bir aşk geldi, kapısının
halkasını çaldı!
Aşk ayrılığına düşüp adeta
yok olunca o yeni eski de gitti, o da yok oldu.
Hiçbir şey kalmayınca
hiçlikle uzlaştı;
Elinde ne varsa hepsini bir
hiçe verdi gitti!
Varlıktan gönlü çekmek ve
ölmek;
Bu bizim işimiz de değil,
Her babayiğidin de harcı
değil!
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Cenab-ı Hak ruhlar âlemini
yarattıktan 2000 yıl sonra cisimler âlemini yarattı.
Arş-ı-aladan karanlık
perdelere varıncaya kadar, hepsinin düzenini 6 günde tamamladı.
Kâinatın her tarafını
meleklerle doldurdu.
Yeryüzünü çeşitli
yaratıklarla doldurdu, rızkını sağladı, yaşam süresini rızkına bağladı.
Yeryüzünde renksiz, dumansız
ve ısısız ateşten cini yarattı ve ona Maric adını verdi.
Maric cin topluluğunun
atasıdır.
Sonra karısını yarattı ona
Marice adını verdi.
Onların evliliğinden cin
topluluğu üremiştir.
İblis bunlardandır.
Cin topluluğu o kadar çok
üremiştir ki yeryüzünü doldurmuştur.
Cinlerin asıl sureti
insanlarınkine benzer.
Fakat bedenleri, bedenleri
meleklerinki gibi latif olduğu için diledikleri suretlere girerler.
Dünyaya sığmayan cinler,
Allah’ın emriyle dünya semasına çıkmış ve orada yaşamaya başlamışlardır.
Bütün cinler gece-gündüz
Allah’a ibadet eder, hiç ona asi olmaz, emirlerine karşı gelmezler.
Fakat 7000 sene sonra,
yeryüzünde kalanları, kötülük yapmaya ve kan dökmeye başladılar ve ibadeti terk
edip Allah’a isyan ettiler.
Sonra Cenab-ı Hak, her yüzyılda bir
kendilerine gönderdiği peygamberi öldürmüş ve böylece 12000 senede 120
peygamber öldürmüşlerdir.
Sonra Tanrı onlara kızmış,
dünya semasında yaşayan iblis ve çocuklarını yeryüzüne göndermiş ve
dünyadakilerle birlikte toplandıkları bir yerde gökten indirdiği bir ateşle
hepsini yakmıştır.
Sonra başka bir gökten
indirdiği İblisin torunlarını, bir denizin adalarında yerleştirmiştir.
O zaman İblis, Allah’a çok
itaat ve ibadette bulunduğundan kendisini yedinci kattaki Sema’ya kaldırmıştır
ve ondan razı olup Cennete sokmuştur.
Yeryüzü boş kalmasın diye
dünya semasından gönderdiği meleklerle doldurmuştur.
Bunlar da 1000 yıl Allah’a
ibadet etmişlerdir ve böylece Cinlerin yaradılışından 20000 yıl geçmiştir.
Sonra Cenab-ı Hak Hz. Âdem’i
yaratmak isteyince Azrail (A.S.) yeryüzüne gönderip ona, 7 iklimden (kıtadan) toprak aldırtmış ve sonra Cebrail’i (A.S.)
gönderip o kuru toprağı yoğurup hamur haline getirmiş ve 40 gün o şekilde
bekletmiştir.
Sonra Cenab-ı Hak, bu hamuru
Numan vadisinde, en güzel şekilde suret vermiş ve kendi ruhundan başına
üfürerek diriltmiş ve melekleri ona secde ettirip, yeryüzünde evlatlarına
peygamber yapmıştır.
Yalnız iblis, ona secde
etmediği için lanetlenmiştir. (kovulmuş)
O da bütün zürriyetiyle Âdemoğullarına
musallat olmuştur.
Bunlar insanın vücuduna
girer, kan gibi damarlardan akar ve kuruntu vererek fenalıklara sürüklerler.
Fakat hiç kimseyi zorla
isyana ve kötülüğe yöneltmezler.
Ancak, ibadetleri iyilikleri
güç ve acı,
Fenalıkları, eğlence ve
akılsızca yapılan zevkleri tatlı gösterir ve bu yolla isyana sürükler.
Cenab-ı Hak Hz. Âdem’i
yarattıktan 40 yıl sonra göklere çıkarmış ve Firdevs cennetine sokarak ona her
çeşit nimeti ihsan etmiştir.
Sonra onun sol böğründen
Havva anamızı yaratmıştır.
O zaman Hz. Âdem çok
sevinmiş, çok memnun olmuş ve bu nimetten dolayı, Allah’a sonsuz hamd ve
şükürler etmiştir.
O zaman Cenab-ı Hak, onlara: “Cennetimde kalın her çeşit nimetimden faydalanın, yalnız şu
buğday ağacına sakın yaklaşmayın ve ondan yiyip bana asi olmayın” diye
buyurmuştur.
Onlar da bu emri dinlemiş ve
1000 yıl, cennette nimet ve zevk içinde yaşamışlardır.
Sonra Âdem atamız, Havva
anamızın sözüne uyup buğday ağacından yiyince ikisi de Cennetten çıkarılmış ve
yeryüzüne indirilmişlerdir.
Hz. Âdem Hindistan’a, Havva
anamız da Cidde de 200 yıl ağlayıp pişmanlık içinde yaşadıktan sonra, Cenab-ı
Hak tövbelerini kabul etmiş ve Arafat dağında birbirine kavuşmuştur.
Sonra Şam tarafına gitmiş,
500 yıl oralarda yaşamışlar Habil ve Kabil orada doğmuştur ve sonra yine
Hindistan’a gitmişlerdir.
Ömürleri 2000 yıl olunca Hz
Âdem Serendip adasında, onda 40 yıl sonra Havva anamız Cidde de vefat
etmişlerdir.
Sonra evlatları yeryüzünde
çoğalmış ve dünyayı şenlendirmişlerdir.
(Marifet nameden alıntı)
Yaren bu bilgiler tefsir ve
hadis ustalarının birlikte aynı kanata varmalarıyla söylenmiştir.
Kaynak Kuran, hadis ve veli
ve evliyaların sözlerinden düzenlemesinden söylenmiştir.
Yaşamlarında hiç yalan
söylemeyen, bu sözlerinden hiçbir çıkar gözetmeyen, hakikat dışında başka bir
şey aramayanların sözleridir.
*
Yaren,
Doygunluğa ulaşan yeni bir
şey elde etmek için cesurca hareket eder, peki neden?
Tanrı’nın sanatını bilen
kendisine verilenlerin dışında olanları da tanımak ister, o istek diğer
istekleri tetikleyerek öyle bir yol alır ki yaratan Tanrı’yı elde etmek için
uğraşılara girişir.
Doğru Yolda olanlar Tanrı’yı
tanımak içinde yer almak ister, yanlış yolda olanlar Tanrı’yı nefsine göre
kullanmak ister.
Bir şey elde ediş için bir
şeyler vermen gerekir, büyük bir şey elde etmek istiyorsan büyük şeyler vermen
gerekir.
Tanrı senin malına, mülküne, dilinden
yaptığın duana, vs. bakmaz.
Niyetine bakar.
Çünkü sende varlık diye
güvendiğin, benim dediğin şeyler zaten Tanrı’nındır.
Tanrı seni nasıl çırçıplak
yarattıysa seni öyle ister.
(Bu
oyun büyük oyundur)
Sevdiğinden veya alıştığın
yaşam tarzından ayrıldığın zaman zorluklar, zorlamalar, özlemler başlar.
Sen sana verilenlerin
değerini bilmez ve değerine göre davranmazsan senden alınır.
Sevdiğinden ayrılık insanı
perişan eder, elinde avucunda ne varsa gider.
Dünya malından gönlünü
çekmelisin.
Ölmeden önce ölmüş gibi
yaşamalısın.
Bu iş öyle söylendiği kadar
kolay değildir.
Ömrünü bu yola verecek
misin?
İşte yaren birçok
anlatımlarla bu uzun yol sana gösterilmeye çalışılır.
Allah vardı ve hiçbir şey
yoktu.
Sen bu tarif olunan
yaradılışın başına gidip (Yokluk âlemi) geri tekrar yaşama döneceksin.
Dünya varlıkları seni
bağlarsa hareket edemez bu yolculuğu yapamazsın.,
Yokluk, yoksulluk, fakirlik,
gariplik, divanelik, delilik bu yolculuk için yapman gerekenleri anlatım
kelimeleridir.
Aklın karışmasın.
Bu andaki yaşamdan geriye bir
yol izleyerek yokluk yerine gidersin ki baktığın zaman Allah’tan başka bir şey
olmadığını görür gelirsin.
Bu yol çok uzundur, ömür
yetmez ama Allah izin verirse bu yolculuğun uğraşının bir anında olur.
Yaren sen yolda ol, bu yolda
adım atmaya devam et.
Ne zaman nasip olacağını
bilemezsin ama bu yolda olanlar er veya geç bu yolculuğu Allah’ın izniyle
tamamlarlar.
***
RAVLİ