Çocuklar onu taşladıklarından gönlünden kan damlamakta idi.
Nihayet bir külhan bucağına
sığındı.
O bucakta külhanın bir
penceresi vardı.
O sırada dolu yağmaya
başlamıştı.
Pencereden delinin başına bir
dolu isabet etti.
Doluyla taşı fark
edemediğinden beyhude yere dil uzattı.
Neden bana taş, kerpiç
atmakta diye atanı kötü bir surette bir hayli sövdü, saydı.
Orası karanlıktı…
Bu taşı da çocuklar atıyor
sanmıştı.
O sırada bir yel esti,
külhanın bir tarafı açıldı, içeriye aydınlık vurdu.
Meczup da başına gelenin taş
olmayıp dolu olduğunu anladı:
Sövdüğüne canı sıkıldı.
Dedi ki: Yarabbi, bulunduğum
şu külhan karanlıktı, fark edemedim, yanıldım…
Ne dediysem sözümü geri
alıyorum.
***
Bir meczup bu çeşit sözler
söylerse kınayıp onunla savaşa kalkışma.Çünkü o, bu makamda sarhoştur, aklı başında değildir onun.
Kararı yoktur, kimsesizdir,
gönlü de elinde değildir.
Ömrünü muratsızlıkla
(istekleri olmadan) geçirir gider…
Her an ona yeniden yeniye bir
kararsızlık gelir durur!
***
Sen kendine gel de dilini
tut;Onun gibi söylenme…
Fakat meczup aşığı da mazur
(özrü olan) gör.
Değil meczuplara, nursuz
pirsiz adamlara bile baksan hepsinin de mazur (Özürlü) olduğunu görürsün.
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)***
Aşığın gönlü kendinden geçince taşkın bir su gibi çağlar.
Böyle bir gönül, deli sıfatıyla sıfatlanmaktadır.
Aşağın gönlünde Tanrı
olduğundan, gönlünü tamamen Tanrı’ya verince insan ölçülerine göre
değerlendirmek yanlış olur.
Âşıkla âşık olduğu
arasındakini biz bilemeyiz.
Dilini tut ne demektir?
Gönlüne geleni hemen diline
getirip söyleme, gönlünden aklına getir, düşün ondan sonra söylemek faydalı ise
söyle, faydası yok ise sus.
Ey yaren; sus diyorum ama
gönlün ateşlerde ise, fokur-fokur kaynıyor ise sus da göreyim, aklın ne
kadarına mani olur bilmek mümkün değil.
Her şey Allah’tan gelir diye inancın ne denli kuvvetliyse ancak o inancın susturabilir.
Dil nedir?
Gönüldür.*
Peki, gönülde ne vardır?
Sıkıntılar,
Sevmek,
Yiğitlik,
Çekicilik,
Güzellik,
Rahatlık,
İncinme,
Kırılmalar,
Merhametsizlik,
Eğlendiren,
Güzel söz söyleten,
Hoş gören,
Bağlanan
Izdıraplar,
Açılan, kapana,
Yaralanan,
Aydınlanan,
İç açan,
Sevinçli,
Genişleyen, daralan,
Atlatan,
Çekicilik,
Ölen,
Yıkılan,
Ferah,
Rahat,
Hasta,
Hoş,
Ağlayan,
Zedeleme,
Vurma,
Okşama,
Kapan,
Alan,
Zapt eden,
Giden,
Gelen,
Açılmış,
Kapanmış,
Susamış,
Darlık, Susamışlık,
Dirilme,
Canlanma,
Üzüntü.
Saklama,
Ve bunlar gibi duygudan his
dünyasına gelen kelimelerle tanımlayıp aklımızla tanımlanıp, ağzımızdaki dil
ile kelimelere dökerek ifade ettiklerimizdir.Gönül o kadar büyüktür ki, “Hak yere göğe sığmaz da kin gütmeyen bir gönle sığar ” hükmünden anlıyoruz.
Allah gönülde görünür, onun
görünüş yeridir.
Gönül Tanrı ile birleşir ve
buluşur.
Kâbe Peygamber İbrahim
tarafından yapıldığı halde, gönül, Cenab-ı Hakkın baktığı ve seyrettiği yerdir.
Gönül inciten, kalp kıran
gerçekte Allah’ı incitmiştir.
Gönül yıkanın namazı da
yoktur, kılsa bile kabul edilmez.
Gönül yapmak, hacca gitmekle
beraberdir.
Hatta hac etmekten da
üstündür.
Gönül insan olarak yaşamanın
merkezidir.
Gönüle uyan kişiye rahmetler
gelir.
Gönül yapmak, uçmanın
sermayesidir.
Can gözü ve içe bakan göz
gönüldedir.
Gönül gözü Hakkı görür.
Gönül neyi severse dil onu
açıklar.
Dost gönlün sırrı, kalbin
sevincidir.
Gönül aşk ile coşar, kaynar.
Aşkı olmayan gönüller taş
gibi katıdır.
Gönül öyle bir güç ve
madendir ki, kendisine ulaşanları ebedileştirir.
Gönül yüce bir neşede ise,
insanın davranışları da yüce olur.
Kibirli gezen gönül, yoldan
çıkar.
Gönül içinde ne varsa dış
yüzüne o çıkar.
Gönül bazen yolcu, bazen
yolun kendisi ve bazen de kılavuzdur.Gönül dosttur, dosta da giden odur.
Sır seçilmiş kişinin gönüldedir.
Müminin gönlü, Tanrı’nın
kudret parmakları arasındadır.
Gönlün gönle akması, birliktendir;
birbirini arayış aynı damardan oluştan kopar.
Ama bu meylin garezsiz,
maksatsız olması lazımdır.
Hak nakşa, surete bakmaz,
onun bakışı daima gönüledir.
Hak gönüle bakar, açık gizli
ne varsa bakar.
Sevgi varsa o daima sana
bakar.
Sevgisiz ibadet edersen Tanrı
tapısında huzur elde edemezsin.
Neşenin yeri gönüldür.Toparlarsan tüm insanı duyuş, düşünüş, coşkunun merkezi gönül oluyor.
Gönlün yeri vücudumuzda göğsümüzün boşluğundadır.
*
*Çocuğuna kendiliğinden iyi
yaptığı şeylere iltifat edip iyi yoldasın diye takdir edersen gönlünü açarsın.
Sonra da eksiğini söylersin.
***
Özel,
Heyecanı sevmeden önce neyi
sevmeliyiz?Sakinliği, sükûneti.
*
Korkuyorsan ne yapmalısın?Pes edip korkuya teslim olma, sakin davranmaya çalış.
*
Sakinleşmek için ne
yapmalısın?Görecek kadar uzak durmalısın.
Derin bir nefes alıp başı dik
tutarak omuzlar geriye doğru çekilmelidir.
*
Ailede bir kişide problem
varsa ne yapmalı?
Aile bir araya gelerek
konuşarak, anlaşarak kurallar, engeller konmasına karar verilmeli ve disiplinli
bir şekilde uygulanmalıdır.
*
Sen kontrolü ele almıyorsan
ne olur?
Seni kontrol altına alırlar.
*
Kontrol ne zaman kaçar?
Sinirsel tepkilerde, itiraz
olduğu zaman, zorluklarla kaçar.
*
Dinleme nasıl olur?
Karşılıklı olur.
Sen konuştuğunu kendin
dinlemiyorsan bil ki dinleyen gözüken de dinliyormuş gibi yapar.
*
Dik duruş, yerini koruma ne
işe yarar?
Problemleri davet etmemeye yarar.
*
Neyi kabul etmelisin?
Her şeyin her an değiştiğini,
*
Beslenme nasıl olmalıdır?
Önce zihin beslenmeli sonra
vücut beslenmeli.
*
Neyi almalısın?
İhtiyacın olanı.
*
Korku ve olumsuzluk düşüncesi
seni sararsa ne yapmalısın?
Bulunduğun olumsuz ortamdan
ayrılıp sakinleşeceği, olayları anlayıp hazım edeceği zaman kadar başka bir
yere gidip kendini disipline edebileceği yerde yeteri kadar kalmalıdır.
***
RAVLİ