Coşkun bir er, bir seher çağı
yol üstünde büyüklerden birinin mezarını gördü.
Mezara pek güzel bir taş
dikmişler, kabri sağlam yapmışlardı.
*Uzun bir müddet orada durdu.
Gönülden onun ruhuyla görüşüp
konuştu.
Sonra dedi ki:
Bu uyumuş, kendinden geçmiş
adamın hiçbir şeyi yok. Onun için de işi gizli.
Yüce ruhu, öyle kuvvetli bir
er ki bu yolda hiçbir şeyini göremiyorum ben.
Mezarına koydukları şu taş
yok mu?
Bütün dünyada ona, bu taştan
başka bir şey vermediler işte.
Dediler ki:
Bize bunu daha açık, daha
aydın söyle de bu sır açığa çıksın.
Bunun üzerine şöyle dedi:
Bu uyuyup geçen adam, öyle
bir er ki dünyayı da terk etmiş, ahreti de.
Dünyası da yok onun, ahreti
de.
Çünkü o, başka bir şey
isteyen bir er.
Fakat ne faydası var?
İstediği şey, öyle bir şey ki
yüceliği yüzünden ne kimsenin eline geçti, ne de bundan böyle geçer.
O ister doğru olsun, ister
eğri…
Elinde nesi varsa bu uğurda
verdi; şimdi hiçbir şeyi yok.
Bunca zararla, bunca faydayla
dolu olan âleme bir de bak gör:
İşi gücü, alçaltıp
yüceltmeden ibaret.
Gündüzün bütün varlıkları
gözünün önüne kor.
Gece oldu mu bir hışımla
hepsini eksiltir, yok eder.
Bırak bu ıstıraplarla dolu
dünyayı.
Âlem sofrasındaysan nasibin
hiçtir, hiçten ibarettir.
Bu koyup kaldırmayı, bu
alçaltıp yüceltmeyi seyret.
Şu hiçlikten meydana gelen şu
yokluktan doğan zanlara, hayallere bak.
Yol nedir?
Elindeki canı terk etmek,
Çünkü insan, kendisini yanlış
bir yola atamaz.
Gözün yoksa yanıla dur.
Nakşa kapılırsın ama yol
kesen nakış da nakkaştan meydana gelmiştir.
Gerçi sayıya sığmaz, ölçüye
gelmez dert var ama sevgili oyunbazdır, hepsini birden verir mi hiç?
Âşık, daima yanıp yakılır da
sevgili, onun yanmasıyla sadeleşir, onu yaktıkça yakar.
Sevgili herkese uygundur, onu
herkes sever.
Sever ama mahlûka tamamıyla
mal olur mu hiç?
Onu, olduğu gibi bilemeyiz
biz.
Özlemle derdimiz öyle kalır
gider.
Sen âşıksan, gönlünün yanıp
yakılması daha münasip,
O seni yaktıkça sen de yana
dur!
İster bu sevdada ol, ister
olma; bundan başka yol yok sana.
Ey var olan, onda yok ol.
Seninle o, bir araya
sığmazsınız vesselam.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392
*
Yaren;
Ölmüş birinin ruhuyla
konuşmak istersen?
Önce vakit namazını kıl.İki rekât Allah rızası için namaz kıl.
Bir Fatiha on bir ihlâs okuyarak sevabını
ziyaret edeceğin kişinin ruhuna hediye et.
Secdeye kapanarak Allah’tan
görüşmek istediğin kişi için izin iste.
Ziyaret edeceğin kişinin
mezarına saygılı bir biçimde oturarak gözlerini kapayarak bekle.
İn-şa-Allah izin verilir.
Ruhla görüşme sesli ve sözlü
olmaz. Bakışla olur.
Ancak konuşmuş, duymuş gibi
anlayış olur.
İsteğinde çok istekli ve
samimi olmalısın.
*
Şunu iyi anlamalısın Allah
seninle kendi arasında hiçbir şey istemez. Bunun için başına gelmeyen kalmaz.
Akıllı ol da kendin Allah’la
arana duvar olacak her şeyi kendin kaldır.
*
RAVLİ