Bir meczup vardı.
Onu bağlamışlardı. Dudaklarını oynatıp Tanrıya gizlice bir şeyler söylüyordu.
Birisi, o yüce sırrı anlamak
için dudağına kulağını dayadı.
Tanrıya diyordu ki:
Bu senin divanen bir
müddettir, seninle bir evde oturmadaydı,
Eve onunla beraber sığmadın.
Evde ya sen oturmalıydın ya
o.
Hükmüne uydum, evden çıktım
işte.
Mademki sen varsın, ben deli
gitti artık.
*Bu mezhepte bundan başka yol
yok. ‘’BİZDEN’’den’’BEN’’
den daha beter bir şirk ve günah olamaz.
Oğul, bu daracık evden çık.
Yükün ağır, eşeğin de topal.
Pılını, pırtını topla da
buradan mekânsızlık âlemine göç.
Aşk burakına (Allah yanına kadar götüren at) bin, sür!
Aşk yükünü ancak can beygiri
çeker.
Fakat ebediyet meydanına
varmaya imkân yok, kolay değil bu iş.
Bu kapıya kapılan da padişah,
belki ansızın seni, kendi hasları (seçkinleri)
arasına alır, kendine yaklaştırır; olur ya.
*Ancak senin, bu kapıda
bulunman gerekir.
Başka türlü olamaz, başka yolu
yoktur.
Bu kapıda bulunursan elbette
padişahın yakınlığına erer, makbullerinden olursun.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392
*
Yaren;
Meczup veya divane dediğimiz
kişileri aklını başından kaçırmış olarak değerlendirme.
Halkın sanal değerlerinden
kendini kurtarmış, gerçeğe ulaşmış kişilerdir.
Halkın çok çeşitli olduğunu
bildiklerinden, halka bulaşmak istemezler. Çare olarak deli, divane, meczup
elbisesi içine girerek halktan rahat ederler.
İlim-el-yakın; doğrusunu bilerek, okuyarak öğrenilen kesin
bilgidir.(bilgi ile)
Doğru bilgilere ulaşarak,
kendi davranışlarını eleştiri yaparak yanlışların farkına vararak huyunu
düzeltme yoluna girersin.
Bu görünen âlemden
kirlendiğin ve yanlışı doğru olarak kabul ettirilenlerin açığa çıkması ve din
ölçülerine göre öne çıkartılıp, farkına varma sağlanır.
Bulandırılmış, karıştırılmış,
yanlış beğendirilmiş olanları gözden geçirip, aklın doğru seçim yapabilen,
yorumlayabilen hale gelir.
(Özeleştiri
yaparken suçlama batağına düşmemeye dikkat et)
Temizlenme ve düzenlenme
çalışmaların yapıldığı dilimdir.
Allah’ın huzuruna varmak için
ilk kişisel çalışmalardır.
*
Ayn-el-yakın; kendisini göz ile görmüş gibi tereddüt etmeden
inanmak.(Bilgiyi bir görüş haline getirerek yakınlaşma)
(Hakkı
kendisinde bulması)
(aklın
bilinçli olmadığı bir zaman mesela uykuda Hakkın kendini göstermesi ile görerek
şüphelerden kurtulmak, çünkü her akıl bunu anlayamaz, kavrayamaz, görüş yeri
gönül aynasıdır.)
İnandıklarının üretilen bir
hayal olmadığını, doğru yolda olduğunu, var denenin gerçekte var olduğunu
gizlenen âlemden perdeleri kaldırarak sana gösterirler.
Bu gösterimler kişiye özeldir
ve kendinde olmadığın zaman örnek; uykuda olur.
Bu gördüklerin unutturulur
çünkü bu yolu bilmeyenlere anlattığın zaman senin delirdiğini sanırlar.
Kalben bağ kurduğun
büyüklerimiz yardım ederek seni Allah’ın huzuruna hazırlarlar.
Allah’ın huzuruna varman için
yardım gördüğün ileri safhadır.
*
Hakk-el-yakın; Birliğe ulaşmış kimselerin güveninin ve inancının
eminlik oluşturarak öz güveni kazanması.(vahdet)
(bu
bilgiyi kendisinin gerçekleştirmesi)
(kendinin
tüm özelliklerini Hakkın özellikleriyle bütünleşmesi, yani kişisel
özelliklerinin yok edilmesi)
(Bu
yere Allah’ın seçtikleri ulaşır.)
Artık Allah’ın huzuruna
hazırlığın tamamlanmıştır.
Birlik ruhunu almış ve
yaşamına katmışsındır.
Yaratanın sevdiği diğer
büyüklerimiz gibi hazırlanmışsın.
Kapıdasın.
Gir kulum hitabına
çok yaklaşmışsın.
Takdir Allah’ın.
Bu kapıdan büyüklerimiz dâhil
eksikliklerini tamamlamadan defalarca döndürülmüş ancak yine o kapıda o hitabı
duyana kadar vazgeçmemişlerdir.
*
RAVLİ