30 Mayıs 2013 Perşembe

İMANA YÖNLENENE SENET

Hasan-ı Bısri ve Şem’un 113  

Hasan, Basra’da âlemin üstadıydı.
Zayıf, halsiz bir Mecusi komşusu vardı.

Seksen yıl ateşe tapmış, âleme eziyet etmeye, sarhoşluğu adet edinmişti.

Halk, onu Şem un (Mum) diye çağırırdı.
Mum gibi daima başı, ateş önündeydi.

Hastalığı artınca Hasan’ın gönlündeki dert çoğaldı.
Kendi kendine bugün dedi, gidip o hastalık halinde bir hal hatır sormak gerek.

Mecusi’nin din sermayesi yok ama nihayet komşularımızdan.
Hâsılı Hasan Şem un’un yanına vardı.

Onu toprak üstünde kanlara batmış, uyumakta gördü,
Taptığı ateşin dumanı, yüzünü kararmıştı.
Ne üstünde temiz bir elbise kalmıştı, ne yüzünde temiz bir kıl.

Şeyh dedi ki:
Ey pir!
Niceye bir günah işleyip duracaksın, Tanrıdan kork artık.

Bütün ömrümce hevesine uydun, ömrünü yele verdin.
Ateşle duman arasına düşüp kaldın.

Tanrını incittin; canını da cehenneme rehin ettin, tenini de.
Ateşten bir fayda göreceğim sandın.

Bilmez misin ki ateşten ancak duman elde edersin sen.
A uykuya dalan; etme, etme de kurtul.
Aslan bile olsan Tanrıya üstün gelemezsin.

Neden ateşle gönlünü yakmada, parlatmadasın?
Seni bir kaptı mıydı derhal yakar o.

Ateşte bir zerrecik vefa yokken ondan bir kıl ucu kadar vefa ummak yersiz bir iştir.

Ateşte biraz vefa olsaydı sana bir an için olsun aman verirdi.
Bir ömürdür ateşe tapmadasın, sonunda yine seni yakar yandırır. Acayip bir iştir bu doğrusu.

Fakat ben canla, gönülle Tanrıya tapmadayım.
Elimi ateşe sokuyorum işte bir bak şimdi.

Bak ta anla ey günahkâr!
Âlemde Tanrıdan başka bir koruyan yoktur.

Bu sözü söyleyip elini ateşe soktu.
Bir kılına bile hata gelmedi.

O bunak Mecusi, Şeyhin elini yanmadığını görünce şaşırdı kaldı.
Perde ardından aşinalık sabahı parladı.

Şem’ un, bir mum gibi aydınlanmaya başladı.
Hasan’a dedi ki:
Şeyhim, bu ne hal?

Bugüne bugün yetmiş yıldır,
Ateşe tapar dururum da bak, şimdicik Tanrıdan korkmaya başladım.

Canım dudağıma geldi.
Bu halde karanlık gönlümde sabah ışıdı.

Ne yapayım?
Çarem nedir, sen bilirsin.
Ömrüm pek o kadar kalmadı.

Şeyh, ey pir dedi, Müslüman ol, çaresi bu.
Şem’un, Tanrıyı sözlerimle pek incittim ey işi iyi ve temiz er dedi.

Sen şimdi bana dostlukta bulunacaksan imanımın kabul edildiğine dair bir senet ver bana.

Hakkın beni incitmeden affedeceğini, bana cennette buluşacağımı nasip edeceğini yaz.

Yaz da ben de iman edip yola gireyim.
Ancak senedi ver, ondan sonra iman edeceğim.

Hasan, bir senet yaptı, güzelce yazdı, onun imanının kabul edileceğini kaydetti.
Hâsılı o, ne istediyse yerine getirdi.

Mecusi, tekrar dedi ki:
Ey dindar şeyh!
Basra’nın adalet sahibi kişileri de hep birden.
Bu senede şahit olup imza koysunlar.

Çünkü ben Tanrının kahrından korkmaktayım.
Hasan, o eski Mecusi’nin sözünü tuttu.
Uluları şahit getirdi.

Yazıyı imzalatıp Şem un’a verdi.
Hayır dileyen Şem’ un da Müslüman oldu.

Senedi alıp Hasan’a ey pir dedi, Tanrının takdir ettiği ölüm, canımı kapınca,
Beni güzelce yıkar, kefenler, elceğizinle eski toprağa korsun.

Bu sözden sonra pak canı, Hakka teslim oldu.
Âlem dolusu halk, mezarın başına geldi.
Onu gömdüler.

Hasan o gece düşünceye daldı, uyumadı.
Bütün gece namaz kıldı, zikretti.

Kendi kendisine, akıllı bir üstadım ama bilmeden senet verdim.
Bir yiğitliktir ettim.
Hâlbuki bu, bilgisizliğimdendi.
Bu iş, güç müdür, kolay mı?

Bilmiyorum ki.

Ben batıp öleceğimden korkarken nasıl olur da batmış bir adamın elinden tutabilirim?

Su ve toprak âlemin saltanatından bile mahrumken Tanrı mülkünü nasıl oldu da onun adına tescil ettim, diyordu.

Seher çağına kadar bu düşüncedeydi.
Nihayet uyudu, rüyasında Tanrıdan bir elçi erişti.

O iman ışığı, rüyasında Şem’ unu cennette salınır gördü.
Padişahlık yüceliğiyle başına bir taç urunmuş, Tanrı iltifatlarıyla sırtına bir cennet elbisesi giyinmişti.

Dudakları gülümsemede, yüzü güneş gibi parlamadaydı.
Ebediyet mülkünü elde etmişti o.

Hasan, yahu dedi, burada nasılsın?
Mecusi, ne soruyorsun dedi, görüyorsun ya.

Tanrı, beni ebedi cennete aldı.
Lütfederek bana buluşma ihsan etti.

Şimdi sen verdiğin senetten kurtuldun.
Düşünme, korkma, al senedini.

Hasan dedi ki:
Uykudan uyanıp kendime gelince bir de baktım ki senet elimde duruyor.
Eğer bir derde derman edeceksen böyle et.
İman kabul edeceksen bu çeşit kabul et.

                                         ***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392

                                              *
Yaren,

Allah dostlarına yakın olmaya, dost olmaya, hizmet etmeye, komşu olmaya çalışmalısın.

Sen bilmesen de, farkına varmasan da, anlamasan da, yine onlardan iyilik görürsün.

İmana yönlendirdiğin kişiye ahret için kefil olursan korkma, Tanrı seni yalancı çıkarmaz.

                                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar