Kendinde olmayan bir meczup
vardı.
Günü gününden beterdi.
Gönlü halktan da usanmıştı,
kendinden de.
Kurtulmak için ne arkadan bir
yol bulabiliyordu, ne önden.
Dile geldi dedi ki:
Ey sırları bilen Tanrı! Bu yaradılışın sebebi ne?
Bilmiyoruz.
Mademki bu böyle; bu
getirilip götürülme neden?
Doymadın mı yaratmaya
Yarabbi?
Bu cihandan gittim mi, bana
ne getirdin?
Bir nişane göster diyorsun.
Zaten canım, cihanı terk
etti; artık birisi tutar da nişanesi kalmayandan nişane arar mı?
Bilmem ki dermanım nedir?
Gönlüm nedir yahut canım ne?
Bu çaresiz kulunun bir çaresi
yok.
Düzensizlikler içinde kalmış,
bir düzene sahip değil.
Her yana battım, her taraftan
çıktım.
Fakat hiçbir yüzden, hiç bir
yandan bir fayda elde edemedim.
Âlemin çevresinde bir hayli
döndüm dolaştım.
Onun için böyle perişanım,
başım dönüp durmada.
Elest bahçesinden beni
kopardılar.
Bu zindana baş aşağı attılar.
İşte o yüzden başım dönmede,
yolumu yitirdim.
Bir an olsun dadımın kucağını
istiyorum.
Oraya ulaşırsam ulaşırım.
Ulaşamazsam bu yanışla
geceyi, gündüzü şaşkın bir halde sona erdireceğim.
*Gönlüm dertlerle dolu, canım
acılanmayla.
Çünkü günüm kara, ayım bulut
altında.
*Ayağım bu konakta kakılır
kalırsa gönlüm hiçlenir, bir avuç toprak olur.
*Körlüğümüzden
sırlara arkamızı çevirdik; hırka giyecekken dikkatsizce benliğimize hizmet etmeye başladık.
Gönül, bu sevdada kalırsa
elimizde ancak bir yelip yortma kalacak.
Ömürden bir fayda görmedikten
sonra ne faydası var? Bir fayda gördüysek bile hayrını görmedik.
Ey gönül!
Beni niceye bir öldürecek,
niceye bir yakıp yandıracaksın? Ne baş koyup teslim oluyorsun, ne baş çekip isyan etmedesin?
Derdin varsa ersin,
ercesine bu derdin başında otur.
Sen her an bir derde düşüp
daha ziyade baş aşağı düşüp duruyorsun ama beni niceye bir kanlar içinde
döndürüp dolaştıracaksın?
Her an mum gibi başıma makas
dayamada, bir taraftan da bana cilveler edip durmadasın?
*Ayaktan kalır, düşer
yıkılırsam kalk dersin.
Kalkar koşarsam acele etme
dersin.
Ne köyden haberim var, ne
ağadan.
Bana bu âlemden bir an için
olsun aman ver.
Ebu-Eyyub (Sultan) gibi kendine bir ev kur, sonra da kapısını
aç.(Hicrette Peygamberimizi Medine’de misafir ettiği ev)
Belki senin gibi bir yoksulun
evine de Mustafa çıkagelir, sana komşu, konuk olur.
Kâfirsen bile sana iman
bağışlar; acizsen derman ihsan eder.
Kılavuz pir, elini tuttuktan
sonra artık ona öğrencilik et. Çünkü erin aslı, pirdir.
(Pir: Doğru yolu gösteren, bilgili, yaşlı kişi)
*Uyandıran,
pir, Tanrıdan mutlak olarak gelen sırları kalbi ile birleştirince, aynen
Tanrının işi olur.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392
*
Bezm-i elest:Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki:
Ben sizin Rabbiniz
değil miyim? (Onlar da), Evet (Buna) şahit olduk,
dediler. (Araf suresi 172)
Allah’la insanlar arasında
meydana gelen bu sözleşmeye denir.
Yani Allah’la sohbet
mercisinde iken aşağı âlem dünyaya gönderildik.
*
Yaren; Allah’ın sohbet
mercisine tekrar katılmak istiyorsan, yani aşağı âlemden yukarı âleme gitmek
istiyorsan bu işi kendi başına başaramazsın.
Yardım almalısın kılavuzun
olmalı.
Pir dediğimiz, Allah
dostlarından yardım alırsak, Allah izin verirse bu âleme tekrar gitmek nasip
olur.
Bilgi birikimindeki zıtlıklar
görünse bile ortak yönleri de vardır.
Ortak yönleri bir araya ve etki sırasına göre düzgün bir şekilde sıraladığın zaman bir gelinen yol, şu andaki bulunduğun yer, gidilecek yol ortaya çıkar.
Birikimlerini bu sıraya
koyamıyorsan sadece bir veriden hareket ediyorsan inanmanda ve inandırmanda
kalıcılık olmaz.
İnsanın yapısı görerek inanmaya uygunluktadır.
Mevlevilik görünmeyen âlemle ilgilendiği için inanmakta güçlük çekersin.
Mevlevilikte görünen âlemden
yararlanılarak görünmeyen âlem anlamaya çalışılır.
İlk başlayanlar için zorluk
buradadır.
Görünmeyen âlemin
öğretmenlerini başındaki gözünden göremeyeceğin için çok tereddüde düşersin.
Uyumadan önce ciddiyetle merak ettiklerin uyku
sırasında sana gösterilir (Gönül gözüne).
Aklına çok az bir kısmı
verilir.
Seni etkileyen çok olduğundan
bu verileri doğru değerlendiremezsin. Sevgini aşk boyutunda büyüklerimizden
birine getirir ve o büyüğümüzden bu konuda yardım istersen sonuca daha kolay
ulaşırsın.
İnandıklarını çift gözlü bir
terazide din ölçülerine göre yaparsan başkalarının eleştirisine olmadan kendi
yerini ve değerini saptar, gideceğin amaç yolunu doğru olanını aramaya
başlarsın.
Allah’ı aramak en yüksek
amaçtır, ne kadar yaklaşabilirsen kendin mutluluğun için o kadar kazanç elde
edersin.
Yaren, aklının karışıklığını
gidermek için aynaya bakmasını bilmelisin.
Aynada yukarıda gördüğün
yukarıdadır, aşağıda gördüğün aşağıdadır, sağda gördüğün soldadır, solda
gördüğün sağdadır.
Ayna içinde bakış yönüne göre
gizli bir simetri vardır, farkına varırsan çok şeyin farkına varırsın.
Kazanımlar her insanın
kendine özel olacağından açıklanmamaktadır. İnsanın ruhunun değişmediğini ancak
kullanılan araçların değiştiğini görüyoruz.
Kontrolü elinde tutmak adına her imkân kolayca
silaha dönüşüp baskı haline çabuk döndürülüyor ve kullanılıyor.
Bu egemen davranışlar kişi ve
toplumu çok kısa mutlu ettiğinden mutlu olma yolunda sayısız bu şekilde
yanlışlar yapılmaktadır.
Uzun soluklu mutluluk uzun
bir zaman çalışma ister.
Kalıcı olmasını istiyorsan
çok hoşlandığından vazgeçmen gerekir.
Aklı az olanlar yalnız
gördüğüne inandıklarından, sonuçlar üzerinden fikir sahibi olup inanamazlar.
Başarılı olmuş gözükenler aklın bir bölümünden
iyi yararlanmış kişiler olup bunlara avam denir.
Aklın tamamından yararlanıp gönül boyutuna
geçmiş kişilere has denir.
Yaşamında sayısı çok seni
uğraştıran problemlerden kurtulup, ben kimim? Nerden geldim? Nereye doğru gidiyorum?
Doğru yolda mıyım?
Gibi birçok kendinle ilgili
soruları kendin kendine soramaz ve cevap alamazsın.
Çevrendeki övgü ve yergilere
göre sevinir veya üzülür kendini senden yararlananların insafına bırakırsın.
Yapay bir kişilikle kasılarak
yaşar gidersin.
Her ne durum ve yetenekte
olursan ol sana önerilen uğraşı Allah’a âşık olmak yolunda gitmek ve daha önce
bu yolda olanların yolculuklarından yararlanmak lazımdır.
Hayatına anlam ve kalite katmak istiyorsan bu açık daveti dikkate alırsın.
Yetkili büyüklerimiz senin kararlı olduğunu anlayınca özelliklerine göre seni terbiye ederler.
Allah’ın huzuruna hazırlarlar.
Bu safhaya gelmeden önce
şeriat hükümlerini bilmek ve uygulamakla ve tıp ilmini öğrenmekle ebedi sağlığa
kavuşmalısın.
Allah’tan izin çıkmadıkça
rahim sıfatından yararlanamazsın ve sana kimse yardımcı olamaz.
Gizlenenleri bilmek yoludur
bu yol.
Önceleri bu kitapları okursun
uykuda iken sana öğretilir ancak aklına bu bilgiler verilmez.
Bu yol şeriat yoludur, cemaat
yolu değildir.
Cemaatler inançlı zayıf
kişilikli saf ve temiz insanların birikimlerini almak için organize olmuş kibar
soygunculardır.
Güçlerini Allah yerine
kalabalık olmalarından ve imkânlarını birbirine kullanmalarından sağlamaya
çalışırlar.
Kur’an ve hadis sözlerini
kullanarak iyilik adına diye yaparlar.
Kişiye ahret için verecekleri
bir şey yok, ancak dünyalık kazançları için bir arada kendi kendilerini
aldatarak yaşarlar.
Din adına söylenenleri paraya
ve güce çevirmeye uğraşırlar.
Bunları açık etmek biz ve
ötekileştirmek anlamında değil, âşıklık yolana girenlerin benzer davranışlardan
aldanmamaları içindir.
Gönül aynasında önce kendini
görür, kendinle yüzleşirsin.
Çok zor olmasına rağmen bu
yüzleşmeyi Allah’ın koyduğu esasları ölçü alarak yapmalısın.
Çok istekli bu durumdan
kaçarak yapay kişiliğim daha iyi diyerek sahte dünyasına kaçar ve aktüel bir
konu olarak bahseder.
Ben Mevlevi’yim diyerek
kendine uygun olmayan elbiseyi giyer.
Sevmek başka, ait olmak başkadır.
Anlam yüklenmiş, işaret
diliyle (Remz) yazılan bu şiirlerin kelimelerine yüklenen anlam mana yönünden
bozulmamaya ve yeni kuşağın yaklaştırılması amaçlanmıştır.
Gerçek manasını tam vermem
mümkün değil.
Çağrı herkesedir ancak inanan
yaralanır, uygulayan kazançlı olur.
Her şeyin en doğrusunu Allah
bilir.
*
RAVLİ