4 Kasım 2011 Cuma

ŞEMS VE YEMEĞİ

Yine arkadaşların sultanı Çelebi Celaleddin (Tanrı rahmet etsin) anlatmıştır ki:
Mevlana Şemseddin, Konya’ya ilk gelişinde Halbeguş kapısında bir yol üzerinde üç dirhem-i sultani buldu.

Kendi kendine:
“ İşte nafakam budur “ dedi.

O zaman yüz yirmi pul bir dirhem tutuyordu.
Beyaz ve güzel bir ekmek de bir pula satılıyordu.

Böylece her gece bir ekmeğin yarısını yiyor, yarısını da bir fakire veriyordu.

Bunun üzerinden bir müddet geçince elinde bulunan para bitti, pabuçlarını giyip Şam’a hareket etti.
*
Derler ki Mevlana Şemseddin’in yıllık masrafı bir dinardı.
Yedi günde bir yarım ekmeği baş suyunda (Kelle-paça) tirit (İçine doğrar) yerdi.

Bir gün aşçıbaşı onun bu âdetini sezer gibi oldu.
O gün tirit suyuna bir parça yağ da ilave etti.

Bu yüzden, Şems bir daha koyun başı satan dükkânların önünden geçmedi.
Çok zamanlar ayak üzerinde dolaşır dururdu.

***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***

Neler öğrendik:
1. Şems Hazretlerinin yemek yemeğe düşkünlüğü olmadığını öğrendik.
2. Rızkının bittiğini anladığı an seyahate çıktığını anladık.
3. Kendisine acınmasından hoşlanmadığını, hatta acıma tavrı gösterenden uzaklaştığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı’dan başka hiçbir şeyden ve kişiden beklentisi olmayanların davranış biçimi ve yaşam tarzı böyledir.

Bu tavrı düşünmek, yapmaya heveslenmek kolaydır ama titizlikle uygulamak çok zordur.

Zoru başarmayan silik ve sıradan bir yaşam sürer ve unutulup gider.
*
RAVLİ

Popüler Yayınlar