5 Kasım 2011 Cumartesi

ŞEMS VE TANRI ELÇİSİ

Yine tarikat sırlarından haberdar olanlar ve hakikat pirleri şöyle anlatmışlardır:

Baha Veled Hazretlerinin ( Tanrı onun ruhunu kutlasın) bir müridi vardı.
Ona Kudbeddin İbrahim derlerdi.

Bu, gönül sahibi, aydın yürekli bir müritti.
Bir gün Şemseddin Hazretleri bundan incinmişti.

Bunun üzerine bu müridin her iki kulağı da sağır oldu.
Öyle ki hiçbir şey işitmiyordu.

Bir müddet sonra Şems Hazretleri inayet buyurarak sağırlığını geçirdi.
Fakat müridin kalbinde bir sıkıntı kalıp hiç geçmiyordu.

Bir gün Mevlana Şemseddin, ona;
“ Arkadaş, kaç defa ben, seni bağışladım.
Kalbimi hoş ettim.
Neden hala bu sıkıntıdan kurtulamıyorsun, kalbini hoş tut “ dedi ise de, yine bu sıkıntı kalbinden gitmedi.

Bir gün pazarın ortasında birdenbire Şems ile karşılaştı.
Tam bir kalp doğruluğu ile baş koyup:
“ Tanrı’dan başka Tanrı yoktur ve Şemseddin Tanrı’nın elçisidir “ diyerek dili ile şahadet getirdi.

Bunu işiten halk, ayaklandı ve onu dövmek istedi.
İçlerinden biri ilerleyerek onu dövdü.

Bunu gören Mevlana Şemseddin, öyle bir feryat kopardı ki döven adam orada öldü.
Pazar halkı ağlayıp sızlayarak baş koyup hepsi Şems’e kul oldu.

Mevlana Şems de Kutbeddin’in elini tuttu, pazardan çıkıp bir köşeye götürdü ve ona:

“ Benim adım Muhammed’dir, senin Muhammed Tanrı’nın elçisidir demekliğin lazımdı.
Halk damgasız altını tanımaz” buyurdu.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Kalbe sıkıntının bir kutsala veya kutsal kişiye layıkıyla inanmamaktan olduğunu öğrendik.
2.    Saygısızlığın muhakkak bir karşılığı olduğunu öğrendik.
3.    Ansal sağırlık dediğimiz, fiziksel bir eksiklik olmadığı halde duymada kusur oluşturması olduğunu öğrendik.
4.    Ansal sağır aslında duyar ama duyuları tepki vermez ve aklı işlem yapamadığından sağır durumundadır.
5.    Ansal sağırlık bir perde gibidir ve perdeyi koyan bilinçte ve bilgide olan kaldırabilir.
6.    Halk inancını tabu haline getirdiğini, başka anlatımlara, tariflere, değişiklere, vekillikleri kabul etmediğini, tartışmaya sokmadığını, hemen tepki verdiğini, şiddete yöneldiğini öğrendik.
7.    Halkın içinde “Remz” dediğimiz işaret diliyle konuşmak veya kuşdili dediğimiz “mantık el tayr” olarak konuşulması gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

İsa Hazretlerinin dünyaya tekrar geleceğine herkes inanır da Muhammed Hazretlerinin tekrar dünyaya gelip, bir bedene girip bizleri aydınlatıp, düzene koyup gideceğine inanmaz.

Halk ilk olarak kendine ne kayıt yapılmışsa ona inanır ve onu kutsal kabul ederek tabu haline getirir.

Kendini yenileyen, değiştiren, güzelleştirme içinde olmayan, ebedi hayıtı istemeyen, Tanrı’ya yaklaşma isteği duymayanlara bir şey öğretmek çok güçtür.

İsteyen kişiye öğretilebilir.
Halka, bir çeyrek altın ile altından yapılmış bir tabağı gösterip içinden birini al desen o çeyrek altını alır.

Hâlbuki o tabak yüz çeyrek altın etse de halk damgalı (Herkesçe bilinen ve kabul edilen) olanı tercih eder.

Peygamber vekillerini Tanrı’nın daima müminlere ışık tutması, doğru yolu göstermesi için her topluma daima gönderdiğini bilseler bile inanmazlar.

Ancak gönül sahibi olanların farkında olanları bilebilirler.
                               
Daha iyi anlaşılsın diye misal vereyim:
Bir yazı yazılmış ve aktarılmış olsun, altında da bunu yazanın profesör imzası olsun.

Aynı yazı yazılmış ve aktarılmış olsun, daha da açılım ve görüş eklenmiş olsun ama adı falan kişi olsun.

Ey yaren, hangisine inanırsın.
Buna göre kendinin nerede olduğunu anla.
                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar