8 Kasım 2011 Salı

ŞEMS VE ŞARAP

Dostların olgunlarından nakledilmiştir ki:
Bir gün kıskanç fakihler (Din ve şeriat bilginleri) inkâr (Veliliği kabul etmeyenler) ve inatları sebebiyle Mevlana’dan “ Şarap helal veya haram mı? Diye sordular.

Onların maksadı Şemseddin’in (Şems Hz.) şerefine dokunmaktı.
Mevlana kinaye yolu ile:

“ İçsen ne çıkar:
Çünkü bir tulum şarabı denize dökseler deniz değişmez ve denizi bulandırmaz.
Bu denizin suyu ile abdest almak ve onu içmek caizdir.

Fakat küçücük bir havuzu, şüphesiz bir damla şarap pisletir.
Böylece tuzlu denize düşen her şey tuz hükmüne girer.

Açık cevap şudur ki,
Eğer Mevlana Şemseddin Tebrizi şarap içiyorsa, her şey ona mubahtır ( Sevap veya günah olmayan ).
Çünkü o deniz gibidir.

Eğer bunu senin gibi bir kahpenin kardeşi yaparsa, ona arpa ekmeği bile haramdır” buyurdu.

ŞİİR:
“ Ey toprak kuşu!
Bu olmaz, olsa da Bahr-ı Kulzum’un (Kızıldeniz) murdar (Kirli, pis) olmaktan korkusu yoktur.

Çünkü ona ne kadar murdar nesne döksen de murdar olmaz.”

Olgun şeyhin vücudu, kulleteynden (2 testi su ile dolan havuz) aşağı ve küçük havuzdan noksan değildir ki bir damla onu yoldan çıkarsın”

“ Ateş İbrahim’e zarar vermez.
Nemrut olan kimseye “ Ateşten kork” de”

“ Veli bir zehir yese, ona tatlı olur,
Talip (Öğrenci) yese aklı durur.”

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Değerli insanların hatalarının araştırıldığını, aşağılamak için gündeme getirildiğini öğrendik.
2.    Dostun günah işlese bile başkasının saldırısına engel olunması gerektiğini öğrendik.
3.    Büyük insanların küçük hatalarının önemli olmadığını öğrendik.
4.    Saldırı hangi alandan yapıldıysa aynı alandan cevap verilmesi gerektiğini öğrendik.
5.    Küçük insanlarda helal lokmanın bile kıskançlık yüzünden harama dönüşebileceğini, yanlışa sürükleyebileceğini öğrendik.
6.    Din ve şeriatla uğraşıp ilerleme yapamayanların veliliği anlayamadıklarını bundan dolayı da kabul etmediklerini öğrendik.
7.    Bazı kimseleri çok azı yakıcı olsa bile velilere tesir etmediğini öğrendik.

İşte böyle yaren,
Kıskançlığın, çekememezliğin din ve şeriatta o kadar uğraşı verseler bile etkisinden kendilerini kurtaramadıklarını gördük.

Bilmekten sonra anlamak, anladıktan sonra bu anladığının bütün içinde ne ifade ettiğini ve ne işe yaradığını bilmek ve uygulama yapanları izlemek gerekir.

Her akıl bir olmadığından bilgi aynı olsa bile uygulama ve neticede ortaya çıkan veri ve fayda farklıdır.

Daima aynı yolda ilerlemiş ve fayda sağlayan kişileri tanımamız ve yararlanmamız gerekmektedir.

Bizden ileri gördüğümüzü yolundan alıkoymak yerine ona yetişmeye, onunla birlikte yol almaya çalışmalıyız.

Yol uzun ve herkese yer var.
Yolda kıskançlık yapmak yanlıştır.

Tanrı’ya ulaşma yolunda varıp, Tanrı ile birlikte olanlar vardır.
Tanrı’ya ulaşanlar vardır.
Yolda ileride olanlar vardır.
Bizimle birlikte olanlar vardır.
Bizden sonra gelenler vardır.

Hep böyledir ve böyle olacaktır.
Ama bir kişi diğerinin üstünde değildir.
Ya arkadan geliyordur, ya beraber aynı yoldadır, ya da ileridedir.
                                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar