16 Kasım 2011 Çarşamba

ŞEMS VE SEMANIN SIRRI

Bir gün Şems’den sema’ın sırrını sordular.
O:
“Tanrı’nın tecellisi ve görünmesi,
Tanrı erlerine sema’da daha çok vaki olur.

Onlar, kendi varlık âleminden dışarı çıkmışlardır.
Sema, onları diğer âlemlerden çıkarır, Hakkın likasına (Yüzüne) ulaştırır.

Hülasa haram olan bir sema vardır.
O da ululuk edip” Haramdır” dedi.

Böyle haram olan bir sema’da el ve ayağın vecdesiz (Kendini kaybeder derecesinde ilahi aşka dalmadan) hareket etmesi küfürdür. (kendi öz halini örtmedir).

Bu el ve ayak mutlaka Cehennemde azap çeker.
Bir vecde hareket eden el ise mutlaka Cennete ulaşır.

Mubah (Sevap ve günah olmayan) olan sema, riyazet (Açlıkla nefsini terbiye etmiş) ve züht (Her türlü zevke karşı koyarak ibadet eden) ehlinin sema’sıdır.

Onların bundan gözleri yaşarır ve kalpleri rikkate (incelik, yufkalık, merhamet, acıma) gelir.

Farz olan sema da, hal ehlinin semasıdır.
Bu beş vakit namaz, Ramazan orucu ve zaruret zamanında su içmek ve ekmek yemek gibi farz-ı ayındır (Allah’ın, teker-teker her Müslüman’ın yerine getirilmesi lazım gelen emri) ;

Çünkü “ Hal” sahiplerinin hayatı bununla kaimdir (Ayakta dururlar).

Eğer bir sema ehli doğuda, biri, de batıda Sema etse, her ikisi de birbirinin halinden haberdar olur.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
Üç türlü sema olduğunu öğrendik.
1.    Haram sema: Taklit olarak yapılan sema. (Haram edilmiştir.)
2.    Mubah sema: Nefsini terbiye etmiş ve ibadet edenlerin sema’sı. (Ne günah vardır ne sevap)
3.    Helal sema: hal ehlinin yaptığı sema’dır.

HAL İLMİ:
Özü sözü bir olarak kalbe dolan mana, cezbe (kendinden geçiş), baygınlık, coşkunluk gibi manevi geçişe denir.
Kulun kastı olmadan meydana gelir.
Allah vergisidir.
Hal sahibinin halinde değişiklik yapar ve onu renkten renge sokar.

HAL DİLİ:
Kişi gönlünden geçirdiklerini kalbinden söyler, bu dili bilen bu sözü kalbinden duyar, anlar ve yine gönlünden geçirerek kalbinden cevaplar.

(kalp gözü, kalp kulağı, gönül gözü, gönül kulağı, can gözü, can kulağı) arasındaki işletişimdir.

Mesafenin önemi yoktur.
Söz yoktur, vücut dili yoktur.
Ağız oynamaz, kulak duymaz.
Gönülden gönüle konuşmadır.

Tanrı, Peygamberimizin gönlüne vahi olarak sözlerini koymasının diline hal dili diyoruz.
(Can gözü, can kulağı ile iletişim)

Hz. Mevlana için kitabı var ama peygamber değil demelerinin sebebi bu dilde konuşmasıdır.

Baha Veled hazretleri bu dili Seyyid Burhaneddin Tirmizi’ye öğretti ve bağışladı, o da Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye öğretti ve bağışladı.

Yaren (Hal) ilmini bağışladım demekle bu konuda bu sahip olduğu ilahi sırları Mevlana hazretlerine anlatması, gözden göze nur aktarımı ile verilmiş olduğu manasınadır.
                                               *
İşte böyle yaren,

Sema Tanrı ile buluşmadır.

Gösteri amaçlı yapılan sema haramdır.
Sema ehli o havaya, boyuta girince kendini durduramaz.

Aklı başındadır, ne yaptığını bilir ama durmak artık onun elinde değildir.

 Ruhu yücelere çıkmıştır, bedeni orada “ Allah, Allah, Allah” diye harareti geçene kadar döner durur.

Mevlana’yı anma törenlerinde bu işin ustaları tarafından gösterilir ve tanıtılır.

Görenler hislenir ve heveslenir.
Kendimiz hadi sema yapalım demekle yapılmaz.
Semanın harareti gelmedikçe sema yapılmaz.
                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar