27 Kasım 2011 Pazar

ŞEMS VE MEVLANA VE SEMA

Bir gün Sultan Veled Hazretleri şöyle anlattı:

Babam Mevlana Hazretleri geçliğinde çok:
Zahit (Çok ibadet eden),
Faziletli (İyilik etmeye, fenalıktan çekinme yeteneği olan) ve
Vera (Dine bağlı, haramdan kaçınan) sahibi idi.

Sema’a hiç gelmemişti.
Anne tarafından Büyük annem olan “ Kiray-ı Buzurg “ Büyük Kira” babamı Sema’a teşvik etti.

Babam önceleri Sema’da ellerini sallardı.
Mevlana Şemseddin gelince, ona dönmeyi gösterdi.

Kiray-ı Buzurg’un Semerkand’dan olduğunu söylerler.
Kocası Hoca Şerefeddin de itibarlı, iyiliksever ünlü bir kişiydi.

Öyle ki Semerkand’da mal, mertebe, hasep (Baba tarafından gelen şeref, asillik, soy temizliği) ve nesep (Nesil, soy) itibariyle ondan daha ünlü kimse yoktu.

Kira Hatun kocası ölünce bütün mallarını toplayıp büyük (Bahaeddin Veled Hazretleri) Mevlana’nın yanına geldi ve onun müridi oldu.

Bazıları onların beraber olduklarını ve birlikte Rum ülkesine geldiklerini ve Kiray-ı Buzurg’un öldüğünü söylerler.     

Annem küçüktü, büyük Mevlana onu babama aldı.
Kira Hatun hazretleri öyle kâmil ( Olgun, terbiyeli, görgülü, bilgin, pişmiş) bir veliyye (Kadın veli) idi ki, Bahaeddin Veled her zaman:

“ Benimle onun makamı birdir,
Fakat benim çok ilimler ve sayısız sırlarım vardır “ buyurdu.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
SEMA

Aşk, Hakkın zatına bağlı, diğer sıfatlar ise aşka bağlıdır.
Bunun için Aşk Allah’ın sıfatlarına değil kendisine ulaşır.

Tarikat insanı hakikate eriştiren manevi bir yol olduğundan, bu yolda gidenin yol şartlarına uyması gerekir.
Peygamberimiz Cebrail (A.S.) “ Bir adım daha atarsam yanarım” dediği yerden Allah’ın huzuruna aşk ile gitmiştir.

Âşık başka bir aşığın eseridir.
Aşkı öğreten hem amirdir hem memur.
Aşka bunun dışındaki yollar kapalıdır.

Velilerle âşıklara helal ve güzel olan davranıştır.

Güzel sesten lezzet duymayan ve güzel yüze âşık olmayan kimsenin saflığını kaybetmiş başka şeylerle karışık hale gelmiş huylara sahip olduğundan sema edemezler.

Kulak ile ses ve nağmelerle başlayan, kalbinde ilahi heyecan duyulması ile başlar.
Bu hal ilahi cezbenin öncüsüdür.
Dünya ilgisini keser.

Sonra.
Yüksek bir heyecan o kişiyi hareket etmeye, dönmeye karşı konamayacak bir biçimde zorlayarak hareket ettirir.

Sonra.
Ah çekip inlemeye başlanır ve vezinli ve güzel sesle şiir söylenmeye başlanır.
Kendine merhamet etmeye başlar, acıma duyguları oluşur.
Bu duygu Allah’ın rahmetini (acımasını, esirgemesini, korumasını) çeker.

Sonra.
Kişi artık kendisini bilmeyecek hale gelir.
Artık kişi kendini yerde mi gökte mi bilemez hale gelir.
Kimi ağlar, kimi üstünü başını yırtar.

Sonra.
Fevkalade güzel nağme taşıyan Allah’ın o eşsiz hitabı olan
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

Hitabını duyar ve bu hitabından hâsıl olan lezzeti bulur.
Bu eşsiz hitabı duyunca yeniden ruhu yaşamaya başlar.
Ruhu uyarılır, doğru yolu, Tanrı yolunu görür hale gelir ve aslına kavuşur.

Sonra.
Ruhani hazlara yükselir.
Manevi gıdayı alır, fetihler yapar.

Tanrı erleri için namaz kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve yasaklarına uymamanın bir misalidir.(Mevlana Fihi Mafih)
                              *
Ey güzel yaren,
Kendi kafana göre Allah’a ulaşamazsın.
Allah’a ulaşmışların yolunu izlemelisin.

Taklit seni ikiyüzlülüğe götürür sonunda boşa çaba sarf ettiğini sonunda anlarsın.
Şeriat hükümlerini yerine getirmeden tasavvufla ilgilenirsen yanlış yollara gider hakikati bulamazsın.
                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar