24 Kasım 2011 Perşembe

ŞEMS VE AKLIN İLME HÜKMETMESİ

Şems Hazretleri bir gün buyurdu ki:
Şam’da köpekler, Şihabeddin Maktul’a açıkça kâfir diyorlardı.

Ben:
“ Hâşâ! (asla)
O Şihab, kâfir nasıl olur?
Çünkü nura aittir.

Evet, güneşin (Şemsin) yanında Şihab içeri girip tam bir doğrulukla Şems Hazretlerine hizmet ederse bedir (Dolunay) haline gelir, olgun olur.

Ben doğrulukla niyazda (Yalvaran) bulunanlara karşı çok alçak gönüllü, başkalarına karşı ise çok kibirli (Kendini beğenmiş) ve onurlu olurum.

Şihabeddin’in ilmi aklına galipti.

Hâlbuki aklının ilme galip ve hâkim (Egemen)olması lazımdır.
Aklın yeri olan dimağ (Beyin) zayıflamıştı.

Bir tayfa (Bir gurup insan) RUH ÂLEMİNDE zevk bulup, oraya konup yerleşerek İLAHİ ÂLEMDEN bahseder.

Hâlbuki onlar orasını RUH ÂLEMİ olduğu halde İLAHİ ÂLEM sanıyorlar.

Fakat İLAHİ FAZİLET( Tanrı kişinin güzel özelliğinden dolayı), cezbelerden, herhangi cezbe veyahut da bir Tanrı eri ile gelip bunları koltuğuna alıp RUH ÂLEMİNDEN İLAHİ ÂLEME sürükler ve ona:

“ Uyruğa gir (Yaklaş ve yer edin), burada başka latife (Güzellik, hoşluk, yumuşaklık) vardır, oraya ne konmuş kalmışsın? Der.

Mansur’a ruh tamamıyla yüzünü (Gerçekliğini) göstermişti.
Yoksa o:
“ Ben Tanrı’yım “ (Enel Hak) nasıl derdi.
Tanrı nerede şu “ena” (Ben) nerede.

Bu “ena” nedir?
Bu harf dedir?

Eğer o ruh âlemine gömülseydi oraya harf, nasıl sığardı?
Elif nasıl sığardı?
                                        *
Yine buyurdu ki:
Ben, bu şeyhlere:
“ Benim, Tanrı ile öyle vakitlerim vardır ki…” sözündeki “ vakit “ süreklilik ifade eder mi?” diye soruyorum.

Bu budala (İsteklerinin peşinde koşan, kolay yön değiştiren, bozuk fikirli) şeyhler:
“ Bu, süreklilik ifade etmez” diyorlar.

Nihayet ben:
“ Biri, Muhammed’in (Selam onun üzerine olsun) ümmetinden bir dervişe, “Tanrı sana huzur versin “ diye dua ediyordu.

Fakat derviş ona:
“ Haydi-haydi, böyle dua etme, bana:
Yarabbi, huzuru ondan al, ona huzursuzluk ver “ diye dua et.

Çünkü ben huzur içinde aciz bir duruma düşmüş ve perişan olmuşum “ dedi diye anlattım.

Biri:
“Ayakyolunda (Tuvalette) Tanrı’nın adını söylemek ve Kuran okumak lazım değildir.
Yalnız yavaş okunabilir “ dedi.

Ben:
“ Başkasını ne yapayım?
Ben, onu kendimden uzaklaştıramıyorum.
Padişah bu attan inmiyor, at ne yapsın?

Ve “ Nerede olursanız sizinle beraberdir “ sözü süreklilik ifade etmez.

Aslı bilmeyen füru’a ( Aşağıda geride kalmış olan, beceriksiz, şaşkın) anlatmaya başlarsa elbette aksine ve yanlış söyler.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı erine hizmet edenin dolunay gibi parladığını, yani karanlıkta kalmışlara yolunu görmeleri, düşüp tökezlememeleri, doğru yollarına devam etmeleri için aydınlattığını öğrendik.
2.    İlmin akla galip gelmemesi gerektiğini öğrendik.
3.    Aklın daima ilme egemen olarak bulunması gerektiğini öğrendik.
4.    Ruhlar âleminde konaklayana ilahi âlemden bilgiler indiğinden bu durumu tam anlayamayanların kendini ilahi âlemde sandıklarını öğrendik.
5.    Ruhlar âleminde olan kişiye üst âlem olan İlahi âlemden hoşluklar, güzellikler gösterilir ve heveslendirilerek İlahi âleme gelmesi sağlandığını öğrendik.
6.    Âlemin içine gömülenin yani tüm varlığıyla girenin artık harf ve kelimelerle işi ve ifadesi olmayacağını öğrendik.
7.    Tanrı ile zaman-zaman birlik olduğunu, her zaman olmadığını öğrendik.
8.    Tanrı huzuruna kavuşanın aciz durumda olduğunu öğrendik.
9.    Tanrı’nın istediği kulu ile beraber olduğunu öğrendik.
10.                      Aslını, kökünü, dibini, temelini, esası, kaideleri, kuralı, geliş şeklini, bütününü, yerini, sağlıklı olanı, saf özelliğini bilmeyen kişinin o konuda anlatımının yanlış olduğunu ve aksi olan şeyleri söylediğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Herkes biliyorum diye konuşur.
Yalan da söylemez ama işin görünen ve görünmeyen yönlerini bildiğini sanır.

Herkes bilgi ve bulunduğu yer ve görüş kuvvetiyle konuşur.
Hak etmedikleri halde koyunun bulunmadığı yerde keçinin makbul olması gibi bir şekilde kendine yer ve zemin bulanlar anlatıyorlar.

Aynı soru defalarca aynı kişiye sorulduğu halde aynı cevaplar veriliyor ama yine aynı sorular sorulmaya devam ediyor neden?

Anlatanın aslı bilmediği için kendi kafasına göre ayet ve hadisi yorumlamasından da kimsenin kalbi kabul etmiyor, kabul etmiyor.

İşte böyle yaren,
Mevsim kış.
Sobanın başında bulunan ısınıyor ve sonradan gelene yer vermiyor.

Eğer ölüm olmasaydı bu daha kötü bir hal alırdı.
Ölüm ile çok temizlik oluyor.
                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar