30 Kasım 2011 Çarşamba

ŞEMS ÖLDÜ MÜ?


Mevlana Şemseddin’in mübarek yüzü ve uğurlu manası, kıskançlıkla dolu kıskanç gözsüzlerin nazarından gizlenince, Mevlana’nın kararsızlıktan huzuru kaçtı, gece gündüz kararı ve rahatı olmadı.

Medresenin sahanlığında daima geziniyor ve şu rubaileri ciddiyetle söylüyordu.

“ Senin aşkından, her tarafta bir uykusuzluk var,
Gece senin iki zülfünden amber kokuları saçıyor.

Ey Tebrizli!
Ezel ressamı (Başlangıcı olmayan geçmişi görünür hale getiren, benim gönlümün karar bulması için her tarafta senin resmini yapıyor.”

Yine buyurdu ki:

“ O ebedi dirinin öldüğünü kim söyledi?
Ümit güneşinin söndüğünü kim söyledi?

O güneş düşmanı, dama çıkıp iki gözünü kapadı ve güneş battı dedi “

Ve yine:
RUBAİ:

“ Aşk koparanın ruhunun öldüğünü kim söyledi?
Cebrail-i Emin’in keskin bir hançerden öldüğünü kim söyledi?

İblis gibi inatla ölen kimse;
Şems-i Tebrizi’nin öldüğünü zanneder”
                                     ***
Şems Hazretlerinin görünmemesinden kırk gün sonra Mevlana Hazretleri başına duman renkli bir sarık sardı.

Bir daha beyaz sarık sarmadı, Yemen ve Hind kumaşından (Burd-i Yemeni ve Hindi) bir fereci yaptırdı ve ömrünün sonuna kadar onun elbisesi oldu.


                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Şems hazretlerinin öldürülmediğini, zaman ve mekân dürülmesiyle görünmeyen âleme saklandığını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerine Cebrail gibi değer verdiğini ve sevip bağlandığını öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerine çok sırlar verdiğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerinin anneden süt emer gibi sırları emdiği, severek bağlandığı Şems Hazretlerinin eksikliğini çok duyduğunu öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin hayalinin Mevlana Hazretlerinin gözünden hiç ayrılmadığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Dostluğun ve sevginin ne denli yaşanmışını ve Tanrı’nın takdirine itiraz etmeden, şikâyet etmeden birbirini gönlünde yaşatmışlardır.

Bizde bu iki büyüğümüze sevip saygı göstermek ve aydınlatıp gösterdiği yoldan Tanrı mülküne doğru gitmeliyiz.

Kıskançlığın, nazarın tesirini elbette benzerini yaşamımız da göreceğiz,
Ancak kaybettiğimizden dolayı suçlayıcı ve şikâyetçi olmayıp örnek büyüklerimiz gibi yok da saymayıp kalbimizde yaşatmaya hatıralarını yaşatmaya devam etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar