23 Kasım 2011 Çarşamba

ŞEMS VE KENDİNİ GÖRMEK

Şems Hazretlerine bir sohbette gizli sadakayı sordular:

Şems buyurdu ki, ihlâs (Gönülden gelen temiz, doğru sevgi, dostluk) ve ihlâsı korumak düşüncesine daldığın için, verilen sadakanın (Hak ediş olmadan karşılıksız yapılan iyilik) lezzetinden haberin olmaz, yani, bundan daha iyi olsaydı diye eseflenmekle (Acıklı, hüzün) meşgul olmadan dolayı lezzetini bilmezsin.

Bayezid (Tanrı rahmet etsin) Hacca ekseriya yaya giderdi.
Yetmiş defa hac etmişti.

Bir gün, hac yolunda halkın sudan ötürü çok aciz bir durumda bulunduklarını ve susuzluktan helak olduklarını gördü.

Hacıların başında toplandıkları ve sıkıştıkları bir su kuyusunun yanında bir köpek gördü.

Köpek Ebu Yezid’e (Bayezid) baktı.
Kendisine:
“ Bu köpek için su bul” diye ilham geldi.

Onlar:
“ Arı duru ve makbul bir hacı, kim bir içim suya satın alır?” diye bağırdılar.
Kimse buna yanaşmadı.

Bunun üzerine beş defa yaya olarak makbul haccı, altı haccı, nihayet yetmiş haccı, bir içim suya kim satı alır” diye artırma yaptılar.

Biri, Bayezid’in hatırı için ben veririm diye bağırdı.

Bunun üzerine Bayezid:
“ Aferin bana!
Bir köpek için yetmiş yaya haccı bir içim suya sattım” Dedi. 

Suyu kaba doldurup köpeğin önüne koyunca, köpek yüzünü çevirdi, suyu içmedi.

Bunun üzerine Bayezid yüzükoyun yere kapanıp tövbe etti ve kendisine:
“ Sen Tanrı için şunu yaptın, bunu yaptım diyorsun, (Hâlbuki) senin yaptığını köpeğin bile kabul etmediğini görüyorsun” diye bir nida geldi.

Bayezid:
“ Tövbe ettim, artık    (Böyle) düşünmem” diye feryat kopardı.
Bunun üzerine köpek hemen başını suya sokup içmeğe başladı.

ŞİİR:
“ Sen, yüz şefaat dilemek, yüz defa ağlayıp sızlamak pahasına ayağını öpeceğim bir kişisin.
Fakat sen bırakmazsın”

Hülasa, yüzünü bir taşa veya nakışlı bir duvara çevirip taşa tapanı kötülüyorsun.
(Hâlbuki) Sen de yüzünü bir duvara çeviriyorsun.

O halde bu, Muhammed’in söylediği bir remizdir (İşaretle anlatma, gizli ve kapalı bir surette söyleme).
Fakat sen anlamıyorsun.

Nihayet Kâbe dünyanın ortasındadır.
Onun etrafında halka olan dünyanın hepsi yüzünü ona çevirir.

Bu Kâbe’yi ortadan kaldırınca onlar, biri birinin kalplerine secde ederler.
Onun secdesi bunun:
Bunun secdesi de onun gönlüne karşıdır.

Buyurdu ki:
Bir an düşünmek, altmış sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.
Bu düşünmekten maksat, sadık dervişin huzurudur (Tanrı huzurunda bulunuyor gibi düşünmek);
Çünkü o ibadette hiçbir riya (İki yüzlülük) yoktur.

Şüphesiz, o, huzursuz (Tanrı huzurunda olduğunu düşünmeden), zahiri (Görünen) ibadetten daha iyidir.

Namazın kazası vardır, huzurun kazası vardır.
Bazı fakirler zahiri (Gösterişi) terk ettiler ve:
“ Kalp huzuru ve Fatiha olmadan namaz olmaz” dediler.

Onların yanında kitabın Fatiha’sı o huzurdur.
Öyle bir huzur ki Cebrail bile gelse tokat yer.

Cebrail daha Peygamber’in yanına ulaşmamıştı.
Peygamber ona:
“ Gel “ dedi.
Fakat o (Cebrail): “ Bir parmak daha yaklaşırsam yanacağım “ dedi.
 
(Miraç’ta Peygamberimizin Tanrı’ya giderken bir sınırda Cebrail’in durunca Peygamberimiz gel dedi.)

O şeyhe:
“ Tanrı seni Cehenneme götürsün “ dedim.
O da keşke götürseydi de nurumun Cehennemden ve Cehennemin de müminin nurundan nasıl olacağını görseydim” dedi.

Öküzü gördüler, fakat öküzün içinde olan şehzadeyi göremediler.
Eğer (Şehzadeyi görselerdi) öküzü, nasıl öldürürlerdi.

Sen nazar (Öze bakan) ve temyiz (İyiyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan ayırma, seçme yeteneği) sahibi ol.

Çünkü birçok kollara ayrılır.
Biri bu yoldan çıkar, diğeri ötekinden.

Sen sağ kaldığına dikkat et.
Bir Konya’ya ulaştın mı?

Artık temyiz ve düşünmeye ihtiyaç kalmaz.
Orada öyle adil bir sultan var ki, kimse kimseye zulmetmez.
(Konya’da Mevlana Hazretlerinin, ataları, evlatları ve dostları ruhaniyetleriyle sana yardım ederler ve seni yalnız ve karanlıkta bırakmazlar)
 
                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki M.E. B. yay. 489
                                         ***
Neler öğrendik:
1.    Dostumuzun bize yaptığı akıl ve bilgi ile yaptığı yardımı bizim gözle görünür bir şey beklendiğimizden dolayı ve kafamız tasarladığımıza takıldığından değerini anlayamadığımızı öğrendik.
2.    Yaptığımız iyilikte kendimizi görürsek bu iyiliğin Tanrı katında beğenilmediğini öğrendik.
3.    Kendimizi (Benliğimizi) yaptığımız iyiliğin arasına sokarsak ayağı öpülecek bir kişi olsak bile değersizleştiğimizi öğrendik.
4.    Yaptıklarımıza ben yaptım dersek; kendimize yolumuzu kesen bir duvar, bir resim, bir şekil oluşturduğumuzu ve onu beğenip bize Tanrı’ya karşı şefaatçi (Aracı) kıldığımızı öğrendik.
5.    Kâbe’den maksadın tüm insanların bir noktaya dönmeleri ve bütün insanların birbirinin kalbine secde etmelerini öğrendik.
6.    Tanrı huzuruna Peygamberimiz yaklaşmış ve ulaşmıştır, müminler bu sünneti yapmaya çalışırlar.
7.    Görünüşe bakarak ancak kabuğu görebildiğimizi, kabuğun içindeki özü görmemiz gerektiğini öğrendik.
8.    Dış görünüşle merakımızı giderip veya yüzeysel bir bilgi ile yetinmememiz gerektiğini, içinde barındırdığı manayı, faydayı, oluşturacak sonuçları iyice araştırmamız gerektiğini öğrendik.
9.    Her uğraşımızdan sonra elde ettiğimiz sonuçtan başka bir açılımın çıkacağını bilmemiz gerektiğini öğrendik.
10.                      Bizi karanlıkta, yalnız, çaresiz bırakmayan insanların olduğu şehre gitmemiz gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Görünüşe aldanmamız, görünüşle karar vermememiz gerektiği dikkatimize sunuldu.

Her şeyin kabuğu göründüğünü fakat içinde korunan bir değerli bir şeyin olduğunu bilirsek ve bunun Tanrı takdiriyle oluştuğunu bilirsek doğru olan tanımı buluruz, doğru olarak da yararlanırız.

Bir an düşünmenin atmış sene ibadet etmekten daha hayırlı olduğunu bilincimize yerleştirirsek ve ibadetle de bunu taçlandırırsak Tanrı huzuruna yaklaştığımızı bilmemiz gerekir.

Şekilde kalmayıp, Tanrı’nın evim dediği kalbe yönelirsek sayısız faydalar elde edeceğimizi öğrendik, anladık.
                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar