19 Kasım 2011 Cumartesi

ŞEMS VE KENDİ HALİNİ İNCELE

Bir topluluk, âlemin ezeli (kadim) liğinden bahsediyordu.
Şems:
“ Âlemin ezeliliğinden sana ne !”buyurdu.

Sen kendi ezeliliğini açıkla, sen mi ezelisin, yani (hadis) mi?

Sende olan şu kadarcık ömrü, âlemin ezeli olup olmadığına değil, kendi halini incelemeye harca.

Âlemden maksat iyi işlerin olmasıdır.
Her iyi iş can huzurunun sebebidir.

Can huzuru ise Yüce Tanrı’ya muhtaç olmaya ve itikada (Gönülden tasdik ederek inanmak) sebeptir.

Sende yüz bin fen ilmi olsa da, işler olmadıkça, Yüce Tanrı’ya ihtiyaç duymadıktan,   ahrete itikat (Gönülden tasdik ederek inanmak) etmedikten sonra bunların kıymeti yoktur.

Eğer sende iyi amel (İş, düşünce) olup da hiçbir ilim olmazsa, ister Arap ol, ister Türk, bu iyi amel dünya ve ahrette şeref ve izzete (Değerli ve saygın) sebep olur.

Herkes ilim ve fayda arar.

Sen, dosttan iyi iş ve düşünce elde etmek için, iyi işin ve düşüncenin peşinden koş!

Zira öz budur.
Kabuk da ilimdir.

“ Tanrı, Arş’ı hükmü altına (Hükmeden) almıştır “( Ta ha suresi 5) (Furkan suresi 59) ayeti niçin söylenmiştir.

Tefsirde ne denilmiştir.
“ Bundan başkasına açıktır “ demişler.

Şairin şu şiirinde olduğu gibi tasarruf eder:
“ Bişr, kılıçsız ve kan dökmeksizin Irak’ın sahip oldu.”

Biz, ondan başka dedikleri “ Tasarruf etti “ sözüne niteliğini araştırmadan, nasıl olur demeden iman ve dikkatle araştırmaksızın itikat ettik.

Bu sözden ne anlaşılır ve bu “ Taha” için tefsirde ne demişlerdir.
Tefsirde zahir ehlinin söylediğinden başka bir şey yoktur.
(Kabuğu yani görünen şekli söylemek)

Onlara göre Taha, Muhammed’in ismidir.
Başka birinin sözüne göre ise onun manası “ Ey adam!” demektir.
Başka bir söze göre ise “Taha” ayağını yere koy demektir.

Zira Tanrı’nın elçisi yatsı ve teheccüt namazında bir ayaküstünde durmuştu.
“ Geceden bir kısmını, sana nafile olmak üzere teheccüt eyle (İsra suresi 79) ayeti vahyedilince Peygamber bir ayaküstünde o kadar durdu ki ayakları kabardı.

ŞİİR:
“ Peygamberin ayağı, gece ayakta durmaktan kabardı.
Nihayet onun bu geceyi uykusuz geçirmesinden Kuba halkı kabalarını yırttılar.

Sonra Tanrı tarafından:
“ Ey Muhammed!
“Teh” yani diğer ayağını yere koy, bir ayaküstünde durma, çünkü biz teheccüt (Gece) namazını seni incitmek için buyurmadık” diye bir emir geldi.

Müfessirlerin (Açıklayan, yorumlayan) demiş oldukları diğer zahiri sözleri sormuyorum.
Bundan başka onların ne söylediklerini sen de söylemiyorsun.

O halde, şimdi bunun tefsirini “ Levh-i Mahfuz” dan okumak lazım geldiği anlaşılıyor.
O levh’in hududu akla sığmaz.

Padişah:
“ Hizmet etme, çünkü ben senden utanıyorum “ dedi.

O da:
“ Bunu bana söyleme; çünkü beni bundan men edersen sen ve sana olan sevgim gönlümde soğursunuz “ diye cevap verdi.

Bunun üzerine Tanrı (Padişah):
“ Mademki böyle oluyor, o halde söylemem “ dedi.

Yine bir defasında:
“ Başın ve canın hakkı için benim buna hiç ihtiyacım yoktur, bunu yapma “ der.
“ Biz sana parlak bir fetih verdik” (Fetih suresi)

ŞİİR:
“ Bu, geçmiş ve gelecekteki günahın bağışlanmış olduğu için değildir.
Bu, hayf (Haksızlık) ve recadan (Umarak bekleme) değil, aşkın coşmasındandır.” Dedi.

(Fakat) o:
“ Senin başın ve canın hakkı için ki, yapacağım “ diyor.
Nihayet o kadar ayakta duruyor ki ayağı şişiyor, bunun üzerine padişah, kızarak:

“ Yeter artık, bu bana lazım değildir “
“ Taha:
Ayağını yere koy veya Ey Muhammed!
Biz sana Kur’an’ı zahmet çekesin diye indirmedik (Taha suresi 1-2)

Seni yanıma oturtup konuşacağım.
Bunun için senin zahmete girmeni istemiyorum.

Tanrı’dan korkana vazetmek için indirdik.
“ Yeri ve gökleri yaratan tarafından indirilmiştir “ (Ta ha suresi 3-4) buyurdu.

Bunun şerhi avamın (Halkın anlayışına) yakındır:
Arz, Muhammed’in vücududur.

Gökler ise, onun düşüncesi (düşünce sonunda varılan görüş ve fikir), tasavvuru (Zihinde şekillendirme, kurma, göz önüne getirme) ve parlak muhayyilesidir (Hayal etme gücü).

“ Tanrı tahta kuruldu “ (Ta ha suresi 4).
Ben gönlümde ne kadar karar kıldım.

“Gönül tahtı, heva ve hevesten temiz olarak bayındır oldu.
Bunun için “ Rahman olan Tanrı tahta kuruldu” ayeti indi.
(Mesnevi Cilt 1 say.2557 36665)

Yine sen:
“ Ben Tanrı’ya ulaşmışım, Muhammed’den müstağniyim (Muhammed’in gereği yok)” diyorsun.
Fakat Tanrı, Muhammed’den müstağni değildir. (Muhammedi gerekli buluyor)

Nasıl olur ki onu huzuruna götürmüştür ve senin
“ Eğer biz istemeseydik her kavme bir peygamber gönderirdik.
 (Furkan suresi 51) dediğin şeyi şimdi hiç yapıp diledi mi?

“ İsteseydik” sözünü ancak o Muhammed söylüyor ve
“ Eğer ben istesem” diyor.

Tanrı Muhammed için:
     Eğer sen olmasaydın felekleri yaratmazdım “ dedi,

Muhammed de:
“ Gözü gördüğünden meyletmedi” (Enfal suresi 17) ayetiyle buyrulduğu gibi hareket etti ve:
“ Sen herkesin arasından beni seçtin
Ben de senden başkasını istemiyorum” dedi.
Muhammed’in uyması onun Miraca (Göğe çıkma) gitmesidir.

Sen de onun arkasından gidersin, yalnız gönlünde karar kılınacak bir yer elde etmeye çalış.

Böylece dille değil, sebeplere girişmekle dünya talibi,
Taate (Allah’ın emirlerini yerine getirme) sarılmakla din talibi,
Tanrı erlerine benzemekle de Hak talibi olursun.

ŞİİR:
“ Kadrini (Onur ve şeref) ve mertebeni (Derece, basamak, rütbe) artırmak için sana, senden daha iyi bir arkadaş gerektir.”

Gönlü kırık kimse Müslüman dır.
Seleflerimiz (Önceden bu yolda vazifeli olanlar) kırık vücutlu olmuş gönle ulaşmış ve:
“ Ben, gerçekten Muhammed’iyim” sözünü tamamıyla bırakmışlardır.

Gönlü kırık olan bir kavim:
“ Rabbim, çok yüksektir “ dedi.
Bununla da kanaat etmediler.

Hastaya Ayet-ül Kürsi okuyan bir kavim de olur.

Bir kavim de vardır ki Ayet-ül kür si’dir.
Davette hem kahir hem de lütuf vardır.

Halvette ise sadece lütuf vardır.
Tanrı daha iyi bilir.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Kendi durumumuz, konumumuz ve geleceğimizle ilgilenmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    İyi işler düşünürsek ve yaparsak can huzuruna kavuşacağımızı öğrendik.
3.    Aziz ömrümüzü faydalı işler yapmak için kullanmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Huzursuz olanların Tanrı’ya gönülden inanmadığını, Tanrı’ya muhtaç olduğunu bilmediğini öğrendik.
5.    Ne kadar bilgi birikimin olsa da, kıymetli işler yapmak için Tanrı inancı ve ahret inancı (Ölümden sonra tekrar hayat olduğuna inanmak ve kabul etmek) olması gerekir.
6.    Bilgimiz olmasa bile iyi düşünce üretirsek ve iyi işler yaparsak dünyada ve ahrette şerefli, değerli, saygın kabul edileceğimizi öğrendik.
7.    Benlik, manevi varlık, nefis, temel öğe olan “ÖZ” için iyi düşünce ve iyi iş peşinde olmamız gerektiğini öğrendik.
8.    Tanrı hitabını duymak için iyi işler yapmamız ve iyi düşünceye sahip olmamız gerektiğini öğrendik.
9.    Bilgi sahibi olduğumuz zaman özümüzü kuruyabileceğimizi öğrendik.
10.    Bilginlerin aynı konuda açıklamaları ve yorumları öze ulaşamamışlarsa, dış görünüşüne göre baktıklarından farklı açıklamalar olacağını öğrendik.
11.    Bir konuda farklı açıklamalar varsa Tanrısal ilme ‘Levh-i Mahfuz” bakmamız, özü oradan aramamız gerektiğini öğrendik.
12.    Tanrı emirlerinin, Tanrı’dan korkan için zahmete girsin diye değil de, kalbini yumuşatmak, iyiliğe sevk etmek için indirildiğini öğrendik.
13.    Arz ve göklerin özünü anlamamız için Peygamber efendimizin vücuduna ve sözlerine iyi dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.
14.    Tanrı’nın gönlümüzde Taht kurması için heva ve hevesten gönlümüzü temizlememiz gerektiğini öğrendik.
15.    (14)Yani Tanrı’dan başka tüm isteklerden temizlenmemiz gerektiğini öğrendik.
16.    Herkesin arasından sen seçildiysen, sen de seni seçenden başkasını istemiyorum dememiz gerektiğini öğrendik.
17.    Peygamber efendimizin izlediği yolu izlersek miraca ulaşabileceğimizi öğrendik.
18.    Söz peşinde koşmayı bırakıp, sebeplere yönelip eylem insanı olanın dünya isteklisi olduğunu öğrendik.
19.    Tanrı emirlerini yerine getirenin din isteklisi olduğunu öğrendik.
20.    Tanrı erleri gibi olmaya çalışanların Tanrı talibi olduğunu öğrendik.
21.    Kendimizden daha üstün arkadaş bulursak ve devam ettirirsek onurumuzun, şerefimizin, derecemizin artacağını öğrendik.
22.    Ayet-el-kürsi (Bakara suresi 255) hastaya, ölüye oku ama azami faydalanmak istiyorsak; yalnız bir ortamda kendimize okumamızın faydasının büyük olacağını öğrendik.
23.    Biz bu kadarını anladık bildik, Tanrı daha iyi bilir.

İşte böyle yaren,
Öncelikle kendimize yönelip eksikliklerimizi tamamlamamız, yanlışlıklarımızı düzeltmemiz ve Peygamberimizi örnek almamız gerektiğini öğrendik.

Kendimizi tamam etmeden yüksek sözler söylememizin hiçbir değeri ve geçerliliği yoktur.

Peygamberimiz ölçü ve örnektir.
Tanrı erleri peygamberimizin izlediği yolu izlemişler, zor olanı yapmışlar ve bize yol göstererek ve yolumuzu aydınlatarak huzura ulaşmamız için faydalı olmuşlardır.

Rahmetli müftü babam Hasan Fehmi Bayraşa’ya kitap yazması için ricada bulundum (1970 senesinde).
(O zamanda azıcık bilenler, ele geçirdikleri eski kitaplardan çeviri yapıp sanki kendi görüş ve çalışması gibi gösteriyorlardı)
Babam:
 “ Zahmetli yolu büyüklerimiz bir güzel gitmişler ve kolaylık için bize anlatmışlar.
Yeni bir şey söylemek gerekmez.
Öğren ve uygula” buyurdu.

Doğru kaynaklara ulaşmak ve anlatılanları doğru anlamak için bu günün koşullarında kafa karıştıracak çok yoğun saldırı olduğu için âcizane olarak hizmet vermeye çalışıyorum.

Elbette ki doğru anlamak çok zor ve karışık olan, sanki birbirinin zıddı veya başka bir yol gibi gözüken verilerin içinden en az etkilenerek çıkmak uzun süre bu yolda olmak gerekiyor.

Tanrı’nın izniyle, Tanrı erlerinin yardımla bu hizmeti vermeye çalışıyorum.
İnşallah yararlanan, faydasını gören olur.
Âmin.
                                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar