3 Kasım 2011 Perşembe

ŞEMS VE VELİLERE YAKLAŞMA YOLU

Yine bir gün Mevlana Şems:
“ Müritler, bize üç şeyle yol bulabilirler:
1. Mal ile.
2. Hal ile.
3. Niyaz ve yalvarma ile.
Diye buyurdu.
*
Yine nakledilmiştir ki:
Çelebi Hüsameddin (Tanrı sırrını kutlasın) gençliğinin ilk yıllarında Mevlana Şemseddin Hazretlerine büyük bir tevazu (Alçak gönüllülük) ve Tezellül (Kendini hor ve hakir göstermek) gösterdi.

Gözü açık dostlar bu hazretin, ona bu kadar ilgi ve saygı göstermesini görünce tam bir doğrulukla kullukta bulundular.

Bir gün Şems:
“ Ey Hüsameddin!
Bu, böyle olmaz, din parayla olur, sözü gereğince bir şey ver ve kulluk et ki (Sevgiyle bağlanarak hizmet et) bize yol bulasın “ dedi.

Hüsameddin, hemen kalkıp eve gitti, evin eşyasından ne varsa, para pul, kap kacak ve kadınların süs eşyasına varıncaya kadar ne bulduysa alıp getirdi, Şems’in önüne koydu.

Filiras köyünde de tıpkı Cennet bağına benzer bir bağı vardı.
Hemen onu da satıp parasını Şems’in papuçları içine döktü.

Böyle bir padişahın kendisinden bir şey istediği için secdeler ediyor, ağlayıp sızlıyor ve Tanrı’ya şükürde bulunuyordu.

Bunun üzerine Şems ona:
“ Evet, Hüsameddin, ben Tanrı’nın inayetinden ve erlerinin hürmetinden öyle ümit ederim ki bugünden sonra en olgun velilerin gıpta ettiği bir makama erişeceksin ve temiz kardeşlerin kıskanıp sevdiği bir kimse olacaksın.

Her ne kadar, Tanrı erleri hiçbir şeye muhtaç değiller, hiçbir şeyden fakirlik çekmez ve her iki dünyadan ellerini çekmişlerse de ilk adımda:
SEVİLEN; SEVENİN SEVGİSİNİ VE DÜNYAYA OLAN SEVGİSİNE,
İkinci adımda da TANRI’DAN GAYRI HER ŞEYİ TERK ETMESİYLE imtihan eder.

Çok isteyen mürit, hiçbir şekilde muradına yol bulamaz:
Ancak kullukla ve bol-bol vermekle yol bulabilir.

“ Verenler, Tanrı’dan korkanlar, fenalıktan çekinenler” (Müzemmil 20) ayeti Sıdık-ı Ekber’in (Ebubekir Hazretleri) bayrağının Tevki’i (Padişah’ın arması) dir.

Sıddıkların da (Çok sadık, doğrularında) bu Sıddık gibi olmaları lazımdır.

ŞİİR:
“ Altınla dolu keseyi eline al (Tanrı’ya borç veriniz) (Müzemmil 20) ayetine uyarak gel,

Eğer bir parça altın borç versen, ona karşılık yüz bin altın madeni ele geçirirsin “

Şeyhinin yolunda altınlarını feda eden her mürit ve âşık başına da feda edebilir.

Dünyada ihlâs sahibi (ve her türlü riyadan (İki yüzlülükten) arı Temiz, katışıksız, günahsız)duru (Bulanıklığı olmayan, sade, düzenli, temiz) olmuş, âşıklar kalmamıştır “ buyurdu.

Ve derler ki:
Mevlana Şemseddin, Hüsameddin’in önüne koyduğu bütün bu mal ve paradan yalnız bir dirhem aldı.
Geri kalanının hepsini tekrar Hüsameddin’e bağışladı ve anlatılamayacak derecede iltifatlarda bulundu.

Hüsameddin sonunda öyle bir makama erişti ve öyle bir sadr (Sine, göğüs, yürek) oldu ki sineleri açılmış olanlar onun sadrına baş koydular.

Mevlana Hazretleri ona:
“ Arş hazinelerinin emini ” diye hitap ederdi.

Yirmi altı bin altı yüz atmış beyitten ibaret olan Mesnevi-i Manevi’nin altı cildi de onun canının sırrının şerhidir (Açık anlatımı) ve onun vasfı hakkındadır.

***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
HAL:
İçinde bulunduğu zamana ve değişmeğe, bir şekilden başka şekle dönmüşe denir.
Özü sözü bir olarak kalbe dolan mana, cezbe (kendinden geçiş), baygınlık, coşkunluk gibi manevi geçişe denir.
Kulun kastı olmadan meydana gelir.
Allah vergisidir.
Hal sahibinin halinde değişiklik yapar ve onu renkten renge sokar.
Makam çalışarak elde edilir, Hal ise kişinin elinde değildir.

Neler öğrendik:
1. Velilerin kendilerine her yaklaşa sırlarını vermediğini, malıyla, haliyle, istekli yalvarışının doğruluğunu imtihan ettikten sonra kendilerine yaklaşılmasına izin verildiğini öğrendik.
2. Din herkese anlatılır ve öğretilir ama Veli olgunluğuyla uygun olana Tanrı sırlarından verir, herkese açık değildir.
3. Veli kendisine tam bir doğrulukla, malıyla, canıyla bağlanılmasını ve bu yolda hizmet edilmesini ister.

İşte böyle yaren,

Bu işler böyle.
Kültürüme kültür, bilgime bilgi, görüşüme görüş katayım dersen ancak merakını giderecek kadar öğrenir anlarsın.

Bu yolda malın, canın, kibrin, gururun, büyüklenmen, duyguları, düşüncelerin, aklın, eski bilgilerin, görüşlerin, düşünceler ve sende ben ve benlikte her ne varsa şeyhine verir kendini “HİÇ” haline getirirsin.

Şeyhin seni sil baştan Tanrı Huzuruna layık bir er yapması hizmet ederek emirlerini harfiyen uygularsın.

Başlangıçta verdiğin, çok değer verdiğin şeylerin çok az değeri veya hiç değeri olmadığını anlarsın ki bir “ AH! “ çekersin.

Kendini akıllı, karakterli, bilgin, saygın, kuvvetli saydığın her ne varsa “ HİÇ “olduğu gerçeğine varırsın da gerçek değerleri şeyhinden hakikatini öğrenir kendine mal edersin.

Neyse uzatmayalım.
*
RAVLİ

Popüler Yayınlar