1 Aralık 2011 Perşembe

ŞEMS VE ŞEFAAT

Sultan Veled Hazretleri (Tanrı onun aziz olan sırrını kutlasın) İBTİDA-NAME adlı mesnevisinde buyurmuştur ki:

Bir gün babam hazretleri gayb âlemini müşahede ile meşguldü.

Dört yüz eren müridi olan bir kutup gördü.
Bu müritlerin her biri veli olup kemale ermişti.

Bu kutup, çilesinde yüce Tanrı’dan ulaşmadığı bir hal ve makam istiyor ve onun için “ Yarab, yarab” diyordu.

Onun büyüklüğü o derecede idi ki yer ve gökün sufli ve ulvi ruhların her zerresi ona uyarak birlikte  “ Yarab, yarab” diyordu.

Yüce Tanrı’nın nuru latif bir kalkan kadar, Mevlana Şemseddin’in kulağına çarparak “ Buyur, buyur” dedi ve bu üç kere tekrarlanınca Mevlana Şemseddin nazla:

“ Ey Tanrım!
O zavallı şeyh, yarab, yarab, diyor, kendi kereminden ona, “ Buyur de” dedi.

Bunun üzerine derhal arka arkaya Şems’in kulağına:
“ Buyur, buyur” diye bir ses geldi.

Şems’in bir işaret ve şefaati (Aracılığı) ile o arayan şeyh, aradığına kavuştu.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Şemsi Tebrizi Hazretlerinin kul için Tanrıya naz ile şefaat ettiğini öğrendik.

Şemsi Tebrizi hazretlerinin halkın veya müritlerinin şişirip yücelttiği biri olmayıp gerçekten Tanrı’ya nazı geçen bir büyüğümüz olduğunu öğrendik, anladık.
                                                 *
RAVLİ


Popüler Yayınlar